Alaycı bir şekilde babamı dinlemeye çalışırken bir yandan dışarıyı seyrediyordum. Her zaman ki klişeyi tekrarlıyorduk. "Siktir git bu evden Rose! Bir daha dönme. Hiçbir şey hak etmiyorsun yaşadığın hayat bile hakkettiklerinden çok daha fazla."
Gülerek ayağa kalktım. "Bende bayılmıyorum seninle aynı havayı soluyup, aynı evde yaşamaya Park." Annem ise bize bir şeyler söylüyordu fakat ikimizde dinlemiyorduk. Bu aileye sahip olmak için fazla masum bir kadındı sanırım.
"Rose o senin baban! Park bu yaşta genç bir kızı sokağa atamayız." Annem endişeyle babamın yanına oturduğunda gözlerimi devirdim. benim aksime onun gözleri yalvarır gibiydi.
"Benim babam öldü Anne."
"Görmüyor musun? Bıktım bu sürtüğün arkasını temizlemekten. Babası yerine bile koymuyor beni." Ellerimi yumruk yapıp sakinleşmeye çalıştım. Tanıştığımız günden beri bana bok gibi davrandı.
Nasıl onu babam yerine koymamı bekleyebilirdi..?
"Sürtük? Pekala bir dakika bile durmayacağım. Tanrı senin cezanı verecek Park."
Çantamı tek omzuma atıp ağlayan annemi öptüm. "Ben iyi olabilirim. Sende iyi olmak için bu şerefsizden ayrıl."
kapıya ilerlerken "Yanacaksın Chaeyoung ! Yanışına güleceğim."
"Benim adım Rose Bay Park." hızla deri botlarımı elime alıp kapıdan çıktım. Asansör geldiğinde botlarımı aceleyle ayağıma geçirip fermuarlarımı yukarı çektim.
Asansörden inip binadan çıktığımda karanlıkla buluştuk. Telefonum zil sesiyle unuttuğum korku hissi tekrar sardı bedenimi.
Bilinmeyen numara: Seni öldürmem için bu saati tercih etmen biraz garip.
(3:00) ✔Tanrım bununla uğraşacak zamanım yoktu. Ne olurdu yarın sabah kaçsaydım? Etraf bu kadar ıssızken beni öldürmesi daha kolay olacaktı. Yetmezmiş gibi savunmasızdım silahım bile yoktu.
Rose: Adım Rosé ve korkaklık etme ben ölmeye her zaman hazırım ;)
Bilinmeyen numara: göreceğiz Rose.
(3:00) ✔
___Pekala bu sefer ne Baekhyun'un yanına kaçabilirdim ne de eve dönebilirdim. Aniden bir yerden çıkacağı için koşmaya başladım, beni böyle kovalamaktan büyük haz alıyordu. "Koşmaya devam et Chaeyoung ! Kaçabilirsen."
Arkamdan gelen kalın erkek sesiyle daha da hızlandım. Ne kadar soğukkanlı davranmaya çalışsam da içimdeki korkuyu geçirmemin hiçbir yolu yoktu.
Nefesim bu kadar uzun koşmaya yetmeyecekti biliyordum. Bir yerlere saklanmalıydım ama her yer kapalıydı ve bir tanecik bile insan yoktu. Bana özel Seul'un en ıssız gecelerindendi sanırım.
Gidebileceğim tek yer Baekhyun'un barıydı. Uzaktı ama koşmak zorundaydım. Arkamda duyduğum topuk sesleriyle kestirmeye girip daha da hızlandım. Karın boşluğumda hissettiğim ağrı bayılmama neden olacaktı. Tanrım bu gece bu kadar berbat olmak zorunda mıydı?
Barın olduğu sokağın köşesinde ki otobüs durağının önünde üç adam gördüğümde hızla oraya koştum. Tanrım şükürler olsun. Nefes nefese kaldığım için elimle duvara tutunup soluklanmaya başladım. Garip surat ifadeleriyle bana bakıyorlardı.
Gizli katilim yaklaşmadan bir açıklama yapmak zorundaydım. Saçlarımı geriye atıp dikleştim ve onlara bir adım daha yaklaştım. "Lütfen yardım edin yoksa öleceğim. Biriniz beni saklamak zorunda."
Şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Ama şaşırmak için zamanımız yoktu çünkü çoktan buraya gelmişti bile. "Hadi ama Chae yine mi Baekhyun'un barı.. Bu bir haftada kaçıncı kez oluyor güzelim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
C r ᥱ ᥲ t ᥱ : Rosékook
RandomHırkanı yanıma bıraktım. Silahi çıkardım yavaşca. Kalbime yasladım. Sonra düşündüm. Kendimle beraber içimde ki aşkı, seni, özlemi de öldüremezdim... [Roseanne Park x Jeon Jungkook]