"Fikret Kalay, geçen yılki baloda öldürdüğüm adam yavaşça bana doğru geliyordu."
Aynilam Tabar
Bir dergide, bazı insanların sırf bu hissi yaşamak için saatlerce tuvaletini tuttuğunu okumuştum. Cidden bu his, insanın hayatta kalma sebebiydi. Rahatlamanın verdiği duygunun tadını çıkaracakken bulunduğum durum kafama aniden zong edince olduğum yerde rahatsızca kıpırdanmaya başladım.
Durum şu ki, başımda gelin topuzu, bileklerimde, kollarımda abartılı parlak taşlar; üzerimde balık model kırmızı bir gece elbisesi, 20 santim topuklu siyah ayakkabılarım ve elimde de sarı, tam anlamıyla altınla döşenmiş bir cüzdan öylece bekliyorum. Hem de bir klozet kapağında!
Bu topukluları giymeyi akıl eden kafama milyon ton laf sayarken bir yanda da vücuduma tamamen yapışmış kırmızı elbisemi çekiştirmekle meşguldüm. Bir tutam saçı topuzuma katmayıp önden bir bukle şeklinde serbest bırakan kuaföre de ayrıca sinirliydim. Ayakkabılarımı çıkarmak için eğildiğimde gözümün önüne düşüp durması bile beni sinirlendirmeye yetiyordu.
Ayakkabılarımı çıkarıp biraz ayaklarımı ovuşturduktan sonra ayakkabılarımı giyip cüzdanıma sıkıştırdığım ıslak mendille suratımdaki ruj lekelerini temizledim. Derin bir iç çekip arkama doğru yaslandım.
Ne vardı da daha yeni başladığım bir okulda baloya katılmıştım ki? Onu geçtim hayatımda giymediğim ayakkabıları niye giymiştim?
İşimi halledip kapıya yöneldiğim sırada kulaklarım bir grup insanın çığırış sesleriyle doldu. Kaşlarımı çatıp kelimeleri seçmeye çalışırken birisinin tuvaletten çıkıp kapıya koşturduğunu duydum. Neler olduğunu anlayamadan ellerim kapının koluna gitti.
"Kapıyı açamıyorum, kilitlenmiş." dedi karşımda duran kız. Siyah mini elbisesi ve sarı aksesuarlarıyla gerçekten şık görünüyordu. Eteğimi toplayıp konuşmaya başladım. "Nasıl? Kilitli mi kaldık?"
"Evet." dedi kız kapının koluyla uğraşmayı bırakıp. "Açılmıyor işte, dene." Kaşlarımı çatıp kapının nemlenmiş kolunu kavradım. "Evet, açılmıyor." dedim derin bir nefes alarak. Telefonla birilerine ulaşabilirsek kapıyı açtırabilirdik ama ne yazık ki okulda tek bir kişiyi bile tanımıyordum.
"Bir arkadaşını ara." dedim düşünceli bir tavırla. "İçeride kaldığımızı söylersen yardım etmek için geleceklerdir. "
"Maalesef." dedi kız, artık iyice titremeye başlamıştı. Bunda o kadar telaşlanacak ne var anlayamamıştım ama bu durum gerçekten benim de canımı sıkmıştı. "Telefonum aşağıda kaldı."
Gözlerimi devirip kapının arkasındaki kaloriferlerden birine yaslandığım sırada koridorda bağırışan insanların sesleri duyulmaya başladı.
"Ne oluyor?" dedim hışımla, yerimde doğrularak kapıya yürüdüm, ellerimle kapıya vurmaya başladım. "Hey, burada kilitli kaldık duyan yok mu?"
"Herkes okulu boşaltsın, yangın var!" Daha şok bile geçirmeye fırsat bulamadan bağırmaya başladım. "Şaka mı bu? Kilitli kaldık diyorum." Ayak sesleri koridorda yankılanmaya devam ederken durumun ciddiyetinin farkına vardım. Yanımdaki kız da telaşla kapıya vuruyordu. "Çıkarın bizi buradan!" dedi öfkeyle.
"Tamam, sakin ol." dedim birkaç adım geriye atarak. Cüzdanımın içinden telefonumu çıkarıp aklıma gelen ilk numarayı tuşladım. 110
"Alo, ben Eldem Lisesinden arıyorum." dedim telaşla. İnce bir ses hızla konuşmaya başladı. "Bilgimiz var hanımefendi, ekiplerimizi yolladık en kısa zamanda müdahale edecekler."