1. Bölüm: Kayan Yıldız

15 2 1
                                    

Bir gün arkadaşlarımla kampa gitmeye karar verdik [Skye, Eli, Zoey ve ben (Axel)]. Aynı günün gecesinde herkes çantasını hazırladı ve sabah buluşma noktasına vardığımızda saat 06:17'ydi. Çanta kontrolü yapıp yola çıktık. Öğlen olmadan gideceğimiz ormana varmıştık. Ormanın tam ortasında büyük, tertemiz bir göl vardı. Gölün etrafı yemyeşil ağaçlarla ve rengarenk çiçeklerle çevriliydi, mükemmel bir manzaraydı. Bu manzaraya hayran kalmıştım. Arkadaşlarımın da öyle düşündüğünü umuyordum. Ormanın mis gibi çiçek kokan havasını içime çektikten sonra kendimi çok rahatlamış hissediyordum. Ama o kadar yol beni yormuştu. Skye, Eli ve Zoey de yorgun olmalı ki zor soluklanıyorlardı. Çimenlerin üzerine oturup biraz dinlenip yol yorgunluğumuzu üzerimizden attıktan sonra hemen işe koyulduk. İş bölümü yapıp çadırlarımızı nereye kuracağımızı kararlaştırdık. Çadırlarımızı kuracağımız yer yeterince düz, kuru ve ateş yakılabilir olmalıydı. Biraz dolaştık ve göle yakın uygun bir yer bulduk. Skye ve ben çadırları kurarken Eli ve Zoey ateş yakabilmemiz için kuru dal toplamaya gittiler. Eli ve Zoey gelmeden biz çadırları kurmayı bitirmiştik. Eli ve Zoey gelince ateş yakacağımız yerin etrafına taşları çember biçiminde dizdik ve kuru dalları taştan çemberin içine attık.  Skye, "Ben acıktım." dediğinde Zoey "Ben de acıktım." diye ekledi.

Skye ve Zoey'nin acıktım demeleri Eli ve bana da acıktığımızı fark ettirdi. Hemen çantalarımızdan yanımızda getirdiğimiz hazır yiyeceklerden çıkardık ve doyana kadar yedik. Herkesi uyku bastığını gördüğümde "Haydi kalkın da biraz dolaşalım. Yoksa hepimiz uyuyakalıp akşama uyuyamayacağız." dedim.  Eli ve Zoey sinirli gözlerle bana baktılar. İkisi de çok üşengeçlerdi. Arada ben de o kadar üşengeç oluyordum ki üşenmeye bile üşeniyordum. Skye yürümeyi ve spor yapmayı çok sevdiği için Eli ve Zoey'yi ikna etmemde bana yardım etti. Biraz dil döktükten sonra onları ikna edebilmiştik.  Ayağa kalktık, üstümüzü silkeledik ve yürümeye başladık. Ormanda hiçbirimizin daha önce görmediği meyve ağaçları vardı. Zoey'nin bu değişik meyveler karşısında ağzı sulanmıştı. Yüz ifadesinden karnının acıktığını ve meyve toplamak istediğini anlayabiliyordum. En sonunda dayanamayıp "Hadi meyve toplayalım. Çok güzel görünüyorlar." dedi.  Skye, "Zoey, meyveler zehirli olabilir. Dikkatli olmalıyız. Ayrıca daha onların meyve olup olmadığını bile bilmiyoruz." diye karşılık verdi. Eli hemen önümüzde duran ağaçtan bir tane meyve kopardı. Tam ısırık alacakken Zoey, "Eli! Dur! Skye haklı, zehirlenebilirsin." dedi ama Eli, Zoey'yi umursamayarak morla sarının karışımı olan bu meyveden büyükçe bir ısırık aldı. Sürekli böyle dikkatsiz davranıyordu. En sonunda başına bir şey gelecek diye korkuyorduk.

Zoey, dayanamayıp Eli'a "Eee!? Tadı nasıl?" diye sordu. "Biraz tuhaf, ekşimsi bir tadı var ama o kadar da kötü değil. Hatta güzel bile sayılabilir. Yakala!"

"Sağol."

Zoey de bir ısırık aldı ve "Tadı oldukça güzel. Siz neyi bekliyorsunuz?" diye bize sordu. Eli, "Yakalayın!" diye bağırdıktan sonra meyveleri bize attı. Meyveleri yakalar yakalamaz birer ısırık da biz aldık. Skye meyveyi sevmiş görünüyordu ama ben pek sevmemiştim. Zaten normalde de pek meyve yiyen birisi değildim.

"Bu tuhaf meyveyi beğendiğimize göre birkaç tane daha toplayıp çadırlarımıza götürebiliriz." diye bir öneride bulundu Eli.

Eli'ın bu fikrine karşı çıkan olmadı. Yanımızda yiyecek vardı ama fazladan birkaç tane meyvenin zararı olmazdı. Ağaçlardan bu tuhaf meyveyi topladıktan sonra çadırları kurduğumuz yere döndük.

Öğlene doğru hava ısınmaya başladığı için çadırlarımıza dönerken terlemiştik. Saat 12:00'a geliyordu.

Terli kıyafetlerimizi çıkartıp mayolarımızı/bikinilerimizi giydikten sonra koşarak göle atladık. Gölde hepimiz eğlenirken zamanın nasıl geçtiğini farkına varamadık. Hava kararmaya başlayınca gölden çıktık.

Özel Bir YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin