btt; fall in love with a stranger

987 81 45
                                    

The Lumineers - It Wasn't Easy To Be Happy For You video klibinden esinlenerek yazılmıştır.

iyi okumalar🥀

-

coolimagintn 'e ithafen... seni seviyorum güzelim❤️

-

Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor, yakıcı güneş yerini hafif bir esintiye bırakıyordu. Sabahtan beri yoldaydım ve biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Kamyonetimi bir dağın eteğine çekmiş, kaportasına doğru uzanmıştım.

Yavaşça ve bıkkınlıkla iç geçirdim. Tam olarak burada, doğayla iç içe bir ortamda uyuyabilirdim ancak gidilecek daha uzun bir yolum vardı önümde ve ben bu yolda yalnızdım, neden mi? Çünkü siktiğimin Yoongi hyungu, ona böyle hitap ettiğimi duysa eminim ki beni tek parça halinde bırakmazdı, benimle gelmek yerine evde yatmayı tercih etmişti. Oldum olası yalnız yolculuklardan nefret ederdim, gece yapılan yalnız yolculuklardan daha çok nefret ederdim. Ne olurdu sanki ben arabayı kullanırken, sevdiğim bir müzik çalarken yanımda biri olsa? Uyusa bile kafiydi, sadece birinin yanımda olduğunun varlığını hissedebilmek isterdim.

Ceketime daha çok sokulmaya çalışırken, çıkardığım paketten bir dal sigarayı dudaklarımla buluşturmuş, ön ceplerimde çakmak aramaya koyulmuştum.

"Nerede bu lanet şey?"

Sinirle çıkan sesim, ağzımda olan sigara nedeniyle boğuk bir tonda çıkarken, kulaklarıma gelen tok bir çakmak sesi duraklamamı sağladı. Dikkatim uzun parmakların tuttuğu çakmağın, sigaramı alevlendirmesine gitmişti.

"Bunu mu arıyordun?"

Tutuşmuş sigarayı yavaşça içime çekip yanmasına destek olurken dudaklarımdan geri çekip, usulca başımı salladım. "Evet, teşekkürler."

Bu saatte, bu ıssız yerde birisinin olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Gülümsedi. Karşımdaki genç adam, o gülümsemesi ile içimdeki tüm duvarları yıkıp en derine ulaşırken sadece birkaç dakika onu inceleme fırsatı bulabilmiştim. Siyah dar pantolonu uzun bacaklarını tamamen sararken, beyaz bir tişört ve kemerle birleştirmiş, üzerine geçirdiği kot ceketle ayrı bir hava getirmişti. Tıpkı gecenin renginde, gözlerine düşüp sürekli onları geriye attırmakta olduğu koyu tutamlardan bahsetmek dahi istemiyordum.

Benimle beraber nasıl, ne zaman buraya gelmiş de burada oturduğunu anlayamamıştım. Yanımda kaportada uzanıyordu ve bir eli çenesinde, bana doğru dönmüş bir şekilde beni izliyordu.

"İster misin?" diye sordum elimdeki sigarayı göstererek. Bana bu şekilde bakmasının başka bir açıklaması olamazdı.

Önce kendi dudaklarımla buluşturduğum sigaradan derin bir nefes çekmiş, sonra onun dudaklarına doğru götürmüştüm. Gözlerini gözlerimden ayırmamış, bir nefes çekmiş ve dışarıya salmıştı.

Bakışları benden ayrılıp, etrafta gezinirken yan profilini izlemeye başlamıştım. Nasıl bu kadar kusursuz bir görüntüsü olabilirdi? "Röntgen mi çekiyorsun?" diye sorduğunda afallamış, "İki saattir beni izliyorsun," dediğinde ise söylediği şeyi yeni anlayıp hızlıca kafamı sallamıştım.

"Şey... ben... ah." Kelimeler ağzımdan çıkmamak üzere yuvarlanırken gülmüştü. Kaşlarım çatılmıştı. "Neden gülüyorsun?"

"Bilmem," dedi bana doğru dönerken. Gözleri bir kez daha gözlerime temas ederken söylemişti. "Bu halin sanırım bana sevimli geldi."

beyond the truth | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin