Uyuyamıştım. Yukarıdaki Sürtük komşu çocuklarıyla beraber ses çıkartıyorlardı. Doğruldum hemen, sanki birileri beni izliyordu. Bu lanet düşüncenin bir kere bile aklımdan çıktığını daha görmedim. Kendimi bildim bileli bu haldeyim. Saat 1.30 sularına girmişti bile. Donumu çıkartıp üstünü giydim. Yapacak başka birşey yoktu zaten yukarda at binen bir koca aile vardı. Düşüncesiz piçlerdi hepsi. Zaten girişte oturuyoduk, ayakkabımı aldım üstünü gidim ve ıssız karanlıklı sokağa daldım. Yollar bom boşdu. Şaşırdım aslında, içenler ve gece kuşları diye lakap takılmış insanlar bu yolda hep görülürdü. Benimse amacım yolun sonundaki dükkânda tıkınmaktı. Yolun zeminlerine baka baka ilerliyordum. Kirli zeminler kafamı allak bullak etmişti. O sırada gözüme birşey takıldı. Bir kağıt, kare kâğıt gibiydi. Meraklandım birazcık, düşündüğümden daha küçüktü. Yaklaşık bir avucumun içi kadardı. Yerden alıp üstündeki tozu sildim. Kafamda senaryolar kurarken yine oldu, sanki birileri beni çağırıyordu. Ama bu sefer değişik bir şey oldu, sanki konuşan kişi anlamıştı da simdi sesi körelmişti. Birazcık ürperdim aslına bakarsanız. İlk defa böyle ağlamaklı ses beni çağırıyordu. "Mert... Mert..." sesleri kafamı bozdu. Ses ince ve tizdi. Eee hem gece , hem afili karanlık , hem sokağın sessizliği, hem ağaç sıpırtısı ve bunlar yetmezmiş gibi bu kâğıt. Kâğıdın tozunu almaya devam ettim. O sırada şaşırtıcı birşey oldu. Kağıdın tozu kalkınca bunu görmeyi beklemiyordum açıkçası. Siyahlar içinde giyinmiş , küçük bir kız. Narin suratına, küçük elleri,başının üstündeki garip siyah tokası ve boyuna bakılırsa ya 7 yada 8 yaşlarında idi. Kağıdı cebime koydum. Biraz korkmuştum diye sakin bir yer aradım. Esrar içenler genel de biraz aşağıdaki çocuk parkında olurlardı. Oraya doğru hızlıca yürüdüm. Biraz çitlerin dışından orayı seyrettim. Kimseler gözükmüyordu. Gözümü biraz ilerdeki banka koydum ve etrafa baka baka o tarafa doğru yürüdüm. Kâğıttaki kızı inceledim ve biraz yakınlaştırdım. Birşey fark ettim,bu kızın yüzü sanki ağlamıştı da sanki şimdi ağlaması geçmiş ve zorla fotoğraf çektiriyormuş gibi duruyordu. Kağıdı biraz daha inceledim. Kağıdı ters çevirdiğimde ise arkasında bir yazı gördüm. Kırmızı mürekkep ile yazılmıştı yada kan ile... Sesli bir biçimde yazıları okudum, şöyle yazıyordu... "Canımı yakıyorsun. Lütfen artık git. Ya benide yanına çağır yada git. Biliyorsun yanına gelmem çok kolay. Ben heryerdeyim, seni izliyorum ya beni yanına çağır yada artık canımı yakma. Beni çağır. Senin tanrın olmaya geliyorum." yazıyordu. İçimde bi garip korku oluşmuştu. Ne anlatmaya çalışıyordu? Beyden bahsediyordu? Kimin canını yakıyordu? Nasıl çağıracaktık? Kimi , neyle ve nasıl izliyordu. Yazıyı tekrar tekrar okuyordum ki... Etraftan gelen hayvan sesleriyle irkildim. Gecenin derin saatlerinde olduğumu tamamen unutmuştum. Hemen kalkıp evin yoluna düştüm. Yine oldu yine bir şeyler ismimi sayıklıyordu. Artık dayanamıyordum. Yol boyunca arkama dönüp yolu kontrol ettim. Tam bir psikopat gibi içten içe düşüncelere boğulmuştum. Her zaman insan sesleri beni çağırırdı ama ilk defa küçük bir kız sesi hatta ağlamaklı bi kız sesi beni çağırıyordu. Bide bu yeni ses yetmiyormuş gibi bu yeni resim çıktı ortaya. Bu yeni sesin sahibi bu resim olabilirmiş diye düşündüm ki biraz saçma olduğuna karar verdim. "Yani mal gibi gecenin bi yarısı dışarı çıktın ,yerde sıradan bir kız fotoğrafı buldun ,esrar bağımlıların yerine oturdun ve sadece küçük hayvanların sesinden korktun. Bu çok normal bir durum." diyerek kendimi teselli ediyorum ki eve vardığımı gördüm. Korkudan bacaklarım hızlanmıştı her halde. Eve girip anneme baktım. Yanlız başına iki kişilik yatakta uyuyordu. Babam öldüğünden beri benle konuşmadı ,eğlenmedi ,gülmedi ve özellikle bana hiç oğlum demedi. Bu yüzden ondan nefret ediyorum. Kaç kere ona beni sevmiyorsa bırakmasını şöyledim ama çok soğuk bir şekilde bana "seni seviyorum ,saçmalama" dedi ama ben asla onu eskisi gibi davranırken görmedim. Ama yinede o benim öz annem diye hiç bırakıp gidemedim. Suratına baktığında ki çaresizliği ve yıkılmışlığı her zaman belli oluyordu. Ona bakıp ta moralimi bozmak istemediğimden odama geçtim. Tekrar pijamalarımı giyip Işığı kapattım. Oda kap karanlık olmuştu. Dışarıya bakan cama döndüm ve biraz orayı seyrettim. Komşular da uyumuştu ki herhalde tüm etraf sep sessizdi. Gözüm kapanıp kapanıp tekrar açılıyordu. Gözüm her açıldığında camdan yıldızsız gök yüzünü izliyordumki ,cam bir anda buğullaşmaya başladı. Tekrar sesler beni çağırıyordu ama bu sefer ağlamaklı değildi daha çok sinirli bir küçük kız sesi gibiydi. Cama doğru bakmamaya çalıştım ve tavana doğru dönüp iki kulağımı avuç içelerimle tıkadım. Seslerin dışarıdan gelmediğini fark ettim. Sanki başka bir yerden ,derindendi ,hem de çok derinden taa... Beynimin içindendi ses ,canımı acıttığı kesindi. Gözlerimi sıkıca kapattım ve bu lanet gecenin bitmesi için dualar ettim. Sesler bir anda gitti. Kulağımı ve gözümü açtım. Kafamı tekrar cama doğru çevirdim. Birşeyler oluyordu. Buğulu cama bir küçük el birşeyler yazıyordu. Hemen yerimden doğruldum ve iyice bakmak için gözlerimi kıstım. Garip bir yazı tipiyle şunlar yazıyordu "Beni yanına çağımayaçak mısın?" korkudan neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Sonra tam ayağı kalkacaktımki kapı açıldı hemen kafamı o tarafa doğru çevirdim. Annemmiş. Işığı açıp "sen hâlâ uyumadın mı? " diyerek kaslarını çattı. Yok demeye bile gücüm kalmamıştı. Tekrar yatağa uzandım. Annem ise Işığı kapatıp gitti. Bundan sonra ne bir ses geldi ne de camda yazı vardı. Sessizce kendimi uykunun kollarına bıraktım.
İkinci bölümü müsait olunca atacağım. 2 bölümün gerilimi şimdiden etrafı sardı bile uff...
🌚İkinci hemen hemen hazır küçük detaylar ekleyip paylaşacağım