adam
kadın"Hey."
Kargaşa sesleri duyuluyordu telefondan, kaşlarını çattı kadın.
"Neler oluyor orada?"
Köpek havlamaları...
"Ah, hey! Özür dilerim. Köpek telefonu alıp kaçtı."
Kadın güldü.
"Yaramaz köpek."
"İlgi istediğinde yapıyor böyle şeyler. Bir defasında telefonumu tuvalete atmıştı."
"Ne yazık... İlgilensene sen de."
"Yarım saattir oynuyoruz."
"Peki..."
"Neyse. Sen ne yapıyorsun?"
"İki arkadaşım gelecek, bir şeyler hazırlıyorum."
"Kız gecesi, ha?"
"Sayılır."
"Nerede yaşıyorsun?"
"Kocaeli, sen?"
"İzmir. Yakın sayılırmışız."
"Öyle. Gelirsin bir gün."
"Neden olmasın?"
"Ee, günün nasıldı?"
"Sıradan. İşe gittim geldim, teyzem yemek yapmıştı, onlardaydım. Bir saat önce geldim."
"Yorgun olmalısın."
"Öyleyim. Bir hikâye anlatsan uyurum belki."
"Çıkarcı seni."
Güldüler.
"Anlatırım. Önce, biraz özel olacak ama; yalnızım derken tam olarak neyi kastettin?"
"Hmm..."
"Anlatmak zorunda değilsin."
"Sorun değil. Üniversitenin üçüncü yılında abimi kaybettim. Motorsikletle kaza yaptı."
"Ben... Çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin."
"Sağ ol, cennet bahçesi. Abim benim her şeyimdi, toparlayamadım sonra. Şimdi ailem memlekette, ben İzmir'deyim. Gidip geliyorum haftasonları. Gönül işleri ile aram da pek iyi gitmedi, anlatmıştım. Yalnızım derken, bunu kastettim, anlıyorsun değil mi?"
"Anlıyorum."
Yutkundu kadın.
"Özür dilerim, anlayamam. Sormamalıydım, çok özür dilerim."
"Şş, tamam. Bilemezdin."
"Ben... Hikâye anlatayım en iyisi, ister misin?"
"Harika olur."
"Orion ve Artemis'in hikâyesi bu."
"Bir imkansız aşk daha."
"Evet, maalesef."
Öksürerek boğazını temizledi.
"Poseidon ve Euryale'nin oğlu Orion oldukça iri bir cüsseye sahiptir, neredeyse dev gibidir ancak iri yarı fiziği, çok güzel bir yüzle taçlandırılmıştır. Babası Poseidon, Orion'a denizin üzerinde yürüyebilme yeteneği vermiştir. Yakışıklılığı ile nam salan Orion'un sayısız kere başı kadınlarla derde girer."
"Kral Oinopion'un kızı Merope'ye kur yapan ancak başarılı olamayan Orion, içkiyi fazla kaçırınca Merope'ye saldırmaya kalkar. Kral Oinopion ise onu cezalandırıp gözlerini kör eder."
"Gözleri artık görmeyen Orion, yardım aramaya çıkar. Demir tanrısı Hephaistos'un çekiç seslerini dinleyerek ona ulaşır ve ondan gözlerinin açılması için yardım ister. Hephaistos ona, dünyanın doğusuna gitmesini ve doğan güneşin iyileştirici ışınları yüzüne vurduğunda yeniden görebileceğini söyler. Doğudaki Lemnos Adası'na doğru yola koyulan Orion'un burada gözleri yeniden açılır."
"Günün birinde Tanrıça Artemis tarafından avlanırken görülen Orion, yakışıklılığı ve cazibesiyle güzel tanrıçayı kendine hayran bırakır."
"İlk görüşte Orion'a aşık olan Artemis, kendi kendine aldığı evlenmeme kararını hiçe sayacak kadar bu adamın büyüsüne kapılır. Ancak Artemis'in kardeşi Apollon, kız kardeşinin bu iri cüsseli mahlukla evlenmesini istemez. Çünkü Apollon'un gözünde bu adam kardeşine layık biri değildir. Lakin Apollon ne yaparsa yapsın Artemis'i ikna edemez ve en sonunda çareyi Orion'u öldürmekte bulur."
"Bir gün Orion, denize girmiş yüzüyordur ancak kıyıdan o kadar uzaklaşmıştır ki, uzaktan başı küçük, kara bir nokta gibi görünür."
"Eline geçen bu fırsatı değerlendirmeye kararlı olan Apollon, kız kardeşini yanına çağırır ve uzaktan görünen bu kara noktayı işaret ederek, "Okunu oraya kadar fırlatabilir misin?" diye sorar. Heyecanlanan Artemis, o kara noktanın sevdiği adam olduğundan habersiz yayıyla okunu hazırlamaya koyulur ve oku hedefe doğru gönderir."
"Çok iyi bir nişancı olan Artemis'in oku hedefi tam on ikiden vurur. Tanrıça, bilmeden sevdiği erkeğin ölümüne sebep olmuştur."
"Bu ölüm, Artemis'i kahreder ve yaşamla olan bağı günden güne kopmaya başlar. Ay tanrıçası Artemis'in içindeki acı bir türlü dinmediği için ayın bu kadar soğuk, kasvetli ve cansız bir yer olduğu söylenir. Artemis, Orion'un cansız bedenini gümüşten yapılmış ay arabasına koyar ve kendi elleriyle gökyüzüne taşır. Sevgilisinin gökyüzündeki en parlak yıldız olabilmesi için en karanlık yeri seçer ve geceler boyu, parıl parıl parlayan Orion'u seyreder."
"Etkileyici."
"Evet, kim bilir ne kadar vicdan azabı çekmiştir Artemis."
Mırıldandı adam. Birazdan uykunun kolları arasına girecekti.
"Sesin huzur veriyor."
Kadın utandı, konuşamadı.
"İyi geceler, cennet bahçesi."
"İyi uykular, Apolline*."
* : Yunanca, 'güneş ışığı'.
💐
bu satıra hikâye hakkında yorum yapabilir misiniiz
yıldıza dokunsak mı (':
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friday || calling
Cerita Pendek"Yalnız geçirdiği yirmi altı senenin ardından birinin varlığını tadacağı birkaç gün dileyen adama, kaç gün gerekir?" "Cevap vermek onun haddi değildir." "Pekâlâ, on beş gün nasıl?" "Harika. Ama, bir sorun var." "Ne gibi?" "Sadece cuma günleri ararım...