Bir buğday tarlasında aşık olmuştum ona. Pürüzlü yüzünde yakıştıramadığım kırışıklıklarla bakıyordu güneye doğru. Beni zamanla esir alan gözlerini bilmeden izliyordum onu uzaktan. Tozlanmış dizlerime yaslanmış, kıstığım gözlerimle sanki daha iyi görmek ister gibiydim onu. Ellerimin arasında buruşmuş, kapakları katlamaktan aşınmış sarı defterim, siyah kömür kalemimle. O ana şait olan gözlerim bana inat bakıyordu delikanlıya. Aklımda dönen sorulara tezat bir biçimde yargılamamıştım onu.
'Kimsin? '
'Ne işin var buralarda? '
'O siyah gözlerinle ne diye bakıyorsun uzaklara? '
Ama bunları düşünmek yerine ben, 'acaba ne derdi var? ' soruma cevap aramak isterdim. Bilirdim çünkü bu bakışları, özlem demleriydi bunlar. Kim bilir ne hikayesi vardır, belki yârini arar bu gurbet topraklarında. Belki ailesini kaybetmiş, kendine yer, yuva arayan bir mazlum?
Ayaklarıma ne kadar dur demek istesem de çoktan ulaşmıştım yabancının yanına. Sert bakışları düşüncelerimi okur gibi delik deşik etmişti gözlerimi, o an öyle içli ağlamak istemiştim ki...
Onun yanında eskimiş giysilerim, çamur ve toprak olmuş yüzümle büyük bir tezatlık yaşıyordum kaçmakla kalmak arasında. O ise marka olduğuna emin olduğum giysilerle, erkeksi suratıyla karşımdaydı.
Anlamıştı benden zarar gelmiyeceğini, bu sefer güneşten çatıyordu kaşlarını. İçimden geriye sayıyordum. 'Kaçmalısın, kaç ve bir daha gelme. Bir daha asla göremiyeceğin bir adam. Bakışları küçümsemeden uzaklaş.' Geriye doğru sendelendim. Dudaklarını ısırmış, köyümü kapatan tepeye bakıyordu.
"Çocuk."
Sesi beklediğim gibi kalın ve sertti. Küçümsemekten ziyade otorite kurmak isteyen bir tınısı vardı. Başımla onaylayıp belli belirsiz bir gülümsemeyle mırıldandım.
"Buyrun, beyim. "
"Buralarda bir köy olmalıydı. Lu Han adında birini arıyorum, tanırmısın kendisini? Onunla görüşmeliyim. "
"Han benim lâkin sizin benim gibi bir gençle ne işiniz olur? Ben köyden adımı-"
Yabancı iki kanadını etrafıma sarmış, sıcak yuvasıyla sarmalamıştı. Garipseyen gözlerimi omuzunun üstünde, boş tozlu yoldaki araca çevirdim. Klasik bir arabaydı... Şey pahalı olduğu her halinden belliydi. Sarılmayı bırakıp şefkatle sarılmıştı belime.
"Sonunda buldum seni Han, her yerde aradım ve sonunda buldum. Ben Bay Lu'nun kişisel asistanıyım, hayatının son anlarını yaşıyor. Biliyorum o terk etti sizi, yine de ölüm döhşeğindeki bu yaşlı adamı son defa da olsa ziyaret edin, lütfen. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buğday Tarlasında Tanıştığımız Gün, [HunHan]
Fanfiction"Fakat çok mesut olanlar gülmezler; dalarlar; düşünürler."