Yüzün, çiçeklerin en güzelidir.

4.7K 402 304
                                    



--

"Elimizde yeterli imkanlar yok. Cidden Teğmen Thomas, burada akıllı kimse yok mu? Savaştayız lakin kimse ne yaptığını ne yapacağını bilmiyor!" Elindeki kalemi rastgele bir yerlere fırlattığında yüzbaşı, irkilerek kendime geldim.

Nerede olduğumu unutmuş, saatler öncesinde yaşadığım şeyin güzelliğine kendimi kaptırarak hayal alemlerine dalmıştım. Zira Yüzbaşına göre durduk yere ve manasızca gülümsemem şüphe uyandırıcıydı. Sanki savaşta değildim de hareketleri göz hapsine alınmış biri gibi hissediyordum. Ara sıra yüzüme yerleşen gülümsememi bir kez daha silmeye çalışıp, ciddileşmiştim.

Saatlerdir taaruz için planlar yapıyorduk. Lakin elimizdeki cephane ve savaşacak asker sayısı işin içinden çıkılmaz bir vaziyete sokmuştu bizi. Hatta gece uyumamıştık. Şimdi ise hava aydınlanmaya başlamış, sabah oluyordu.

"Savaşa tam olarak adapte olunamadı galiba. Hava şartları ve bundan dolayı da ulaşım şu aralar sıkıntılı olmalı. Malum, gemilerle geliyorlar." Dediğimde bir şey yakalamış gibi gözleri parlayarak kaşları havalandı.

"Çok doğru söylüyorsun Teğmen. Savaşa adapte olunamadı." Söylediğim şeyler arasından dikkatini çeken kısmı imayla tekrarlarken sertçe yutkundum. Her söylediğim şeyde bir mana araması rahatsız ediciydi. Zira Yüzbaşı ile konuşmalarımızda çok dikkatli olmalıydım. "Sen de adapte olamadın gibi, kafanı kurcalayan şeyler mi var yoksa Teğmen Thomas?" Sigarasından büyük bir nefes yollarken ciğerlerine yüzümün aldığı ifadeleri dikkatle inceliyordu.

"Psikolojik olarak kötü durumdayım. Yalvararak eve dönmek istediğini söyleyen, savaştan korkup ağlayan askerler görmek hiç iç açıcı değil. İster istemez kafamı kurcalıyor Yüzbaşı." Boğazını temizleyerek haritaya çevirdi bakışlarını.

"Herneyse." dedi geçiştirmek istediğini belli ederek. "Avusturalya ve Yeni Zelanda'dan gelecek olan erleri ve cephaneyi bekleyelim. Onlarla birlikte yeni subaylar da gelecek. Vaktimiz kısıtlı lakin aceleci de davranmayalım. Dikkatli olmalıyız değil mi?" Başımı sallayarak onayladığımı belirttim. Zira bu adamla çok fazla konuşmak istemiyordum.

"Sigara içmeye gidiyorum." Dedim ayağa kalkarken. Saatler geçmişti Umut'tan ayrılalı lakin çok fazla özlemiştim onu. Bir an önce ağacımıza gidip onu beklemeliydim. Belki de o, çoktan ağacımızın yanına gelmişti. Zira bizi bir araya getiren şey basit bir ağaçtan başkası değildi.

"Özel bir yer mi buldun Teğmen Thomas? Sigara içmek için sürekli dışarı çıkıyorsun."

"Alışkanlık. Hoşuma da gidiyor." Omuz silkip çadırın içinden çıktım aceleyle. Daha fazla konuşmak istemiyordum. Zira konuşmalarımın altında sürekli bir mana arıyordu.

Çadırdan çıkıp koşarcasına ağacımızın yanına gittim. Bizi bir araya getiren ağacımız. Lakin Umut gelmemişti. Ağacın dibine oturup üniformamın cebinden bir dal sigara çıkardım. Dudaklarımın arasına yerleştirmiş yakacaktım ki sigara birden başka eller tarafından dudaklarımdan ayrıldı.

"Sigara zararlı Teğmen, içme." neşeli sesiyle genişçe bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. Dizlerini bükerek benim hizama geldi. Gözlerinin içine bakıyordum sadece. Zira öyle büyülüydü ki gözleri canımı yakıyor aynı zamanda huzur dolu hissettiriyordu.

Ellerim yanaklarına uzanmaya çalıştığında utanıp başını hafifçe eğdi Umut. Dağınık kahverengi saçları görüş alanıma girdiğinde burnumu çiçek kokusu doldurmaya başlamıştı. Kan kokusu sinmemişti üstüne kendi çiçek kokusu geliyordu sadece. Yüzümü ona yaklaştırarak burnumu hafifçe saçlarına sürttüğümde kokusunu bir nefes gibi içime çektim. Size yemin ederim dünyadaki tüm güzel kokulardan bile güzeldi sevgilimin kokusu.

UMUT |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin