Sisli ve soğuk bir gündü. Arabanın içinde öylece oturmuş kasvetli manzarayı seyrediyor ve bir yandan da geçen gün olan şeyleri düşünüyordun. Kendi, kendine
"O an neler oldu öyle....neden bu başıma geldiki? Bunu hak etmek için ne yaptım?!..." diye iç geçiriyordun. Taaki annenin sesi düşüncelerini bozana kadar."Hazır ol (y/n), birazdan psikiyatriye varmış oluruz." Başını evet anlamında sallayarak eski akışına geri döndün. O sembol.... aklından çıkmıyordu. Gözünü her kapatıp açtığında sanki ışıklı bir nesneye bakdıkdan sonra her göz kırpışında o nesnenin biçimini farklı renklerde görür ya insan işte sende o sembolü aynen o şekilde görüyordun. Her göz kırpışında dahada irileşip , dahda keskin bir tona bürünüyordu sembol. Bu sembolü ne olduğunu iyi biliyordun, ve olabilecek olanlardan korkuyordun.
Sonunda araba hırıltıları kesildi ve hareket eden manzara durdu. Psikiyatriye varmışdınız. Annen ve baban arabadan inmişdi. Arabanın içindeyken pencereden binaya bakdın. Bina çok büyük ve genişdi rahatlıkla altı kat vardı. Duvarları kasvetli bir gri tonundaydı, boyaları soyulmuş ve taşları dökülmüştü. Hertaraf ağaçlarla kaplıydı. Etrafda ne bir insan vardı nede başka bir yapı. Issız ve iç daraltıcı bir yerdi. Birazda ürkütücü. İyice isteksizleşmişdin, oraya girmektense arabanın içinde tüm gününü geçirmeye razıydın ama arabanın ön camından sana öldürücü bakışlarla bakan anneni fark edince bu düşünceden saniyeler içinde vazgeçtin. İsteksizce kapıya doğru ilerleyerek kolu çektin ve kapıyı iterek açtın. Çakıllı ve kumlu zemine ayaklarını basarak doģruldun ve kapıyı arkandan hantalca örttün. Dışarısı oldukça soğukdu, ve havada tuhaf bir koku vardı. Ciğerlerinin içine hücum eden bir zehirdi adeta. Atkını kullanarak burnunu ve ağzını örttün. Ve ilerde seni bekleyen annenin ve babanın yanına ilerlemeye başladın. Ama birden bire hiçbirşey yokken başına feci bir ağır vurdu ve daha ne olduğunu bile anlamadan yere yığıldın. Beynin uyuşmaya başlamıştı. Panikledin! Düşüncelerini toparlayamıyordun! Ayağa kalkmaya çalıştın ama yapamadın. Felç olmuşdun adeta, hareket edemiyordun. Ağrı inanılmaz derecede şiddetlendi.Gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Başını ellerinin arasına alarak acı içinde inledin. Bunun üzerine annen ve baban endişe içinde senin yanına koştular.Annen; (y/n)! (y/n)! İyimisin kızım/oğlum?!
Baban; (y/n)! Ne oldu?!
*Burnundan kan gelmeye başlar*
Annen; *şaşkınlık ve endişe ile kaskatı kesilir*
Baban; Kimse yokmu?! Yardım edin!
Annen;*korkuyla etrafda yardım edebilecek birilerini bulabilme umudu ile etrafa bakınır*
Annenin ve babanın yardım sesleri yavaş yavaş bulanıklaşmaya başlamışdı. Kanın keskin ve metalik kokusu beynini uyuşturuyordu. O an ne yaptığını, ne dündüğünü ve ya ne yaşadığını tam olarak kestiremiyordun...bulanıklaşan sesler iyicene anlamsızlaşan uğultulara döndü. Gözlerin buğulanmaya başladı. Burnundan gelen kanın mikatrı haylice artıyordu. Bedenini kıpırdatamıyordun. Ormanın sıkı olduğu tarafa, bulanık görünen ağaçlara boş gözlerle bakıyordun. Ama tam o anda bulanık ağaçların arasında bir siluet belirdi. O an tam olarak ne olduğunu kestiremedin. Ama yapısına bakınca bunun rahatlıkla bir erkek olduğunu anladın. Oldukça uzundu ve yapılıydı. Boynunda dalgalanan bulanık bir atkı ve üzerinde uzunca siyah bir ceket vardı. Sana doğru dönükdü. Seni seyrediyordu. Tam siluete odaklanmışdınki birden bire bedenin yerden yükseldin. Baban seni kucaģına almışdı ve psikiyatriye doğru hızlıca koşar adımlarla ilerliyordu. Yeniden siluetin olduğu yere bakdın. Ama artık orda kimse yokdu...
Baban hızlıcana seni sedyeye yerleştirdi ve diğer görevliler yanına hızlıcana vararak sana acil müdahalelerde bulundular. Birisi birtarafdan koluna serum takarken, diğeri birtarafdan şırınga ile iğne veriyor. Başka biri ise ağzına oksijen maskesi takıyordu. Tüm bu olup bitenleri bulanık bir çerçeve içersinde seyrediyordun. Bir doktor sana yaklaşdı ve konuşmaya başladı.