NEREDEYİZ YAĞMUR?
"Acı bir bedenin çekebileceği en büyük korku, korku ise en büyük yüzleşme."
Akıp giden siyah kumda bir parlaklık... Bunlar öyle herhangi iki göz değiller, içlerinden kozmik bir alemin taze fısıltıları duyuluyor. Ah ne hoş melodi, insana umut veriyor. Acı bir çığlık da, ağlak bir ağıt da olsa insan bir taze düşün gülen yüzüne aldanıyor. Rüyalarıma doğan kadın, elinde sigarasıyla çok uzaklarda gözlerini bana dikmiş ancak düşüncelere dalmış bir halde bir duvara yaslanmış. Neden bilmiyorum, halinde bir rahatsızlık var. Sigarayı dudaklarına götürüyor, geri çektiğinde yağmurlu gözlerine bulutlar karışıyor. Çok uzaklarda ancak görüyorum, hatta hissediyorum. Gözlerinde bir fırtına, yağmur başıma vuruyor.
Ah, ah ki ne ah! Üzerimde bir yük var... Hissettiğim tek şey... Sanki bir bıçak gibi göğsüme batmış bir acı, bilmiyorum belki de bir ağrı...
Vücudumun her bir tarafını yurt edinmiş hücrelerimden olağanüstü hal sinyalleri geliyor. Halk ayaklanmış topyekün bir saldırıya karşı direnç göstermek için tüyleri dikeltmiş. Bütün kuvvetini kullanarak beyinden gelen "Konuş" emrini gerçekleştirmek isteyen ağzımın hücreleri bir türlü istedikleri başarıyı elde edemiyor bir küçük fısıltı dahi çıkartamıyorlar. Havada uçuşan moleküler taneciklerin belki alışveriş belki aşk belki de teneffüs zili çılgınlığından aşırı sert esen rüzgar benim tenimdeki hücrelere çarpıyor, küçük büyük demeden etkisiz hale getirip uçmaya devam ediyorlar.
Sanırım şuan herhangi bir taban bölgenin üzerinde boylu boyunca eklem ve kemiklerin rahatını bozacak şekilde uzanıyorum. Bir sağanaktır doğuvermiş, yüzümü kesercesine vuruyor. Her tarafı doldurmuş bir karmaşa şimdi durmadan bağırıyor. Kulaklarımı dahi ağrıtıyor, öylesine korkunç. Bir gece düşün, bütün insanları duyuyor, duyma yetisi de ancak bir insanınki kadar gelişmiş. Her ses birbirine girmiş, devasa bir karmaşa. Hatta demem o ki, duymak ne mümkün. Yeter artık, bana bir son! Kurtuluş için doğrulmaya çalıştım. Ayağa kalkmak istedim. Vücut komuta merkezimden hücrelere saldığım bu emrin doğrulandığına dair yalnızca gözlerimden bildirim alabiliyordum onun dışında kol ve bacaklardan herhangi bir bildirim yoktu. Buna rağmen hareketimi ve görüş açımın değiştiğini gözlemliyordum. Belli ki vücudum uyuşmuştu.
Aslında hareket ettiğimi fark edemediğim bir haldeydim. Etraftaki nesneleri tam olarak seçemiyordum, biraz zor olacaktı bu durumdan kurtulmak. Ya gözlerim kör olmuştu, ya gözlerim kapalıydı, ya da etraf karanlıktı. En masum ihtimal gözlerimin kapalı olması ve en kötü ihtimal de gözlerimin kör olmuş olmasıydı. Gözlerimi art arda defalarca kırptığımı sanıyordum fakat gerçekleşen tek olay rüzgarın savunmasız gözlerime çarpışıymış. Bir görüntü yahut bir hareket yoktu, hiçbir şey göremiyordum. Şimdiye kadar yalnızca bir duyu organımı kullanarak mekan ve zamanla iletişime geçmeye çalışmıştım fakat göz ardı edilemeyecek dört temel duyum daha vardı. Örneğin duymak. Hakikaten tüm bu karmaşa içinde etrafta duyduğum sesleri tek tek yakalamayı denememiştim. Bu bariz bir dezavantajdı. Zira insan zihni zaten hali hazırda eş zamanlı olarak işlev gösterir. Yani önce görüp sonra duymamıza gerek yoktur, bu sıralama zamanın çok küçük dilimlerinde gerçekleşir ve biz bunu hissetmeyiz. Ama benim bu hislerin ortaklaşa senkronize oluşundan mahrum kalmamın sebebi ani bir şok veya travma olabilirdi.
Durup bulunduğum ortamı sakince dinlemeye çalıştım . Kulaklarıma gelen ilk dönütleri arşiv kayıtlarıyla kontrol ettirince hışırtı duyduğumu anladım. Tıpkı ben hareket etmeye çalıştığımda zemindeki sürtünmeden doğan ses gibiydi. Arşiv kontrollerinin çalışma prensiplerine göre bir sesin ne olduğunu veya neye benzediğini öğrenmek için en yakın zamanda duyulan seslerden en benzeri seçilirdi. Ve ben zeminde hareket edince bu hışırtı çıkıyordu. Sanki iki mutfak bezinin birbirine sürtülünce çıkardığı ses gibiydi ama bu daha farklıydı. Ezilme ve çatırtı da vardı. Benim sesleri hemen algılamam gerekmez miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Na-Bir Gençlik Masalı #Wattys2019
Mystery / ThrillerÇocukluğunda saklı gizemleri her an kendiyle taşıyan cesur, duygusal ve azimli kahramanımız Yağmur, lise hayatının son yılında kendini bir adım sonrası dahi belirsiz bir olaylar silsilesinin içinde bulur. Çeşitli gizemli varlıklar, vahşi yaratıklar...