11.Bölüm

95 10 15
                                    


11.BÖLÜM

Bugün Aera'nın ama aslında benim cenaze törenim vardı.

Jimin ve Taehyung, siyah takımlarını giydikten sonra evden gitmişlerdi.

Yalnızdım ve şimdi televizyondan cenaze törenimin canlı yayınını izleyecektim.
Tanrı aşkına kim canze törenini canlı yayında televizyona verirdi ki?
Ben kimdim ki insanlar benim cenaze törenimi televizyondan izleyip üzüleceklerdi?

Kapı zilinin çalmasıyla oturmak üzere olduğum koltuktan uzaklaştım ve kapıya doğru ilerledim.
Kesinlikle Jimin telefonunu evde unutmuştu, yıllardır şapşaldı ve bir balık gibi unutmaktan asla vazgeçmiyordu.

Kimin geldiğine bakmadan kapıyı açtığımda karşımda kimse yoktu, ama paspasın üzerine bırakılmış sarı renkte ve diğerlerinin aynısı olan kutu, gizemli adamın yine bana söylemek istediği şeyler olduğunu gösteriyordu.

Ciddi anlamda tırsıyordum çünkü şu an beni izlediğinden emindim.
Ama güçlü görünmek adına oflayarak kutuyu aldım ve kapıyı kapattım.

Anında nefeslerim sıklaşırken sırtımı kapıya yaslayarak sonumu düşünmeye başladım.
Tüm kötü düşünceleri kafamdan atarak rahat hissetmeye çalışıyordum ama birileri tarafından kontrol edilircesine acı içinde yaşamak beni sonumu düşünmeye sürüklüyordu.
Şimdilik geleceğim koca bir karanlıktı ve bundan sonra amacım o karanlığa ışığı getirmek olacaktı.

Son kez derin bir nefes alıp verdikten sonra kapıdan ayrıldım.

Elimdeki kutuyla salona geçtiğimde muhabirler cenaze törenin başlamasına az kaldığına dair açıklamalar yapıyordu.

Onların sesini kıstıktan sonra, sıra kutunun içinde ne olduğunu öğrenmeye gelmişti.

Hızlı denilebilecek hareketlerle kapağı açtığımda gördüğüm fotoğraf kalbimde ki yaraları kanatmıştı.

Düğün günümüz, Namjoon'un ölüm günü, teknenin içinden çekilmiş bir fotoğraf.

Namjoon düşmemek için demirlere tutunuyor ama anlaşılan başaramıyor.

Namjoon'un yüzünde ki endişeli ifade ölmek üzere olduğunu bildiğinden..

Namjoon ölmemişti, öldürülmüştü.

Ona, bize, bunu yapan her kimse Namjoon'u gemiden itmiş ve o kendini kurtarmaya çalışırken öylece durup fotoğrafını çekmişti.

Sevgilimi elimden almışlardı.
Asla kaybetmek istemeyeceği bir hayattan onu koparmışlardı.
Çaresizce kurtarılmayı bekleyen sevgilime yardım etmemişlerdi.
Onu öldürmüşlerdi.

Şimdiyse benim elimi kolumu bağlayıp tüm bunları görerek acı çekmemi sağlıyorlardı.
Artık Namjoon'un intikamını alamazdım çünkü bende bir ölüydüm.
Ama onlar beni öldürürken, bir ölünün daha acı verici intikam alabildceğini heseba katmamışlardı. Artık kartlar açıktı, onlar nasıl istiyorsa öyle oynayacaktım.
Tek fark, bu oyunun sonunda en çok acıyı onlar çekecekti.

Görüşümü engelleyen gözyaşlarımı kolumla sildikten sonra tekrar fotoğrafa baktım.
İstemsizce elimi yumruk yaptığım için fotoğraf fazlasıyla bozulmuştu.

Düzeltmeye çalışarak kutunun içine koydum ve kutuyu alarak odama, diğer tüm kutuların bulunduğu kısma gittim.

Kutuyu gelişigüzel fırlattıktan sonra duyduğum telefon sesiyle tekrar salona döndüm.

Tanımadığım yabancı numaranın kime ait olduğunu tahmin edebiliyordum.

Sert hareketlerle açtıktan sonra telefonu kulağıma götürmüştüm.

Shipwreck || KNJHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin