Amacım sizi öldürmekti 👆🏻
❌Sorry, not sorry ❌
İyi okumalar 💛
* * * *
O günden sonra, aradan kaç gün geçti bilmiyorum, sürekli küçük adamı düşünüyorum. Adı Park Jimin'miş. Apartman girişindeki zilin üstünde, daire numarasının karşısında yazıyormuş. Daha önce hiç dikkat etmemiştim.
Yine birgün kendimi onu düşünürken buluyorum. Bu sefer rahat yatağımda yatmıyordum. Odamın zemininde yatıyordum. Sırtımda soğuk beton. Soğuk olmasını önemsemiyordum. Tek düşündüğüm Jimin'di. Onun yanına gitmek istiyordum. Ayrıca içimde tuhaf bir his var. Daha bir kez gördüğüm birini neden özlüyorum ki? Lanet olsun! Hayır, bu hissi üstümden atamıyorum.
Derken üstümdeki daireden tekrar o sesleri duydum. Korku bütün bedenimi sarmıştı. Derin ve hızlı nefesler alıyordum. Kulaklarımı kapatıp kendimi herşeyden soyutlamak, hiçbir şeyi umursamamak istiyordum. Ama kendimi Jimin'den soyutlayamıyordum. Onu çok merak ediyordum.
Hala ne olduğunu anlayabilmiş değilim. Neden o sesleri duyuyorum? Gidip konuşmalı mıyım onunla? Beni görmek onu da mutlu eder mi? Benimle tanışmak ister mi? Söyler miydi bana merak ettiğim bütün soruların cevaplarını? Mesela neden kalbimi titrettiğini sormalıydım ona.
Ona herşeyi sormak istiyordum. Bana anlatsın, hiçbir şey yapamazsam bile en azından dinlerim. Ben iyi bir dinleyiciyimdir. Ayrıca eğer o konuşacaksa saatlerce dinleyebilirim.
Aslında buna hakkım yoktu. Ben onun neyi oluyordum ki ona hesap sorar gibi onunla konuşacaktım? Ayrıca onu sürekli rahatsız edip sık boğaz yapmak istemiyordum.
Yine ikilemde kaldım. İzinsiz gitmek istemedim çünkü bütün gerçeklere sahip olmadığımı biliyordum. Ama onu terk etme düşüncesine dayanamadım. Her ne kadar içimden bir ses beni gitmemem konusunda uyarsa da önceki gidişimden pişman değildim.
Bu yüzden asansörle ikinci kata çıktım. Buraya kadar herşey güzel gitti. Acaba o da beni görmek istiyor mu? Tahminimce pek misafiri olmuyor. Ayrıca yalnız yaşıyordur diye düşünüyorum. Bunlar tahminim mi yoksa isteklerimi kendime kabul ettirme şeklim mi bilmiyorum.
Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ayrıca karnım da ağrımaya başladı. Ne zaman heyecanlansam karnım ağrıyor.
Endişe, heyecan ve özlem duygularım karışmış bir şekilde koridorda yürüdüm ve kapısını çaldım. Bu sefer o kadar bekletmedi beni. Yüzünü, tahmin ettiğimden birkaç dakika daha erken görme hissi beni heyecanlandırırken kapıyı açtı ama önceki gelişimden daha farklı bir halde gördüm onu.
Sanki beni gördüğü için rahatlamış gibiydi. Yoksa bana mı öyle geliyor? Hayır, eminim! Beni görünce gözleri ufaktan parladı. Bunu fark edebildim çünkü kapı açıldığı andan itibaren onu inceliyordum.
Sanki aradan çok zaman geçmiş gibi. Ama itiraf etmeliyim ki önceki gelişimde kaç dakika konuştuk, kapının önünde kaç dakika durdum inanın bilmiyorum. İki defadır asansörle ikinci kata çıktığımdan beri geçen süre hem o kadar uzun hem de o kadar kısa geliyor ki bana...
Buraya neden geldiğimi unuttuğum dakikalara girdiğimizde gözlerimi Park Jimin'in bakılası gözlerinden çekmeyi denedim. Her ne kadar başarısız olsam da kendimi az da olsa toparlamayı başarmıştım ve ona duyduğum şeyleri sordum.
«BÖLÜM SONU»
Slmmm...
Bir insan en fazla ne kadar acemi olabilir adlı çalışmanın en büyük örneğini gözlerinizin önüne sermiş bulunmaktayım tşk
Ya ben neden duygusal böyle kalp krizi geçirtecek şeyler yazamıyorum oysa aklımdakiler çok kalbe dokunaklı oluyor 😢
Fark ettiyseniz genelde zaman kavramını kullanmıyorum hatta Yoongi'nin de zamanla ilgili pek bilgisi yok çünkü hikayeyi bir ölçüyle sınırlandırmak istemiyorum
Ben şarkıyı kafamda parçaladım bölümleri de ona göre yazıyorum bu yüzden kısa oluyorlar üzgünüm ama yazdığım en uzun bölüm buydu 🤷
Bu arada şarkı çevirisi, kurgu ve kapak tasarımı tamamen bana ait.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim 💜
Yoonmin'le kalın 💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Must Have Been The Wind - Yoonmin
Fanfic"Sanırım kulaklarınız size oyun oynuyor." dedi... #1 alecbenjamin #2 semeyoongi #3 ukemin #27 minific #98 min