27- |bebek|

757 48 18
                                    

***

Bana prenses denilmesinden hoşlanmıyordum çünkü beni prensesim diye sevecek, kucağına alıp saçlarımı okşayacak bir babam olmamıştı. İlk onun göğsünde ağlayacak, uyuduğumda kucağında odama taşıyacak bir babam da yoktu. Kokusuna hayran kalacağım ilk aşkım da babam değildi. Abimdi. Sırtında uzun yollar taşıyan babam değildi, abimdi. Bana bir babanın gösterdiği sevgiyi göstermeye çalıştı hep. Biraz yarım kalsam da o beni tamamlamıştı. Şimdi tekrar mı yarım kalacaktım?

Zaten abimi doğru düzgün göremiyorken şimdi ne olacaktı? Onun kuzucuğu bendim, şimdi sevdiği kadına ne diyecekti? Bir tanem mi? O bir taneyse ben ne olacaktım?

Tamam, abimi kıskanıyordum ama buna hakkım vardı. Ben, onunla büyümüştüm. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu hani?

Eninde sonunda evlenecekti ama biraz erken olmuştu sanki. Belki de bana yeni söylemesine bu kadar kırılmıştım.

Araba durduğunda kimseyi umursamadan indim ve evin kapısını gürültüyle tıkladım. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında karşıma Poyraz abi çıktı. Destek kuvvet çağırmıştı demek ki ama işlemezdi.

Onu ittirip içeri girdim ve abimi aradım. Salonda ayakta beni bekleyen abimi görünce sinirle karşısına dikildim. Ağzımı açıp sinirimi boşaltacakken bakışı sayesinde ağzım geri kapandı ve gözlerim dolmaya başladı. Sanki kuru fasulye ve pilav ayrı tabakalarda yeniliyordu. Kuru pilav üstü diye bilinmesine rağmen öyle yenilmesi gibi.

"Abi?" hiç beklemeden konuştu.

"Kuzucuk?" işte uzun süredir özlem duyduğum şu kelime benim son noktamdı. Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım. Diğer kardeşlere göre abime biraz fazla düşkündüm. Herkesin böyle abi-kardeş ilişkisi yoktu elbette. Bazıları yanında olmasına rağmen kilometrelerce uzaklıktayken, bazıları ise aşırı baskıcıydı. Bu konuda biraz şanslıyım aslında. Çünkü ne beni çok darlıyor, ne de aramıza duvar örüp soğuk davranıyordu. Belki de böyle olmamasının sebebi birbirimizden başka kimsemiz olmamasından kaynaklanıyordu.

"Özür dilemelisin ama affeder miyim bilmiyorum." geri çekilip uzaklaştım. Gülümseyince dudağının kenarındaki minik gamze kendini belirtti. Uraz'ın gamzesi iki yanağındaydı ve bayağı derindi. Abiminki ise dudağının iki kenarında ve ince bir çizgi halindeydi.

"Peki neden durup dururken yani birden evleniyorsunuz?" gülümsemesi büyürken Uraz arkamda belirdi. Birden belime kolunu sarınca irkildim. Efe zıplayarak içeri girince onu umursamayacaktım ama gelip bana sarıldığı için bunu yapamadım.

"Hala oluyormuşuz!" kocaman açılmış gözlerimi abime çevirdiğimde başıyla onayladı Efe'yi.

"Abim mi hamileymiş?" kafama vurulunca arkamda Uraz'ın olduğunu bildiğimden onun yaptığını anladım. Sorduğum soru saçmaydı, Efe'nin hala olması daha da saçmaydı.

Bir dakika!

Hala mı oluyordum?

Efe'yi ittirip abimin karşısına dikildim tekrardan.

"Ne demek hala oluyorum? Ne ara yaptınız ulan! Ev boş tabii, oh!" abim göz devirip koltuğa oturdu. Arkama dönüp baktığımda sadece benim ayakta kaldığımı gördüm. Ama yok, oturamazdım. Sadece abimin kaldığı aileme, yeni bir canavar katılacaktı. Kahkahalarım evi doldururken odama koştum. Dolabımın minik çekmecelerinden bulup çıkardığım zıbın ile aşağı tekrar koştum. Abime zıbını uzatıp sırıtarak konuştum.

"Gelenek devam etmeli!" abimin bana anlattığına göre babam koyu Fenerbahçeliymiş. Abim doğduğunda ona ilk bu zıbını giydirtmiş, tabii bana da. Babamın bize kalan değerli pek bir şeyi yoktu. Ama bize öyle bir sevda hediye etmişti ki, ona bu yüzden sürekli teşekkür ediyordum. Şimdi de ailemize yeni katılacak küçüğe de aynısını yapacaktım, babamın bize yaptığı gibi. Biraz fazla erkendi ama olsun.

petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin