Merhaba,
//
Victoria, iki dakika içinde yedi kere annesinin kendine seslendiğini gördüğünde endişe vaktinin geldiğinin farkına vardı. Aynaya eğilip saçlarını örmeye çalışırken tiz bir çığlık daha duyuldu ve ancak ayakkabılarını değiştirebildi. Odasından çıkıp geniş merdivenlere koşarken yolda küçük ikiz erkek kardeşleri ile karşılaştı ve yalnızca bir saniye, diye düşünüp onları kucağında döndürdü. Tabi bu, dokuzuncu çığlık demekti.
"Victoria Allison Cameron!"
Genç kız dudağını ısırıp misafir odasının önünde elbisesini düzelirken çalışan Emily ile karşılaştı. Elli beşinin üstündeki kadının ifadesine bakılırsa annesi kızgındı ve bir kesinlik daha; gecikmişti. Çevre düşeslerinin çay saati neden böylesine önemliydi, bir türlü anlayamamıştı genç kız. Son bir nefesin ardından içeri girdi ve üçüncü saniyede pişman oldu.
Düşesler her geldiklerinde Victoria'ya aynı beklenti dolu bakışı atıyordu. Kızın selamının sonunda ise çaylarından bir yudum alıp gelinlerinden bahsetmeye başlıyorlardı. Victoria yine başarısız olmuştu. Asla büyümüyordu. Bu yıl on altısını dolduracak olmasına karşın hala saçları açık, üstü başı dağınık dolanıyordu. Bazı dedikodulara göre Leydi Cameron at binebiliyordu; henüz gören olmamıştı.
Victoria eteğinin kenarındaki fırfırlarla oynarken dudaklarını birbirine bastırdı. Ata biniyordu fakat bunu oldukça uzaktaki düzlükte yapıyordu. Atı Sonsuz, öyle iyi eğitimliydi ki, kız nereye yürürse anlaşmışlar gibi biraz sonra yanına geliyordu. Ve birlikte -kızın kaybolduğu anlaşılana dek- rüzgarla savaşıyorlardı.
"Victoria!" çığlığı kızın kulaklarını delerken telaşla kafasını kaldırıp annesine baktı. Cameron Düşesi gözleriyle yanındaki koltuğu işaret ettiğinde kız soyadını dahi hatırlayamadığı kadınla göz göze geldi. En fazla otuz dokuz gösteriyor, dedi içinden kadın için. Saçları beyazlamaya başlamamıştı bile, boynunda kocaman değerli bir mücevher vardı. Mavi gözleri ile aynı renkteki eldivenleri modaya uygun dikilmişti. Saçındaki topuz, elbisesindeki işleme ile kadın günümüz soylu kadınlarından biriydi.
"Hayatım," dedi usulca kadın. "Neden yaşıtların gibi parkta değilsin? Biliyorsun, beylerin at yarışları hakkında yüksek bahisler oynandı." Victoria, o erkeklerin hiçbirinin at süremediğini söyleyecekti ki ceza almak istemediğini düşündü ve ustalıkla lafı çevirip karın ağrısı yüzünden evden çıkamadığını söyledi. Güzel ama daha çok ağır başlı kadının bakışları kendisini rahatsız hissettirse de gülümsemeye devam etti ve "Londra'ya gidecek misin?" sorusuna kibar hayır, cevabını verdi.
Ağabeyi Anthony geleceği için gitmeyeceğini söylemedi. Zaten bir gerekçe sunmasına gerek kalmamıştı. Kadınlar eleştirilerine dönmüştü ve kızı unutmuşlardı. Kız çaresizce pencereden güzel bahçeyi seyrediyordu. Hep erkek olmayı istemişti. Anthony ile seyahat ederdi o zaman, diğer şehirleri, ülkeleri görürdü ve kimse laf edemezdi. Şimdiye bakın, bir kızdı ve hiç beceremediği nakışları öğrenmek zorundaydı.
Geçen yetmiş sekiz dakikanın ardından tüm misafirler gitmişti. Genç kız da annesine yakalanmadan evden kaçmayı başarabilmişti. Zavallı Cameron Düşesi kızını biraz ötede, edinebildiği tek arkadaşı Clarabel ile zannediyordu. Ne var ki kız Sonsuz ile uzun atlayışlara imza atıyordu. Üçüncü zıplamadan sonra atın dinlenmesini umarak yükseklikte durdular. Ve kız evlerine doğru yol alan at arabasını fark etti. Akşam için bekledikleri özel bir misafir olmadığına göre büyük ihtimalle gelen Anthony idi. Kız atı unutup koşmaya başlamıştı ki Sonsuz ustalıkla kıza yetişip burnunu kıza sürtüp sırtına binmesi için hafifçe eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek ve Sonsuz / Basıldı
Historical Fiction"Sevdiğin seni sevdi mi, dünyada cenneti görürsün."