"Hayırdır anne, ne oldu?" dedim. Bana, "Kardeşin... Kardeşine bak, delirdi sanki..." diye korku dolu gözlerle bakınca yerimden fırlayıp kardeşimin bulunduğu odaya girdim. Bana tuhaf gelen hiçbir şey fark etmedim. "Ahmet, bir şey mi var kardeşim?" dedim. Bana, "Hayır abi, gayet iyiyim." dedi. Ben de fazla üstüne gitmek istemedim.
Ertesi gün, kapının önünden annemin çığlığını duydum. Hızlı adımlarla evin kapısına ulaştım.
Birden içerden annemin hıçkırığının dışında, hırıltılı ama insana ait olamayacak bir ses duydum. Bunu duyunca, eve hışımla girdim. Annem ve küçük kardeşim, holde bana bakıyorlardı. "Anne, ne oldu?" dedim. "Yine Ahmet çıldırdı. Küçük kardeşin Füsun'la bana saldırdı." Annemin suratına baktığımda, korku dolu gözlerle yine karşılaştım. (Füsun 5 yaşında)
Sinirlenmiştim. Ahmet'in bulunduğu odaya girecekken, Ahmet birden kapıda belirdi. Bana bakıyordu sanki düşmanca. Sonra arkasını dönüp odasına girdi. Peşinden gidip "Ahmet!" dediğimde tekrar bana bakıp, "Beni rahat bırak abi!" diye bağırdı. Sinirlenmiştim. "Babam, az sonra gelecek. Ya anlatırsın her şey fena olacak. Babama, anneme saldırdığını söylerim." "Tamam, Sana her şeyi anlatacağım." dedi. İlk defa kardeşimin bana yalan söylediğini hissettim.
O gece, herkes yatmıştı. Ben de kardeşimi izlemeye başladım. Odasına gittim, baktım uyuyordu. Tam arkamı dönmüştüm ki, sanki içimden bir ses, "Kardeşin sana bakıyor!" dedi ve aniden döndüm; ama bakmıyordu. O gece yattım ama ne yatış! Sabaha kadar uyuyamadım. Sanki gözümü kapatınca Ahmet yanımda...
En iyisi mi, yarın tüm günümü kardeşime ayırayım, onu sessizce takip edeyim.
Sabah olmuştu. Ben, erken kalktım Ahmet de uyanmıştı. Bana candan yakın olan kardeşim, şimdi çok uzaktı. Yanıma bile gelmedi. Tam çıkarken, "Gece iyi uyudun mu?" dedi. İrkilmiştim. Ona bakmadan hemen çıktım.
Saat 10'a gelince eve hızlı adımlarla vardım. Sessizce mutfağa girdim; çünkü oradan kardeşimin odası gözüküyordu. Beni görmesin diye, daha önceden mutfağın perdelerini sıkı sıkı örtmüştüm. Sadece minik bir delik kalacak şekilde bıraktım. Kardeşim, odadaydı ve tek başına kanepeye oturmuş, dizlerini ovuyordu. Sonra birden durdu. Benim de kanım sanki çekiliyor gibi hissetmeye başladım. Sonra birden göz göze geldik. Aman Allah'ım! Minicik delikten baktığımı hissetmişti.
Çıldıracak gibi oldum. Hızlıca odasına girdim. Gözüm dönmüştü. "Noluyor!" dedim, hiç tepkime yok! Ona dokununca, kaskatı olduğunu hissettim.
Anneme, "Anne, koş!" dediğim anda, elimi öyle bir tuttu ki kırılıyor sandım. Sonra hırıltılı bir sesle, "Seni öldüreceğim!" dedi ve yere düştü. Sallanıyordu yâda titreme gibi bir şeydi. Sesi değişmişti.
Annem, koşa koşa içeri girdi. "Ahmet, oğlum! Ahmet'im!" Annem bana, "Oğlum, tut! Kendine zarar verecek!" diye bağırdığında kendime geldim. Annemle bile tutamıyorduk sanki kardeşimi. Sonra birden kaskatı durdu. Sanki kilitlenmiş gibiydi. Kafası geriye düşmüş, gözü simsiyaha dönüşmüş gibiydi. Sanki parmakları dönmüş, kırılmış gibi duruyorlardı. Bir noktaya bakıyordu.
Annem, "Dokunma!" dedi ve dua okumaya başladı. O arada bir defter fark ettim. Elime aldım. İçini açınca değişik bir yazı stili ile bir şeyler yazılı olduğunu gördüm. Sonra, insana ait olamayacak bir sesle Ahmet bana birden, "Sakın dokunma!" diye bağırdı. Defter, elimden düştü. Korkmuştum. Bana saldıracak sandım. Nefes alıp verişi değişmişti. Bana bakıyordu. Gözlerinin beyazlığını fark edemiyordum.
Sonra kafasını sağa sola savurmaya ve garip ses yâda çığlıkla, "Abi niye baktın, abi niye baktın!" diye habire bir şeyler söylüyordu. Birden kaskatı kesildi. Kolunu yavaşça kaldırdı. İşaret parmağı ile pencereyi gösterdi. Sonra bana bakarak, "Geliyor, geliyor!" diye ağlamaya başladı. "Ne geliyor, nee!" diye bağırdım.