Bölüm 21: Acı

134 7 4
                                    

Bölüm Şarkısı: Mehmet Erdem - Acıyı Sevmek Olur Mu?

Okumadan önce oy vermeyi unutmayın ballar. İyi Okumalar :)

Burak'ın elinde çelik rengi ölüm soğukluğunu anımsatan silahı gördükten sonra nefesim kesildi sanmıştım. Burak ve Rüzgar birbirine öldürücü bakışlar atarken ben de olduğum yere çivilenmiştim. Ne düşüneceğimi ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ben bu haldeyken Rüzgar çeviklikle Burak'ın üzerine atıldı. Burak'ın elindeki silah yere savrulurken ikisi felaket bir kavgaya başladı. Rüzgar Burak'ın üzerindeyken yumruklar havada uçuşuyordu. İkisi de ayağa kalktığında Burak hızla yerdeki silahı kaptı ve Rüzgar'a doğrulttu.

''Burak! Ne yapıyorsun? Lütfen şu silahı bırak ve konuşalım. Göründüğü gibi bir şey değil. Sana her şeyi anlatacağım... Hem ikimiz hakkında hem de bunlar hakkında konuşalım. Nolur dur! '' dedim Burak'ın koluna sarılıp aralarına girerken.                                                                                                 
Her ne kadar Burak' a çok
kızgın olsam da ona bir şans vereceğimi söylemiştim ve hem burada olanlar yanlış, hem de Burak'ın duygularıyla Alkan yüzünden oynar durumuna düşmek berbattı. Bu olanları hallettikten sonra hemen onunla konuşacaktım. Ben böyle bir insan değildim. Tabii her şeyden önce ikisi arasındaki geçmiş ve aklımı kurcalayan her şeyi ne kadar söylememekte direnseler de Burak ve Rüzgar'dan öğrenmek zorundaydım. Alkan'ın beni daha fazla avucunun içinde tutmasına izin veremezdim. Tek istediğim önce ikisi arasındaki kavgayı sonlandırabilmekti.                                                                                                             Eylül sen karışma! Bu şerefsizin derdi benim anlamıyor musun? Her şey bir oyundu Eylül. Tek istediği Derin ve geçmiş yüzünden benden intikam almaktı. Sen her şeyi tesadüf sandın ama bu herifin her şeyi planlı Eylül. Kanma artık ve çekil lütfen! '' dedi Burak haykırarak. Bu sırada silahı Rüzgar'a doğrulttu ve o an gördüm. İşte o an, Burak'ın gözlerinde Rüzgar'ı vurabileceğinden emin olduğum ifadeyi gördüm. Rüzgar ise yüzünde her zamanki anlamlandıramadığım ifadelerden biriyle öylece duruyordu. Burak'ın elinin tetikte durduğunu gördüğüm anda Rüzgar'ın önüne atladım. O an karnımda hayatım boyunca hiç hissetmediğim kadar büyük bir acı hissettim. Son gördüğümde ifade elleri yüzümde haykıran bir Rüzgar gördüm. Ve dünya karardı.                                                                                                                                                                                           Hayır, hayır! Eylül aç gözlerini! Eylül..''                                                                                                                      

2 GÜN SONRA...                                                                                                                                                                       Uyandığımda başımda Ekim, Mert, Gamze ve babam duruyordu. Başımda korkunç bir ağrı vardı ve sanki dış dünyaya uyum sağlayamıyordum. Olanları hatırladıkça başım dönüyordu sanki yattığım yerde.
"Ne oldu bana " dedim zorlanarak.
"Merak etme Eylül... İyi ki seni hemen getirdiler. Yaran çok derin değil ama bizi çok ama çok korkuttun güzelim." dedi Mert elimi tutarak.
"Su istiyorum biraz, lütfen. " dedim yutkunarak.
Ekim ve Mert doğrulmama yardım ederken Ekim bana birkaç yudum su içirdi. İçtiğim su ile aklım daha çok yerine geliyor gibi hissettim. Annem içeri ağlamalıklı girerken babam tok sesiyle konuştu.
" Bize o serseri herifle o bağ evinde ne yaptığı söylemek ister misin kızım ? " dedi sakin olmaya zorladığı ses tonuyla.
" Senin ailesini de çok yakından tanıdığın Burak'ın silah taşımasıyla ilgilenmen gerekiyor muydu baba? " dedim aniden yükselen sinirimle.
"
"İyileştikten sonra seninle görüştüğün insanlar ve gittiğin yerler hakkında bir konuşma yapacağız zaten." dedi ve annemi dışarı çıkarıp gitti. Sanki her ihtiyacım olduğunda yanımdaymış ya da anneme ve bizlere mükemmel eş ve baba gibi davranması yok muydu! Bu beni delirtiyordu işte. Neyse ki şu an düşünecek daha önemli dertlerim ve her nefes aldığımda acıyan bir kurşun yaram vardı...

Bir Eylül HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin