12. Bölüm "Geçmiş"

39 7 0
                                    

150 Önce...

"Hayatım?"

George, eşinin yanına geldi.

"Efendim canım."

Savanna'nın halini fark etmişti eşi. Kaşları çatıldı.

"Neyin var?"

Savanna derin bir nefes alıp eşine döndü.

"Carl! Yine Albert'a sataştı. Söz de dinlemiyor. Neden böyle yapıyor bu çocuk?"

Savanna, sitem edercesine eşinin gözlerine baktı. George da onların bu hallerine çok üzülüyordu. Albert ilk doğduğu zamanlarda Carl onu gerçekten çok seviyor, dokunmaya kıyamıyordu. Ama sonraları, Albert'ın gelişimiyle yetenekleri de açığa çıkmaya başlamıştı. O zamandan bu yana Carl'daki değişimin farkındaydılar ama ne yaparlarsa yapsınlar, bunu değiştiremiyorlardı. George bir süre düşündü. Aslında aklına bi fikir geliyordu ama bunun hiç olmamasını diliyordu. Albert daha küçücük bir çocuktu. Yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan güçlerini kontrol edemezdi ki. Ama Carl, onun bu halini kıskanıyordu ve bu sandıklarından daha da büyük bir sorundu.

"Onu sevdiğimize neden inandıramıyoruz, George? O bizim ilk göz ağrımız. Albert'ı kıskanmasına gerek yok ki. Biz onu hep çok sevdik."

George, gözleri dolan eşinin ellerini tuttu. Gözyaşları, damlamaya yer arıyor gibiydi.

"Albert'la biraz fazla ilgileniyoruz. Carl henüz bir çocuk. Belki ona biraz daha fazla zaman ayırır ve üstüne düşersek Albert'a olan bu kıskançlığı geçer?"

İkisi de ümitle birbirlerine baktılar. Doğru olabilirdi, sonuçta ikisi de çocuktu. Eğer küçüklükten önlemini alırlarsa, bu ortadan kalkabilirdi.

Bunu denemeye karar verdiler. Ertesi sabah, onlara sürpriz yapmışlardı. Eğlence merkezlerinden tutun, çiftliklere kadar birlikte yapabilecekleri her aktiviteye götürmüşlerdi. Konuştukları gibi en çok Carl'a ilgi gösteriyor, Albert'ı ikinci planda tutuyorlardı. Ama elbette ki Albert'ı da gözlerinin önünden ayırmıyorlardı. Neyse ki Carl'a daha fazla ilgi gösterildiğinde Albert kıskanmıyordu. Aksine mutlu oluyor, onu her gittiği yere götürüyordu. Carl ilk önce pek oralı olmasa da, bir süre sonra kendini salıvermişti. Birlikte gülüp eğleniyorlardı ama ne zaman Albert bilmeyerek bir yeteneğini ortaya koysa, Carl ona kötü bakışlarını gönderiyordu. Ailesi, böyle böyle bu durumu aşabileceğini düşünüyordu, başka çareleri yoktu. Ama sandıkları kolay değildi. Olmamıştı da.

10 Yıl Sonra ...

Yıllar geçmiş, Carl ve Albert birer delikanlı olmuşlardı. Carl yirmi bir yaşına, Albert ise on altı yaşına girmişti. Albert'ın doğum günü kutlanırken dahi Carl uzakta duruyor, sürekli ailesinin neden onu değil de Albert'ı çok sevdiğini düşünüyordu. Ve bu kıskançlık, o büyüdükçe içinde büyüdü ve gelişti. Artık bir çocuk kavgası değildi... Albert, ne yaptıysa abisinin kendisine olan öfke ve kinini yenemedi. Bu içinde hep bir yaraydı. Çok sevdiği abisinin kendisinden nefret etmesi...

Sabahın erken bir vakti boğazındaki kurulukla uyandı Carl. Eli bardağa gitti ama boştu. Sürahiye baktı. O da bardağı gibi boştu. Ayaklarını sürüye sürüye mutfağa indi. Suyunu içip sürahisini doldurdu ve yukarıya çıktı. Odasına geçecekti ki duyduğu seslerle duraksadı. Annesiyle babasıydı. Sabahın bu saatinde ne konuşuyorlardı ki? Belki de özeldir, diye düşündü. Tam odasına gidecekti ki kardeşinin adını duydu. Biraz yaklaşıp kulak kabarttı.

"Albert için çok endişeleniyorum. Yıllar geçti ama Carl'ın ona olan bakışları hiç değişmedi."

Bir süre sessizlik oldu. Genç adam, içindeki öfkenin biraz daha filizlendiğini hissetti.

KANLI SİLÜET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin