Bir hologram bilekliğimin üzerinde beliriyor. Mavi ışık gözlerimi alıyor ve hemen sonra alıştığımı fark ediyorum. ''Merhaba, C453. Önerimizi değerlendirdiğin ve hücrende kaldığın için teşekkür ederiz,'' diyor metalik bir erkek sesi. Hologram olarak beliren yüz hatları belirgin, genç adama bakınıyorum.
''Herhalde neden seni rahatsız ettiğimi merak ediyorsun,'' diyerek gülüyor, sanki sekiz gün önce bir facia yaşanmamış gibi. Devam etmesi için başımı sallıyorum. ''Nasa tarafından bekleniyorsun. İstasyon projesi tekrar başlatıldı. Lütfen ışınlanma kapsülünü kullan. Dışarı çıkılmasını hala riskli buluyoruz. Zararlı ışınlar gezegene depolandı ve Dünya kısa sürede buz tutmaya başladı. Yapay ısıyı sadece yer altında sağlayabiliyoruz.''
Ona bir kez daha başımı sallıyorum. Işınlanma kapsülleri beni rahatsız ediyor, bedenimde yan etki yapıyorlar. Yine de büyük kapsülün içine giriyorum ve Nasa Binasını seçiyorum. Bir an sonra bedenimde büyük bir baskı oluşuyor ve gözlerim kapanıveriyor. Onları açmayı başardığımda Nasa Binasına ait bir ışınlanma kapsülünün içinde buluyorum kendimi.
''Hoş geldin, C453,'' diyerek kapsülün kapağını kendine çekiyor biri. Onu gördüğümde az önce konuştuğum adam olduğunu fark ediyorum. Başım dönüyor, yine de gülümsemeye çalışıyorum, dışarıdan ne kadar komik göründüğünü bilsem de.
''İstasyon yeniden inşa edilmeye başlandı, Dünya'nın uydusu patlamanın etkisiyle oldukça hasar almış, yine de bunu başaracağımıza inanıyoruz.''
''Umut etmek bir işe yaramıyor,'' diye inleyerek bölüyorum onu. ''Şuanda hayatta olmamız bile bir mucize. Bu istasyonu yaptığımızda ne olacak? Ay'a mı taşınacağız?'' Sesimi sekiz günün ardından tekrar duymayı özlediğimi fark ediyorum. Alaylı konuşmam adamın kaşlarının çatılmasına neden oluyor. Ceketinin üzerindeki hologram olarak görünen kimliğe bakınıyorum. A112. Yüksek mevki bölgesi.
Bir an sonra gülüveriyor. ''Hayır, elbette o küçük uyduda yaşamak mümkün değil,'' diyor. ''Eski bir dosyayı tekrar açtık. 342. Dosya, Yankılıvadi Galaksisi.''
Bu dosyayı biliyorum. Tam ağzımı açacağım sırada başıma bir ağrı saplanıyor. Kulaklarım çınlamaya başlıyor. Işınlanmanın bir yan etkisi daha, diye düşünüyorum. ''İyi misin? X29'dan vermemi ister misin?'' diye soruyor yanımdaki adam. O ağrı kesici haptan nefret ediyorum.
Başımı iki yana sallıyorum. ''Hayır, birazdan geçer. Işınlanmanın bir yan etkisi olmalı,'' diye geçiştiriyorum. ''Bana dosyadan bahset.''
''Uzaya yaklaşık yüz yıl önce gönderildiği düşünülen bir gözlem aracının farklı bir galaksiye girdiği tespit edildi. Birkaç görüntü elde edebildik ancak araç meteor yağmuru sonucu parçalara ayrıldı. Alınan görüntülerin içinde gezegenimizin bir ikizi olduğu düşünülmekte. Çap olarak Dünya'dan daha büyük olduğu bariz ancak basit bir görüntüden doğru matematiksel hesabı gerçekleştiremedik. Atmosferle kaplı olduğunu gördük. Atmosfer oksijen, oksijense yaşam anlamına geliyor.'' Nefes alıyorum ve veriyorum. Bu adam neyden bahsediyor?
''Biz de kayıp verdik, Bayan Lynn,'' diye devam ediyor. Bana bu şekilde hitap edişi şaşırmamı sağlıyor. ''Yetenekli birçok astronotumuz hücrelerine varmayı başaramadı ve sizden bir istekte bulunmak zorundayım.'' Ona devam etmesi için başımı sallıyorum. ''Uzay İstasyonu projesine katılmanızı istiyorum.''
Korkuyorum. Terlediğimi hissedebiliyorum. Ne diyebileceğimi bilmiyorum. Zayıfım. ''Hayattasınız, C453. Ve bir antlaşmamız var. Koşulsuz yardım,'' diye hatırlatıyor. ''Bize yardım etmelisiniz. Dünya tamamen donmadan önce buradan ayrılmamız için yardımınız gerekiyor. Nasa'yla çalışan sadece üç astronotumuz sağlam ve biri de sizsiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌌Yankılıvadi Galaksisi
Fiksi Ilmiah''Bayan Lynn,'' geri cevap kısa sürede geldi. ''Her şey yolunda, değil mi?'' ''Evet, her şey yolunda,'' camın ardından ufku seyrettim. Çöl yapayalnız kalmış gibiydi. ''Bu koca çölün ortasında terk edilmiş bir uzay üssünün olması oldukça tuhaf,'' diy...