İçeriye girdiğimiz andan itibaren devamlı içimden bir his izlendiğime dair bana sinyaller verip duruyordu. Kimseye çaktırmamaya çalışarak etrafı izlemeye başladım. Her ne kadar kontrol etmiş olsam da beni izlediğini düşündüğüm kişiyi -ya da vampiri- bir türlü bulamadım.
Aslını söylemek gerekirse, şu anda aklından geçen tek şey; 'O kadar vampirin arasındayım ve neden hâlâ korkmuyorum!' sözleri olduğuydu. Çünkü kralın yanına giderken etrafımdaki vampirlerin hepsi bana aç gözlerle bakıyordu. Ne de olsa ben kanlı canlı bir insanım ve vampirler de insan kanını sever ve bu da benim sonum olacak gibi görünüyor.
Garip olanı ise, izlendiğime dair içimdeki his onların bana bakmasından kaynaklanmıyordu. Beni izleyen başka biri var ve ben bunun kim olduğunu bulmayı gerçekten de çok istiyorum. Hem gözlerimle salonu taramaya devam edip, hem de kralın bulunduğu merdivenlere doğru ilerlemek gerçekten benim gibi bir insan için zordu.
Merdivenlerden yukarı çıkıp kralın yanında yerimizi aldığımızda, nedense içimden etraftaki vampirlere tekrardan bakmak geldi. Öylesine etrafıma bakınıyormuşum gibi yaparak o gölgeyi aramaya başladım.
Tam aramaktan vazgeçmek üzereydim ki, içimden gelen bir dürtüyle vampirlerin uzağında bulunan karanlık köşeleri gözlerimi kısarak taramaya başladım. Evet, yanılmamıştım! Gerçekten de beni izleyen birisi vardı ama bu kişinin kim olduğunu bulunduğum yerden anlamak zordu. Her ne kadar onu pek seçemiyor olsam da üzerimdeki bakışlarını rahatlıkla hissedebiliyordum.
Dikkat çekmemek için bakışlarımı tekrardan Alex'e çevirdiğimde, garip bir yüz ifadesiyle beni süzdüğünü fark ettim. Sanki gözleriyle beni soyuyormuş gibiydi. Aniden içimde bir ürperti oluştu. "Bir şey mi var?" dedim gülümsemeye çalışarak. Bakışları neredeyse kararmaya başlamıştı ve nefes alışları da değişiyordu. Bu beni korkutmaya başlamıştı.
"Hayır... Hayır, bir şey yok!" dedi kendine gelmek için silkinip, babasının olduğu tarafa dönerken.
Bakışlarımı tekrardan gölgeye doğru çevirdiğimde, beni izleyen kişinin orada olmadığını fark ettim. Tam bunun için üzülecekken aradığım kişinin karanlıktan uzaklaşıp, kendini bana gösterecek şekilde aydınlık tarafta durduğunu gördüm. Adama daha dikkatli baktığımda onun kim olduğunu anlamıştım. Onun o âşık olduğum yüzünü görmek kalbimin daha da hızlanmasına neden olmuştu.
"Nereye bakıyorsun sevgilim?" Alex'in sesiyle kendime geldiğimde, yüzümde aptalca bir sırıtış olduğunu fark ettim.
Hemen yüzümdeki sırıtışı yok edip, normal davranmaya çalışarak "Hiç, öylesine etrafımdaki insanlara bakıyordum." Dedim sanki etrafıma bakınıyormuşum gibi yaparak.
Gülümseyerek bakışlarımı ona çevirdiğimde, yüzünde gördüğüm ifade bir an için korkmama neden olmuştu. Belli ki yalan söylediğimi biraz da olsa anlamış gibi görünüyordu. "Neden sordun?" diye sorup, elini tuttum ve daha fazla şüphelenmemesi içinde gülümseyerek gözlerine baktım.
Bir süre mavi gözleriyle benim gözlerimi delmek istercesine baktıktan sonra "Öylesine sordum." Dedi başını iki yana sallayarak.
Anlaşılan kıskanç bir vampire denk gelmişim ve ben de en çok kıskanç erkeklerden nefret ederim, çünkü kadına güveni yok demektir. Gerçi şimdi ki davranışımda da bunu doğrulamış oluyorum. Hey, ben bu adama âşığım demedim, değil mi?
Kendimi düşüncelerden uzaklaştırdığım anda kralın konuşmasını dinlemediğimi fark ettim. Diğer tarafıma baktığımda, kızların yanımda olmadıklarını fark ettim ve bir anda dehşete kapıldım. Ne de olsa bir sürü kana susamış vampirlerin arasındayız ve kızlar da ortada yok! "Kızlar nerede?" diye sordum Alex'e sessizce. Vampirlerin kulakları hassas olduğu için en kısık sesle söylenen şeyleri bile rahatlıkla duyabiliyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)
Vampirikocasını ve kızını kazada kaybettikten sonra hayatı altüst olan Zeynep Carter, iki yakın dostu olan Sinem ve Özlem ile birlikte Kartal'da yaşamaya çalışmaktadır. Özlem ile birlikte Kartal'ın merkezinde Gotik giyim üzerine mağaza işletmekte olan Zeyn...