BÖLÜM 6

649 32 0
                                    

Kocamın sesiyle aldığım güç ve cesaretle odanın kapısını açtım ve geri çekilip orada her ne varsa bana saldırmasını bekledim. Herhangi bir hareketin olmadığını görünce elimi içeri uzatıp, kapının yanında ve bana oldukça yakın olan düğmeye basıp ışıkların açılmasını sağladım.

Kafamı uzatıp içeriye baktığımda sadece pencerenin açılmış olduğunu ve onun dışında da herhangi bir şeyin olmadığını gördüm. Evet, anlayacağınız boşu boşuna korkmuşum.

"Zeynep?" arkamdan gelen Sinem'in sesiyle yerimde sıçrayıp çığlık atmadan duramadım.

"Allah aşkına! Benim kalpten ölmemi mi istiyorsun?" diye sordum derin bir nefes alıp, kalp ritmimin düzene girmesini beklemeye başladım.

"Özür dilerim, niyetim seni korkutmak değildi. Seni kapının önünde öylece dikilirken görünce merak ettim ne oldu diye!" Dedi özür dilercesine ve yaptığına pişman bir yüz ifadesiyle bana bakarak.

"Bir şeyim yok. Sadece... Odamdan ses geldiğini duydum ona bakıyordum." Dedim kendime gelince. Özlem'in de meraklı gözlerle salonun kapısından bize baktığını fark edince "Hadi siz içeri geçin, bende meyve getireyim." Dedim ve ışığı kapatıp mutfağa yöneldim.

"Pekâlâ." Dedi ikisi de salona geçerken.

Mutfağa geçtiğimde, daha önceden yıkayıp, tabağa koyup, masanın üzerinde dursun diye hazırladığım meyveleri soyup doğramaya başladım. Aniden cama bir şeyin çarptığını duydum ve korkuyla çığlık attım. O anda elimde olan bıçak, meyveyi kesmek yerine benim parmağımı kesti.

"İyi misin Zeynep? Neden çığlık attın?" Diye sordu Özlem korkmuş ve endişeli bir şekilde mutfağa Sinem ile birlikte geldiğinde.

"Ben iyiyim, pencereye bir şey çarptı ve benim de dalgın halime denk gelince parmağımı yanlışlıkla kestim." Dedim bezle kanayan yeri temizlemeye çalışırken.

"Aman Allah'ım! Meyve bulamayınca kendini bize sunmaya başladı bu kadın!" dedi Sinem gülerek.

"İşte, bu da sizi ne kadar çok sevdiğimin bir göstergesi!" Dedim kanayan parmağımı Sinem'e doğru uzatarak.

"Iyyk... Uzak tut onu benden!" dedi Sinem tiksinmiş bir yüz ifadesiyle mutfaktan kaçarken.

Ben ve Özlem onun mutfaktan kaçışını kahkahalarla izlerken "Sen git yara bandı tak, bende meyveleri hazırlayayım." Dedi Özlem.

Banyoda yara bandı bulamayınca odamda zor günler için -lütfen gülmeyin! Acil bir ihtiyaç olabiliyor sonuçta- sakladığım yara bandını kullanmaya karar verdim. Odama geri döndüğümde penceremin açık olduğunu fark ettim. Biraz düşününce eve geldiğimden beri penceremi hiç açmamış olduğumu hatırladım ve içime küçük de olsa hırsız olabileceğine dair bir şüphe oturdu. Ama bu kadar yükseğe çıkabilecek bir hırsız ancak süpermen gibi ya da vampir gibi uçabiliyor olması gerekirdi. Sonrasında ise Özlem aklıma geldi. Çünkü pencereyi açıp odayı bu saatte havalandırmak sadece onun aklına gelebilirdi. Pencereyi kapatıp, yara bandını aldım ve salona geçip Sinem ile birlikte televizyonda haberleri izlemeye başladık.

Bu aralar dünyanın farklı yerlerinde 18-30 yaş arasındaki insanlar ortadan kaybolmaya başlamıştı. İşin ilginç yarafı ise cesetleri ertesi gün ormanlık bir arazide bulunuyordu. Dünyanın çivisi çıkmıştı ve eminim ki sonumuz... Çok yakındı!

"Gene ne düşünüyorsun Zeynep?" Özlem'in sesiyle düşüncelerden sıyrıldığımda, haberlerin çoktan bittiğini ve meyvelerin önümdeki sehpada durduğunu fark ettim.

"Özür dilerim canım. Şu kayıp gençlerin durumlarını düşünüyordum. Aileleri için gerçekten de çok üzülüyorum." Dedim meyvelerden yemeğe başlayarak.

TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin