3.BÖLÜM: BELİRLİ DÜZEYDE ÇIPLAKLIK?"Ya... Olmaz o zaman, unutun bunu." diye mırıldandım düşen yüzümle. Nü olayı beni aşardı. Oysa başta farklı planlar kurmuştum kafamda. Hele sözleşme, delirmiş miydi bu adam? Vereceğim poza kadar karışılacağı, üstüne nü olacak bir işte yer almak istemezdim. Üstelik böyle bir şeyi kabul etsem dahi yarın öbür gün babam bunları görürse ne olurdu tahmin bile edemiyordum. Evet mankenlik demek belirli düzeyde çıplaklığı kabul etmek demekti lakin o düzeyde çıplaklığın da lüzumu yoktu bence. Kader hakkında az önce düşündüklerim hemen değişti. Yanlış alarm, kader bu olamaz.
"Adam illegal bir tip yani."
Kaşlarımı çattım. "Sercan neden takılıyor bu illegal tiple o zaman? Sevgili adayın değil mi kimlerle geziyor dikkat et. Boşuna bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim dememişler." Haklıydım, kim bilir Sercan'dan da neler çıkacaktı. Herkes kendi kafasına uygun insanlarla takılırdı. Reha ile arkadaş olduğuna göre Sercan'ın normal biri olmasını bekleyemezdik.
Şebnem derhal savunmaya geçti. "Arkadaş değiller. Sercan beraber iş yaptığımız için karşı karşıya gelmek zorunda kalıyoruz dedi." Madem öyle neden bana bu adamdan bahsediyorsun diye düşünmeden edemedim. Muhtemelen bizzat illegal olduğu için bahsetmişti. Şebnem'le liseden beri tanıştığımızdan daha yakın arkadaştık. Ailemin tutumunu ve herhangi bir ajansa anlaşmam durumunda direkt kulaklarına gideceğini biliyordu. Bu sebeple bize babamın kulağına gitmeyecek bir iş lazımdı. Aileme bu işte başarılı olana kadar hiçbir şey söylemeyecektim. Eğer başarılı olursam o da kabullenecekti, kim kabul etmezdi ki? Yaptığımız işin ciddiye alınması para ve üne bakardı. İş ne olursa olsun, para ve ünden sonrasını kimse düşünmezdi. Ancak şu anda benim hala modellik hayallerim olduğunu öğrendiği gibi bana engel olmaya çalışacaktı.
"Sende yapma o zaman deseydin? Kendi işi neyse kendi yapsın." Dedim kararlılıkla.
"Öyle olmuyor işte. Ürünleri üreten Reha'nın aile şirketiymiş. Sercan'da dağıtımını yapıyormuş. Çocuk parayı böyle kazanıyor ben şimdi işi bırak mı diyeceğim?" İşi bırak diyemezdi elbette, buna kimsenin hakkı yoktu. Üstelik henüz flört dönemleriydi, aralarındaki ilişki ciddiye binmemişti. Hem Şebnem'e Reha'dan rahatsız olduğunu söyleyip hem de onunla yakın olmaya devam etmesi bana biraz iki yüzlülük gibi gelmişti. Eğer gerçekten tasvip etmediği biriyse ne yapar eder iletişimini keserdi.
Elif onu onayladı. "Doğru."
Konunun Sercan'dan uzaklaşmasıyla tekrar bana döndüler. "Bende hakkında bu tarz şeyler duydum. Ama model olmak istiyorum diyorsun ve hiçbir ajansla da anlaşamıyorsun. Adam her önüne gelenle nü çalışıyor olamaz ya? Belki şansını denemek istersin. Konuşup tavsiye alırsın diye söylemek istedim." Dedi Şebnem.
Elif taviz vermemişti. "Şebnem saçmalama, kız başına bela mı alsın?"
Yatakta dönerek sırt üstü yatıp tavanı izledim. Hala sessizdim, onların fikirlerini dinliyordum. "Ben söylemiş olayım da gerisi ona kalmış. Tutku akıllı kız, şayet gerçekten söylendiği gibi bir adamsa da pabuç bırakmaz."
Sonunda olay benim sözüme kalmıştı. "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz bebeğim. Elif haklı, başıma iş almaya gerek yok. Biliyorsunuz çevremi dar tutmaya özen gösteriyorum. Buradaki insanların nasıl olduğunun hepimiz farkındayız. Tedbiri elden bırakmamak lazım."
Herkes bana hak veren şeyler söyledikten sonra Cansu konuya noktayı koydu. "Neyse, ben sana geçenlerde bulduğum bir ajansın telefon numarasını yolladım. Onunla görüşürsün."
Ajanslar olmazdı... Ne diyeceğimi bilemedim. Söylediği ajansla da görüşemezdim. Ancak bunu ona söylersem alınacaktı. Bende telefonu kapatabilmek adına küçük bir yalan söyledim. "Kızlar annem içerden sesleniyor. Ben artık yatayım. Yarın okulda görüşürüz."
"Peki, tamam o zaman. Görüşürüz."
Telefonu kapatıp yatağımdan kalkarak üzerimdekileri çıkarıp pijamalarımı giyindim.
Model olmak demek her zaman böyle insanlarla karşılaşmak mı demekti? Nü fotoğraflarımın çekilmesi beni rahatsız ederdi, bunu istemezdim. Bir modelin üne kavuşmasını sağlayan şey bu muydu? Koskoca Pelin Cebi bile o adamla çekim yapmıştı. Bilmiyordum, bu konuda kafam çok karışıktı.
Hayatımın devrim gününe ait ilk belirtilerin başladığı gün, üniversitenin ilk günü olacaktı. Kıyamet öylece, o günden sonra yavaş yavaş kopmaya başlamıştı. Lakin bu kıyamette dünya değil, yalnızca ben yok olmuştum.
Ertesi gün okulumun olduğunu bile bile geç yatmıştım yine. Yalnızca bu kez biraz daha farklıydı. Kendime yeni başlangıçlar sözü vermiştim. Ailemin istediğini yerine getirip üniversiteyi kazanmıştım, reşittim ve artık tamamen kendi hedeflerime odaklanabilirdim.
Tüm gece boyunca bunları düşünerek nihayetinde oldukça geç bir saatte uyumuştum.
Sabah uyandığımda doğal olarak uykusuz ve yorgundum. Ancak bunların önemi yoktu. Bu yıl farklı olacaktı, güzel olacaktı. Özenle seçtiğim kıyafetlerimi giyinip hazırlanmıştım.
Bu yıl benim yılım olacak dedim kendi kendime. Her şey mükemmel ilerleyecek ve yıllar sonra bugünlerimi hatırlarken dönüm noktam diyerek herkese anlatacağım. Hedeflerimin peşine düştüğüm, yeni başlangıçlar yapmak için yola çıktığım zamanlarım diyeceğim.
Saçlarımı omuzlarımın üzerine getirerek aynada kendimi süzdüm. O anda açılan kapıyla gülümseyerek ablama baktım. "E ne diyorsun, saçlarım nasıl görünüyor?" Ablam çok bakımlı bir kızdı, beni de peşinden eksik etmiyordu. İki süslü olarak saçlarımızın rengini beraber değiştirir, aynı renge boyardık. Genelde onun fikri olurdu ama reddetme şansım olmazdı. Geçen günlerde de siyah yapmıştık.
Ela gözlerini beğeniyle yüzüme dikti.
"Çok iyi. Bir daha dünkü gibi maşa yapma. Senin olayın düz saç. Ayrıca sakın bir daha sarıya dönmeyi düşünme. Siyah kesinlikle senin rengin. Tenini parlıyor bu renkle!" Dudaklarımı büzerek aynadaki görüntüme tekrar baktım. Birkaç ay önce saçlarımı siyaha boyamıştım. Sarı kesinlikle hataydı... Her zaman sürdüğüm hafif koyu pembe rengi katan rujum dudaklarımdaydı. Beyaz tenim siyah saçlarım sayesinde parlarken sarının bana yakışmadığı konusunda hemfikirdik. "Bak bu son ama. Saçlarımın anasını ağlattın. Daha fazla boyamak yok." Başını geçiştirircesine salladı. Gözlerimi devirerek ona baktım. Güzel görünüyordu ama saçlarının açık sarı halini daha çok seviyordum. "Sana kesinlikle sarı daha çok yakışıyor. Saçlarının kısa olduğu zamanları, hani kakül falan kesmiştin, favorim o zamanların..." aynanın karşısında tam yanımda dikildi. İkimizde kendimize bakıyorduk tam şu anda.
Onun siyah saçları benimkilerden daha kabarık olması sayesinde sık duruyordu. Benimse göğsümün altına kadar uzanan düz siyah saçlarım, sakin bir görüntüye sahiptiler.
"O zaman hayatımda farklı biri vardı ve şimdi," göz kırptı. "Daha farklı biri var." Gözlerimi irileştirerek onaylamaz bir ifade takındım. "Ne yani sırf bir erkek için mi tarzını şekillendiriyorsun?" Ablamla ben bu konuda siyahla beyaz kadar zıttık. Bazen ona özenmeden demiyordum. Hem kızıp hem imrenmek gibiydi. Geniş arkadaş çevresi, girişken hali, erkek arkadaşları... benim tamamen aksimdi. Dün kendime tam da bunların sözünü vermiştim. Değişmek, artık girişken ve sosyal bir kız olabilmek istiyordum. Evet yaşadığım yer berbat insanlarla doluydu, ülkede suç oranının en yüksek olduğu yerde yaşıyorduk ancak önüme çıkan her insana beni öldürecekmiş gibi davranamazdım. Artık kendimi aşmalı ve hayallerime göre ilerlemeliydim. Ailemin istediklerini yapıp bir üniversite kazanmıştım, şimdi sıra benim hayallerimdeydi.
Kaşları kendini bilmiş bir şekilde havalanırken saçlarımı işaret etti. "Sende benim için şekillendiriyorsun."
"Ama sen benim ablamsın." Gülümsedim. "Buna değer."
-BÖLÜM SONU-
Instagram: lefazen
Twitter: lefazen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Aç Çocukları Serisi
Teen FictionKaranlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır. ____ Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar kötü. Başımı yas...