Fall

167 9 9
                                    


-Cameron!!!!

Cameron başını kutulardan kaldırıp patronuna baktı.

-Ne oldu patron?

-Ne olacak, sana kaç kere mayonez ve hardal kutularını rafın üst kısmına koyma, orası dolu oluyor demiyor muyum? Aptal çocuk!!!

"Aptal çocuk" diye geçirdi içinden.Neden bu herifin laflarını ciddiye alıyordu ki. Kel,göbeği gömleğini yırtacakmış gibi duran,hayatta başarısız olmuş,karısının çirkinliğinden dem vurup duran,alkolik herifin tekiydi.Böyle diyince bu zeballah gibi herif bayağı küçülmüştü gözünde.

-Sanırım Bay George.

-Sanırımmış karımın yamuk dişlerinin hepsinin görüneceği bir şaka yaptığını sanıyorsun ama hiç komik değil.

-Sanırım Bay George.

-Ahhh!!! hala sanırım diyor seni sopalamadan önce git de o kutuları indir oradan, seni işe yaramaz serseri.

Biraz sonra kapıdan içeri Bayan Mandy girdi elinde kocaman paketler vardı pek müşterisi olmayan böyle bir dükkan için bayağı yağlı bir müşteriydi.

-Hoşgeldiniz Bayan Mandy buğün yine çok şıksınız ,neler almışsınız böyle ne de çoklar Cameron gel ve Bayan'a yardım et seni gidi serseri .

Bayan Mandy bu on yedisine daha yeni basmış olduğunu tahmin ettiği siyah düz saçları geniş anlına düşen, kahve gözlerinden yaşam fışkıran,uzun ve bir o kadarda yorğunluktan ve ağır çalışma şartlarından dolayı zayıf düşmüş bu çocuğa hayran kalmıştı onun yaşında olsaydı hiç düşünmeden biraz soluk renkli dudaklarına yapışıverirdi ,aslında hala yapabilirdi ama tilki suratlı George buradaydı.

-Sorun değil George kendimde halledebilirim yakışıklı çocuğu yormaya hiç gerek yok.

-Bayan Mandy ne kadar da kibarsınız bu şeytan yüzlü çocuğa ne kadar güzel iltifatlarda bulunuyorsunuz.Bak Cameron Bayan sana neler diyor.

-Sanırım,efendim.

-Gördünüz mü şeytan yüzlü olduğu kadar kalın kafalıdır da"sanırım " dan başka da bir laf bilmez.

Bayan Mandy içinden en büyük kalın kafalı da şeytan yüzlü de sensin diye geçirdi.

-Üst kata buyrun.deyip elindeki torbaları kucaklayı veren Cameron'ı gören Bayan Mandy;

- Çok naziksin Cameron.dedi ardından kendini tutamayıp kızardı.

Cameron bu durumu görmezden gelfi ve omuz silkti.İçinden "sanırım" diye geçirdi.

Bayan Mandy öğle vaktine kadar oturdu bu süre içinde gözlerini Camerondan ayırmamış her hareketini hafızasına kazır gibi pür dikkat izlemişti.George kadının bu davranışından bir sey anlamamış ama yinede bunu ileride nakte dönüştürebileceği bir koz olarak kullanabilmek için sesini çıkarmamıştı.

Kadın ğitme vaktinin geldiğine karar verip yerinden kalktı masaya yüklü miktarda bahşiş bırakıp Cameron 'ı başıyla selamlayıp , geldiği kapıdan çıkıp gitti.

George masaya doğru hamle yapıp bahşiş kutusunu açmakta olan Cameron'ı itip elindeki kutuyu aldı.

-Sen dur bakalım serseri burada yıllardır çalışan ve hala çalışmakta olan benim bu yüzden bu sürtüğün verdiği bahşişi de ben hak ediyorum.

Cameron karşı koymadı sadece omuzlarını silkti ama merak etmişti "sürtük" damgasını yemek için ne yapmıştı bu kadın.

Kimse hakkında doğru dürüst bir şeyler bilmiyordu Çünkü, annesinin 4 çocuklu James ile evlenmesi sonucunda bu virane şehre gelmişlerdi öz babası,annesinin anlattığına göre alkolik , nankör,kadın ruhundan anlamayan, insanlıktan bir nebze olsun payına düşeni almamış,pisliğin tekiymiş ve bir gün onları terk edip gitmiş son sözleri ise "Benden sonra sakın evlenme sürtük " olmuş.Bu betimlemeden ortaya babasının George gibi biri olduğu sonucu çıkıyor.Ama o babasını hepbir asker olarak hayal etmişti, kendini,oğlunu ,karısıni ve dünyayı teröristlerden ( çok fazla bilgisayar oyunu oynayan arkadaşı vardı) koruyan kaslı ve oldukça yakışıklı bir herif,İndiana Jones gibi biri.Annesi onu George gibi anlatmıştı halbuki ,babası George gibi olamazdı olmamalıydı.Önceleri annesini bu konuda çok sıkıştırıyor her fırsatta ağzından laf almaya çalışıyordu babası ile ilğili ,sonunda annesi "Cameron beni sana bunları anlattığım için pişman etme!Senin baban yok! o hiç olmadı keşke onunla hiç tanışmasaydım, sen olmazdın ve beni üzen bu soruları soran kimse olmazdı."sonra annesi hıçkırarak ağlar ve belli belirsiz özürler dilemeye başlardı.Annesinin onu sevdiğini biliyordu , sanırım kendine ve diğer herkese öfkeli olmasının sebebi;kendisine bile söyleyememiş olduğu sebeptendi o herifi seviyordu,ne olursa olsun sevmeye devam edecekti,"Sanırım" diye iç geçirdi.

Babasını ve James:i düşündü.James pörtlek gözlü,alnı dışa doğru çıkık,sivri burunlu, sıska bir herifti.Görünüşü kadar çirkin özellikleri yoktu(!!!)yeri gelince Cameron için küçük çapta fedakarlıklar yapabiliyordu.Mesala; babasının bir işe yaramayan bir aylak olduğunu istemese de her an hatırlattıyor ve buna da kendince "ben o çocuğa yerini ve haddini bildiriyorum" diyordu.Minnettardı doğrusu "yerini ve haddini iyi biliyordu".Eve ekmek götürmek ve James'in karnını doyurmak ona fazlası ile yardımcı oluyordu bu konuda.Bunu kendinden

bir yaş küçük üvey kardeşleri Ralph ve Jack ile yapıyordu, onlar her ne kadar istemesede okulu bırakıp kendisinin çalıştığı markette şoför olarak çalışıyorlardı.Sanırım yerini ve haddini bilmeyen James 'di.

Bazen onun gözlerinin içine bakıp ona ne kadar aşağılık bir herif olduğunu anlatan nefret dolu bakışlar fırlatırdı.James' in bir şeyler anladığını umup kısa bakışlarına devam ederdi.Ama zerre birşey farketmediğini " Ne bakıyorsun öyle eşşek eşşek."sözleri ile belli ederdi.Ondan bu kadar bahsetmeye gerek yok.Hayatlarınızın birine muhtaç olduğunuz dakikalarında üstünüze çöreklenen karabasanlardan sadece biriydi o.Babası farklıydı,öyle sanıyordu.

FallHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin