Mezarlıkta-1

2.2K 39 5
                                    

Merhaba Sevgili Wattpad üyeleri,

Yayınlanmış ve halen raflarda olan ve flashback; yani değişik zamanlarda geçen olayları ayrı ayrı işleyip, romanın sonlarına doğru birleştirerek romanı daha heyecanlı hale getiren tarzda yazılmış ve gerçekten okuyanın kolay kolay unutamayacağı bir aşk romanı olan Manolya'yı sizlerle paylaşmak istedim. Beğeneceğinizi umarım. Sevgiler.

MANOLYA-1

Gecenin karanlığında, güçlü görünüşlü genç adam elindeki küreği Karacaahmet Mezarlığı'nın alçak duvarından içeri doğru fırlattıktan sonra, seri bir şekilde duvarın üzerine sıçradı, alçak mezarlık duvarının önünde yardımını bekleyen oldukça uzun boylu ve daha yaşlı olan diğer adama elini uzatarak onun da yukarı çıkmasına yardım etti. Her iki adam duvarın öte yanına atla- dıklarında, daha yaşlı olan adam yardım alıp çıkmasına rağmen oldukça halsiz düşmüştü. Hemen yandaki me- zarın mermerine oturdu. Biraz soluklandıktan sonra tam olarak nerede olduklarını anlamaya çalışarak etrafı kolaçan etti ve kürek elinde bekleyen tıknaz adama sessizce:

"Nereden gideceğiz kardeşim?" diye sordu.

Genç adam, gecenin karanlığında nerede olduklarını tespit etmek için etrafı iyice kontrol ettikten sonra, feneri tutan eliyle sağ tarafındaki karanlığı işaret ederek gide- cekleri dar yolu gösterdi. İkisi de hayatları boyunca bir mezarlığa ilk kez, gece yarısı ve gizlice girdikleri içinmezarların siluetleri ve ölümcül sessizliği yüzünden olsa gerek, heyecanlarından kalp ritimleri iyice artmıştı. Oldukça iyi ışıklandırılmış olmasına rağmen büyük bölümü karanlık olan ve ağaçların rüzgârın etkisi ile sallanmasından doğan sesin yarattığı ürkütücü ortamda, mezarlığın yola uzak bölümlerinde olmaya özen göste- rerek, oldukça yaşlı ve çoğunluğu servi olan ağaçların arasında, zaman zaman istemedikleri halde neredeyse birbirine bitiştik mezarların üzerine basmak zorunda kalarak yaklaşık yarım saat kadar sessizce yol aldılar.

Bu süreçte genç adam, elindeki el fenerini mümkün olduğu kadar az kullanmaya çalışıyor, ama kullanmadan da edemiyordu. Zira etraf karanlık, mezarlar ürkütücü ve iç içeydi. Sessiz ve endişeli bir şekilde:

"Ağabey, umarım başımıza bir şey gelmez, resmen suç işliyoruz. Zaten bu işi zor buldum, yakalanırsak val- lahi işimi kaybederim" dedi.

"Sen merak etme kardeşim, sana şerefim üzerine söz veriyorum, böyle bir şey olursa sana daha iyi bir iş bulu- rum. Zaten rahatsız olmasam seni buraya getirmez, ken- di işimi kendim hallederdim" diyerek genç adamı teskin etmeye çalıştı. İkisi de ilk kez gece yarısı mezarlığa girdikleri için oldukça tedirgindiler. Mezarlık gündüze göre gece çok daha korkunç ve sessizdi. Sessizliği bozan baykuş sesleri ortamı daha da korkutucu yapıyordu. Buna rağmen sakin olmaya çalışarak yollarına devam ettiler. Kısa sayılabilecek bir süre sonra etrafı kaliteli mer- merle çevrili büyük bir mezara geldiklerinde genç adam:

"Tamam ağabey, aradığımız mezar bu. İyi ki beni dün mezarın yerini öğrenmem için keşfe yolladın. Yoksa gece vakti yerlerini asla bulamazdım" diyerek mezarın kenarına oturdu,Yaklaşık beş kişilik mermer mezarın tam orta yerin- deki büyük bir mermer levha, buranın bir aile mezarlığı olduğunu belirtiyordu. Mezarın sağ köşesinde aile adı- nın yazıldığı büyük mermer levhaya göre, daha küçük bir mermer mezar taşında bir erkek adı, onun yanındaki aynı büyüklükteki mezar taşında ise bir kadın adı vardı ve her ikisinin de doğum ve ölüm tarihleri ile birbirlerinin eşleri olduğu yazılmıştı. İki mezarın da üzerleri temizlenmiş görünüyordu. Hemen yanlarında ise üzeri toprak yığılı bir mezar vardı.

Üzerindeki taze çiçeklerden bu mezarın daha yeni kapatıldığı anlaşılıyordu ve toprağın kokusu gecenin serinliğinde daha iyi hissediliyordu. Bu da, özellikle yaşlı adamın kendisini daha iyi hissetmesini sağladı.

Etrafı dikkatle inceleyen yaşlı adam eliyle bu yeni mezarı işaret edince, genç adam sağına soluna bakarak etrafı kolaçan etti ve mezarın üzerindeki çiçekleri seri bir şekilde kenara itip ellerine tükürerek küreği toprağa sapladı, mezarı sessizce açmaya koyuldu. Yaklaşık on dakika sonra lahit şeklindeki mezarın taş kapağı ortaya çıkmıştı. Mezar kazıcı, sessiz olmak için kürek yerine elleri ile taş kapağın üzerindeki nemli toprağı temizledi, ilk bloğu sessizce kenara koydu. Ama sonra iriyarı yaşlı adamın buradan içeriye giremeyeceğini düşünmüş ola- cak ki, ikinci kapağı da sessizce kenara koydu ve fısıldar gibi konuştu:

"Böyle iyi oldu ağabey, rahatça sığarsın."

Halsiz yaşlı adam, oluşan boşluğa ve kefeninin baş bağı açılmış cesede elindeki fenerle baktıktan sonra derin bir nefes aldı, sonra da acemi hareketlerle mezara indi. Mezarın duvarı ile ceset arasında ayaklarına yer buldu ve çömelerek, kefenin üzerinde elini hafifçe gezdirdi. Bir şeyler mırıldanıp kısaca duraksadıktan sonra kefenin baş tarafını açtı. Kefen açılınca ortaya bembeyaz ve güzel hatlı bir kadının yüzü çıktı. Adam, kadının yüzüne tuttuğu fenerin ışığı ile adeta sindire sindire inceledikten sonra eliyle kadının soğuk yanağını şefkatle hafifçe okşadı ancak yavaş hareket ettiği için, yukarıdaki adamın sabırsızca uyarısı onu kendine getirdi. Aceleyle cebinden bir kolye çıkartıp, kadının başını nazikçe kaldırarak boynuna özenle yerleştirdi ve ucunun göğsüne gelmesini sağladı. Sonra kefeni daha da açarak kadının yüzünün tam olarak ortaya çıkmasını sağladı ve iki eliyle kadının iki yanağını tuttu, ona doğru eğildi ve...

"Ağabey, sen ne yapıyorsun?"

Mezarı kazan adam şaşkın bir şekilde söylediği sözünü bitirmişti ki, bir anda dört bir yandan yanan el fenerleri her ikisini de aydınlattı.

"Kımıldamayın, elleriniz havada yere çökün yoksa zor kullanırız."

Komut, mezarlığın güvenlik güçlerinin şefinden gelmişti. Mezarlığın ana yollarında attıkları olağan turlar sırasında ara sıra yanan el fenerinin ışıltısını gören nö- betçiler durumu arkadaşlarına bildirmiş, bunun üzerine dört güvenlikçiden oluşan ekip, iyi tanıdıklar mezarlıkta mezar kazıcılarının etrafını sessizce sarmışlar, biri mezara girince de olaya anında müdahale etmişlerdi.

Mezardaki adam mezarda yapacaklarını bitirdiği için, acele ile kadının kefenini örterek çaresizce dışarıya baktı. Ne yapacağını bilmez haldeydi. Dışarıda mı, mezarın içinde mi çökme konusunda kararsız kalmıştı. Dışarıya çıkmaya yeltenince:

"Olduğun yerde kal! Ben talimat verene kadar kımıldama, yoksa fena olur" komutu geldi.

ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin