“Galiba benden bahsediyor.”Müstakbel kocamın sesiyle ardıma dönmeye bile korkarken yaklaşan adım sesleriyle gözlerimi sıkıca yumuyorum. Onun burada olmasını beklemediğim için öylesine hazırlıksızım ki ne bir adım içeri ne de dışarı atmaya gücüm yok. Sırtım odaya dönük hemen kapının önünde beklerken bir daha duyuyorum sesini.
“İçeri girmeyi düşünüyor musun? Sare…”
Sesi bu defa çok daha yakından geldiğinde yakınlığımızın farkına ancak varıyorum. Telaşla ileri attığım adım gelinliğin eteğine takıldığında öne doğru sendeliyorum.
‘Sakin ol!’ Diyen Paşa belimin iki yanını kavradığında refleksle bileklerine asılıyorum hemen. Kulağıma vuran nefesi huylanmama sebep olurken başımı omzuma yatırıp ‘Biraz uzaklaşır mısın?’ Diyorum.
“Önce sakinleşmelisin.”
“Siz elinizi çektiğinizde bende sakinleşeceğim.”
‘Tamam’ Dedikten sonra ellerini hemen çekiyor. Tam rahatlayıp nefesimi koy verdiğimde yanımdan geçip odanın açık kapısını sertçe çarparak kapatıyor. Yanımdan geçerken ‘Şimdi içeri gir!’ Demeyi de ihmal etmiyor.
Omuzlarımı düşürüp bıkkınlıkla dediğini yapıyorum ve gelinliğin eteklerini toplayarak ardından ilerliyorum. Geniş otel odasında ilk gözüme çarpan kocaman yatak olurken günlerdir huzurlu bir uykuya hasretim neredeyse. Yatağın hemen karşısında bulunan koltuklardan tekli olana yöneldiğimde banyo olduğunu tahmin ettiğim yerin kapısı açılıyor birden. Gerginlikle yine olduğum yerde çakılıp kaldığımda Paşa hiçbir şey söylemeden yanımdan geçiyor.
Birkaç saniye sonra ‘Hemen üzerini değiştirmen gerekiyor’ Diyerek geri yanıma geldiğinde bu defa elinde valizimde var.
“Bizimkiler restoran bölümünde bizi bekliyorlar. Bir şeyler atıştırıp havaalanına geçmeliyiz.”
“Tamam.”
Yatağın üzerine bıraktığı valizin yanına geçip içinden aldığım penye bluz ve pantolonu gördüğünde yüzünü buruşturuyor ‘Ne oldu? Uygun değiller mi?’
“Fark etmez.”
Verdiği iki kelimelik cevaba karşın gözlerimi devirip valizi geri kapattığımda başı yerde sessizce fısıldıyor ‘Hava soğuk üşürsün o bluzla.’
“Valizde hırkam var.”
Cevabıma karşı sessizlikle cevap verdiğinde daha fazla uzatmıyorum bu garip durumu. O, pencere kenarından şehri izlerken ben önce saçlarımdaki tel tokalardan kurtulmak için banyoya yöneliyorum. İçeri girdiğimde kapıyı kapatıp aynanın karşısında başlıyorum sprey yüzünden serleşmiş saçlarımın arasında tokaları çekip çıkarmaya. Her canım yandığında ufak bir inleme dökülse de dudaklarımdan devam ediyorum. Birden kapının tıklatılmasıyla elim saçında kalırken sesi geliyor hemen dışarıdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alma Ahımı
Fiksi UmumEvet bayım kuşları severim Ve siz benim gökyüzümsünüz... Cemal Süreya