Medya: Gülce Saka Onur
Ben Gülce Saka Onur.
Hayat bana acımasızlığını on dört yaşındayken gösterdi.
Raşit.
Hayatımı cehenneme çeviren insanlıktan nasibini almamış canavar.
Okumam gereken yaşta evlendirildim. Ateş'e ihanet etmediğim için mutluydum. Onunla dini nikah kıysam da daha o zamanlar evliliğin ne demek olduğunu bilmiyordum ama acı bir şekilde evliliğin ne demek olduğunu öğreteceklerdi. Bağıracaktım, yalvaracaktım ama kimse yardım çığlıklarımı duymayacaktı."Gülce peki kolundaki iz ne?" Selda'nın yaşlı gözlerine baktım. Gözlerimden akan yaşların haddi hesabı yoktu. Elimin tersiyle gözlerimdeki yaşları siliyordum. Kolumdaki yanık izine dokundum.
"Odun parçası ile yaktılar," diye mırıldandım. Onlara karşı geldikçe, evden kaçmaya çalıştıkça bedenimde sayısız iz bıraktılar.
"Ama neden bunu sana neden yaptılar." Ateş, Baran'ı, Selda'nın kucağından aldı. Derin bir nefes aldım. Sevdiğim adam ve oğluma baktım. O canavar elimden hayallerimi de almıştı. Şu an sevdiğim adamın kucağında oğlum vardı. Tam hayallerimdeki gibiydi ama eksik olan bir şey vardı. Baran, Ateş ve benden bir parça değildi.
"Gülce." Burak'ın demir kadar sert sesi ile başımı iki yana salladım. Ben artık Ateş ile ilgili hayal kuramazdım, o canavar elimden bu hakkı da almıştı. Elimi ize götürdüm. Geçmişin kirli sayfalarında buldum kendimi.
Aralık 2012
Daha fazla dayanamayıp bir kez daha evden kaçtım. Daha önce de evden kaçmıştım ama hep yakalanmıştım. Bu sefer başarmıştım. Bu sefer o cehennemden kaçtım. Otobüs durunca derin bir nefes aldım. Otobüsten inip yürümeye başladım.
Kendimi yetimhanede buldum. Acı bir tebessüm belirdi yüzümde. Ben buradan çıktığımda yanımda Ateş ve kardeşlerim olacaktı ama kara bahtım buna izin vermedi. Yetimhanenin arka sokağında bizim mekan dediğimiz park vardı oraya doğru yürümeye başladım.
Parka yaklaştığım an biri ile çarpıştım. Başımı kaldırıp baktığımda okyanus misali mavi gözler ile buluştu gözlerim."Özür dilerim," diye fısıldadım. Kalbim dört nala koşmuşum gibi atıyordu. Bu gözler bana çok tanıdık geliyordu.
"Ateş, beni dinlemeyecek misin," diye bağıran kadın ile okyanus misali mavi gözlerine özlem ile baktım. Bir an bu adamı, sevdiğim adamın yerine koymuştum. Belki de buna etken isminin Ateş olmasıydı bilmiyorum. Kadına baktığımda yerimde sendeledim. Adam kolumu tuttu.
"Selda," diye mırıldandım. Karşımda duran kadın, Selda'ya çok benziyordu. Selda olabilir miydi?
"Selda konuşmak istemiyorum," diyen adam ile gözlerimden akan yaşlara rağmen gülümsedim. Bu adam, benim Ateş'imdi. Başımı iki yana salladım. Ben kirliydim nasıl bakardım sevdiğim adama.
Ateş ve Selda, beni arkalarında bırakıp gittiğinde peşlerinden gideceğim sıra kolumdan tutan kişi ile başımı sert bir şekilde beni tutan kişinin göğsüne çarptım. Burnuma gelen karanfil kokusu ile midem altüst oldu.
"Nereye gidiyorsun karıcığım," diyen canavar ile midemde yükselen safra ile olduğum yere kustum. Birden saçlarımdan tutan canavar ile sertçe ayağa kaldırıldım.
"Yürü gidiyoruz ahlaksız," diye bağıran canavarın bileğini tuttum. Elinden kurtulmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Etrafımızda toplanan meraklı kalabalık sadece bakıyordu. Hiç kimse bana yardım etmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Misterio / Suspensoİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...