BÖLÜM 20

448 23 0
                                    

Kilisenin önüne geldiğimde, kapıyı dua ederek çaldım. ‘Umarım içeride birileri vardır.’ Dedim içimden. İki dakika sonra kapının arkasından yabancı dilde, yaşlı bir erkek sesi “Kimsiniz?” dedi. Aksanından nereli olduğunu çıkartamamıştım. Ama çok da önemli değildi zaten.

“Merhaba! Yardımınıza ihtiyacım var. Lütfen kapıyı açar mısınız?” dedim nasıl anlatacağımı düşünürken.

“Buyurun! Nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu kapıyı açıp beni içeri alırken.

Tam tahmin ettiğim gibi adam bir pederdi ve oldukça yaşlı birine benziyordu. Giydiği kıyafet tam bir peder gibi görünmesini sağlıyordu. “Eğer günah çıkarmak için geldiyseniz…” dedi konuşmadığımı görünce.

“Hayır, hayır. Günah çıkarmak için gelmedim peder. Size bir şey danışmak için geldim. Acaba… Efsanelere inanır mısınız?” diye sordum pederin bana deli gözüyle bakmaması için dua ederek.

“Nasıl?” dedi önce şaşırmış bir şekilde ve ‘deli herhalde.’ Dermiş gibi baktı. Sonra da “Açıkçası… ‘Efsaneler’ derken ne demek istemiştiniz anlayamadım?” dedi hafif beyazlamış kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırırken.

“Lütfen sadece inanıp inanmadığınızı söyler misiniz?” dedim sesimi biraz yükselterek.

“Şey… Aslında inanmıyorum. Ama bunu neden sorduğunuzu da merak etmiyor değilim çocuğum?” Dedi yeşil gözlerindeki endişeyi gizlemeden bana bakarken.

“Pekâlâ, kısaca söyleyeceğim ve eminim bana deli gözüyle bakacaksınız. Ama yine de söylüyorum, vampir öldürmek için neler gerektiğini bilmek istiyorum ve bunun içinde yardımınıza ihtiyacım var.” Dedim peder ile beraber binanın girişine doğru ilerlerken. Artık deli gözüyle bakmasını önemsemiyordum, çünkü vampirlerin var olduğunu biliyorum. Ama rüyamdaki gibilerse o zaman onları yok etmem gerekir demektir.

“Peki. Ama vampirlerin var olmadığını bilmen gerekir kızım. Onlar sadece efsane!” Dedi arkamdan bana yetişmeye çalışarak.

“Hı-hı! Haklısınız peder.” Dedim onu da bu işe sürüklememek için.

Kiliseye girdiğimizde yeni doğan bebekleri kutsadıkları kutsal suyu gördüm ve yanımda getirdiğim şişeyi içine sokup dolmasını sağladım. ‘Az da olsa yeterli olur umarım.’ Dedim şişedeki suya bakarken.

“Kızım ne yapıyorsun?” diye sordu peder yanıma gelerek.

Derin bir nefes aldıktan sonra, bu adama gerekli açıklamayı yapmazsam peşimi bırakmasının mümkün olmayacağını anlamıştım. “Üzgünüm peder ama sizi bu işe bulaştıramam. Bu yüzden de üç maymunu oynamanızı tavsiye ederim.” Dedim adamın boynundaki haça bakarken. “Acaba haçınız gümüş mü?” diye sordum elimle işaret ederek. “Ya da gümüş olan başka bir şeyiniz var mı? Bir de kazık nereden bulabilirim?” diye sordum etrafa bakınarak.

Peder hemen boynundaki haçı çıkartıp bana uzattı. “Anlaşılan sen vampir avına çıkıyorsun kızım. Bırak sana yardımcı olabilecek kişileri getireyim.” Dedi ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakarken.

“Gerek yok peder. Sen sadece bana avlamak için gereken malzemeleri versen yeterli olacak.” Dedim eski bir sandalye gözüme iliştiğinde. “Bu sandalyeyi parçalasam bir sorun olur mu peder?” dedim sandalyenin yanına giderek.

“Hayır, kızım. Gerekliyse parçala gitsin.” Dedi eliyle ‘al gitsin’ işareti yaparak.

Pedere teşekkür ettikten sonra sandalyeyi parçalayıp, kendime birkaç tane kazık ayarladım ve hepsini yanımda getirdiğim sırt çantasına koydum.

TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin