Yaralı adamı zar zor evine getirip koltuğa atmış ve yarasını temizlemiştiniz. Daha sonra makarnaları yeyip -"Nihayet!" diye çığlık atmıştı Elena- yaralı adamla ilgilenmeye başlamıştınız. Adının Yixing olduğunu öğrendiğiniz adam birkaç belalıyla kavga ettiğini ve bıçaklandığını söylemişti.
Elena, Yixing'in yarasını temizlerken oldukça kaba davranmış ve yaralı adamın sürekli canını yakmıştı. Onu eve alman konusunda tutumu değişmemişti yani.
Şimdi salondaydınız, herkes kendi halinde takılıyordu. Gönlün Yixing'i iyileşene kadar salmaya razı gelmediği için o birkaç gün sizinle kalacaktı. Sizinle, çünkü Elena "Arkadaşımı asla tanımadığı biriyle bırakmam!" diyerek senin evinde kalmıştı. En azından Yixing gidene kadar.
Elena'nın telefonu bilmem kaçıncı kez çalarken iç çektin.
"Seni neden böyle çok arıyorlar yahu?"Elena oturduğu yerden kalkıp sokağa bakan pencereye ilerlerken konuştu.
"Bensiz hayat zehir oluyorsa demek ki."Yixing bu lafa güldü.
Elena ise dışarıda görmeyi beklediği şeyi görmüştü: Jongin, Sehun ve Chanyeol.
Elbette Yifan, kardeşini bulmaya en iyi adamlarını gönderecekti. Zhang Lay olayından sonra onun nerede olduğunu bilmek istemiş olmalıydı. Elena ise telefonunu kapatmadığına pişman olmuştu. Kesin telefonundan bulmuşlardı onu.
Camdan uzaklaşıp telefonunu açtı ve birini aradı. Kim olduğunu görememiştin.
Elena ise bu durumda kimi araması gerektiğini çok iyi biliyordu. İngiltere'de lise okurken tanıştığı ve sonradan abisinin yanında çalışmaya başlayan Mia. Mia, Yifan'la çalışıyor olsa da ona daha bağlıydı. Ona yardım edebilecek tek kişi Mia'ydı.
Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.
"Evet Prenses?"
"Neredesin Mia?"
"Bardayım, neden ki?"
"Yardımın gerek. Sana bir konum atıyorum, 10 dakikaya burada ol."
"Elbette güzellik, uçuyorum oraya."Elena gülüp telefonu kapattı ve konumu attı.
Size bakınca ise hem Yixing'in hem de senin onu izlediğinizi gördü. Gergince gülerek açıklama yaptı.
"Eheh, önemli bir şey değil canım. Bir iki tanıdık görünce hani, şey için... ah neden deniyorum ki?"
Pes edip kalktığı yere geri oturdu.
________________________
Birkaç saat önce.Suho, elindeki bıçağa korkarak baktı.
"Hayır patron, yapamam! Benden bunu isteme!"Lay iç çekip Suho'ya öldürücü bakışlarını gönderdi. "Altı üstü bıçaklayacaksın lan beni. Planım için önemli bir nokta bu." dedi bıkmış şekilde.
"Ya seni eve götürmezlerse? Ya kan kaybından ölürsen? Bu işi hayatını riske atacak kadar çok mu önemsiyorsun?"
Lay yaslandığı ağaçtan doğrulup Suho'ya ve elindeki bıçağa baktı.
"Elbette. O piç bana ve aileme yaptıklarının cezasını en değerlileriyle çekmeli. Şimdi, sapla şu bıçağı!" Hiddetle konuşunca, Suho'nun eli titremeye başladı.
"Yapamam!"
Lay iç çekip gözlerini devirdi.
"Pekala, sen yapmazsan ben yaparım."Suho'nun bıçağı tutan elini tutarak, bıçağı kendine saplaması ise kısa olanın beklemediği bir şeydi.
Lay bıçağı karnından çıkarıp atarken, ağacın dibine çöktü. Şimdi geriye sadece kızları beklemek kalıyordu.
_______________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lovely But Dangerous |PCY OC|
FanficEtrafına bakarken aklından tek bir düşünce geçiyordu: Ben buraya nasıl düştüm? - Aralarda ufak tefek küfür olabilir. Yazarın ilk kitabı olduğundan hatalar olabilir. -DÜZENLENDİ-