Şimdi görüyor musun? Bir anlam ifade ediyor mu? Zamanında yetişseydim boynundaki ipi kesebilirdim de lütfen. Bir şansın daha olsaydı geri dönüp rugan ayakkabılarım altına bir sandalye koyar mıydın? /Vera
,
3 yıl önce bugün...
Vera, karanlığın içerisinde giz kaplı bir yabani ot. Bir günün gecede inzivaya çekilişi veyahut bir çeşit inkar. Ay'ın Güneş'le kardeş oluşu ve aynı rahimden düşmüş iki günahkar tohum olmalarına karşın soluk duruşu. Aynı ayıplara, yok oluşa sahip kardeşinden daha bir yitik olan, Vera...
Çatlamış dudaklarımdan ince bir yol izleyerek kayan kanı dilimle temizledim. Buydu. İşte eninde sonunda, dönüp dolaşıp vardığım en son nokta yine bu izbe mekanın bodrum katındaki daireydi. Halihazırda nefes alabildiğim tek mezarlık, yerin tam da altı adım altına gömülü bu harabeydi. Yüz asırlık buruşmuş gazete manşetleri kaplı kirli zemininde konumlu bu sandalyeydi, oturduğum bu sandalye ve elimde parmaklarımı acıtacak kadar sıkı tuttuğum viski şişesinden yayılan bok gibi kokuydu. Vera belki de buydu.
" Vera!"Kasvetli soğuğunu vücuduma almadım. Rüzgarları bedenimi hep teğet geçerdi. Yanan tenim üzerinde parmak uçları dolanırken beni tanıma endişesi hiç gütmemişti. Tuzlu tadı göz yaşlarımı anımsatırdı, eskimiş dudakları yaralarımı ve acıları babamı...
Özgürdü. Beni hapsettiği mezarlığından firar edeli bir hayli geçmişti.
Alev alan tenim üzerine rüzgar esti. Yanaklarım ürperdi. Viski kokusunun yayıldığı avuçlarım yanaklarımdaki göz yaşlarını sildi. Saç diplerim sızladı ve ben yine üşüdüm.
Estiği yerde duran bendim belki de. İnatla dudaklarımı kurutan, çatlatan bu rüzgara karşı dikilen bendim.
" Sikeyim. Vera neredesin?" Ufak bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan. Çatlağım büyümüş, çeneme kadar akan kanın tadı ağzımda viskiyle karışmıştı.
Telaşlıydım. Yaşama telaşı içerisindeydim. Kumral dağınık saçlarına avuç içlerimi bastırma telaşındaydım.
Her şeye rağmen nefesimi beni öldürebilecek kadar uzun tutamıyordum. Silahı tutmadığım avucumda eski bir kağıt parçası vardı şimdi. Üzerinde dağılan mürekkep korkunç bir resmi andırıyordu. Henüz geri dönüş olmadığını bilmiyordu. Bilmiyorduk. Boğazımı temizledim. Yüksek sesle okuyabilir miydim ki?
" Mektup yazmayı ilk kez beni anlamadığında öğrendim. Kalemi tutmayı, ruhumun rejimini değiştirmeyi, birilerini satır aralarımda bekletmeyi, boğmayı sana olan saplantımı anlamlandıramadığında öğrendim.
Şiir yazmamı istemezdin, uykumun ağırlığından şikayet ederdin. Beni göremezdin kaptan, istediklerimi, mektuplarımı, gözlerine biraz daha baksam ölebilecek olmamı fark etmezdin.
Her şeyi sende öğrendim kaptan. Yaptıklarım için bir sebebe ihtiyaç duymamam gerektiğini, uyumamam gerektiğini, anneme izin vermemem gerektiğini, babamı aramayı bırakmam gerektiğini, sana gelmemem gerektiğini, sana o gün, en başında inanmamam gerektiğini senden öğrendim." Sonlara doğru silikleşen mırıltılarım duvarları is izleriyle kaplı odada yayıldı .
Hıçkırıklarım yankılandı. Yaklaşan adım seslerini duydum. Çok az zamanım kalmıştı. Solaktım ya, sol elimdeki silahı kaşlarımın ortasına dayadım.
" Şimdi söyle Kaptan, babam gibi maviye çalar mısın? Babam gibi özgür müsün yoksa yine babam gibi geri dönüş yolunda ölür müsün?"
-
-
-
-
-
Merhaba;
Merhaba diyerek başlamayı pek sevmem. Aslında başlangıçların ve bitişlerin pek taraftarı değilim. Uzun zamandır kafamda kimselere hissettirmeden yaşadıkları hikaye beni aşacak boyuta gelince bir başlangıç yapmak zorunda olduğumu fark ettim.
Uzun zamandır içerideler. Bir aşk hikayesi mi yoksa sıradan bir vazgeçmişlik hikayesi mi karar veremiyorum. Vaz mı geçiyorlar yoksa ellerini arkadan bağlayan ip çözülse ve kurtulsalar ilk birbirlerini mi sorarlar emin değilim. Ama gerçek hayat da böyle değil midir zaten?
Çok soru işareti var hikayede. Sorular var daha doğrusu. Cevaplarından hoşlanmayacağınız sorular. Ben de hoşlanmıyorum zaten.
Sadece şunu bilmenizi isterim ki onları dünyaya böyle açıp savunmasız bırakmamdan rahatsızlar. Vereceğiniz tepki umurlarında değil. Benim verdiğim tepkileri de umursadıkları söylenemez. Hatalarını sorgulamaktan korkuyorlar sanırım.
Nereye gidecek emin değilim. Tek emin olduğum şey, ürkünç derecede gerçek olmaları.
Başlayalım mı? :)
ZB
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vera'nın İntihar Mektubu
Teen FictionHayatımı avuç içlerinde geçirmek isterdim, hatırladın mı? Dudaklarına değmeden sabaha uyanmamak, kulplu çay bardağının etrafına sardığın avucunda ölmek isterdim. Ben hep ölmek isterdim sahi... Hiç geçiremediğim, benden çalınmış hayatı send...