İyi okumalar, umarım beğenirsiniz. Peçetenizi almayı unutmayın. Dayanamazsanız bırakabilirsiniz. Ama lütfen okumasanız bile oy verin olur mu?romance//jikook//death-fiction
müzik: Lana Del Rey- Dark Paradise⭐⭐⭐
1. Gün:
Her gün olduğu gibi uyandığımda saçlarını yastığımda görmeyi bekliyordum. Ama yanıma döndüğümde, yatak boştu ve hiçbir yerde yoktun. Başlarda sadece kahvaltı hazırladığını ya da duş aldığını söyleyerek geçiştirdim ama apartmanın anormal sessizliği beni rahatsız etmeliydi. Bunun için senden özür diliyorum, önem vermeliydim.
Bilmeliydim, seni durdurmalıydım.
Yataktan kalktığımda evdeki sessizlik beni hala endişelendirmiyordu, ama merdivenlerden indiğimde bir şeylerin yanlış gittiğini düşünmeye başladım. Dairede seni ararken düşünemiyor gibiydim, attığım her adımda bacaklarım daha çok titriyordu.
Sanırım seni bulduğum anda yere, dizlerimin üstüne düştüğümü tahmin edebilirsin.Ağladım. Çok, aslında.
Gözlerim durmaz göz yaşlarımla acıyordu ve kalbim, yanında duran ilaç şişesini gördüğümde atmaz oldu. Ama seni suçlamıyordum, asla suçlamayacağım. Suçlu olan tek kişi benim.
O günü ya da yerde hareketsizce yatan soğumuş bedeninin görüntüsünü hafızamdan asla silemeyeceğim. O beni her gün ve her gece içten içe
parçallyor.Yapmayı hatırladığım tek şeyi yaptım ve ambulansı aradım. Dakikalar içinde dairedelerdi, seni benden uzağa taşıyorlardı. Hareket edemiyordum, Hoseok ve Taehyung gibi. Ambulansı aradıktan sonra arayabildiğim tek kişi Namjoon hyungtu. Hepimizi ambulansın arkasına o taşıdı, ben arka koltukta sessizce ağlarken.
İnanmak istemedim.
2. Gün:
Ailen buradaydı. Hepimiz, buradaydık. Kendi gözyaşlarımı bile kontrol edemezken, ağlarken, anneni rahat ettirmek için onu kucakladım. Diğer çocuklar bağırıp ağlamaya başlayan ve kendini parçalayan, erkek
kardeşinin onu bırakıp gittiğine inanmayı reddeden Jihyun'a göz kulak oldu.Odanın her yerinde gözyaşı vardı ve bu gözyaşlarının kime ait olduğunu anlamak imkansızdı, ama bu farketmezdi.
Hepimiz senin yatağından alınıp sedyeye konulmanı izledik. Beyaz bir örtü üzerini örttü, senin yüzünü son bir kez görme şansı bile yakalayamadan.
Gittiğini inkar ediyordum. Gittiğini hâlâ inkar ediyorum. Geri geleceksin, değil mi? Umarım gelirsin. Bu konuda herkes dağılmış durumda. Olduğumuz şeyleri özledim, bilirsin? Şimdi herkes zar zor gülümsüyor.
Gülümsemeni özledim.
3. Gün:
Sessizlik. Bu günü açıklayabilmek için kullanacağım tek kelime bu. Aslında, her gün sessizlikle geçiyor. O zaman söylenecek kelimeler yoktu, ve hala da yok.
Çocuklar ve ben Namjoon'un kanepesinde sessizce oturduk, artık BTS olmadığımızı farkettiğimizde gözyaşlarımız yüzümüzden akıyordu. Sensiz bir BTS yoktu, hâlâ da yok.
Bu gün acınası düşüncelerimizle geçti, şimdi sen olmadan ne yapacağımızı düşünerek.
4. Gün:
Bugün notunu buldum. Tanıdık el yazın beni yine gözyaşlarına sürükledi. Bunu kimseyle paylaşacak gücü kendimde bulamıyorum. Bugün annen, Bayan Park, beni ziyaret etti. Sanırım çarşambaydı ama bilmiyorum. Umursamıyorum. Normalde şuan provalarda olurduk, ama haberler bütün medyaya ve Twitter'a yayılmıştı. Online olmayı ya da televizyon izlemeyi reddettim. Yaptığımız tek şey bunu neden yaptığını tahmin etmeye çalışmaktı ama ben biliyordum bu yüzden diğerlerinin teorilerini dinlemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Days Without You | Jikook
FanfictionSensiz doksan dokuz gün sonsuzluk gibi hissettirdi ve burada daha fazla kalmak artık imkansız. Günlüğüm ve notun şu an titreyen ellerimde ve ben çok gerginim Jimin, umarım bunu biliyorsundur. Kalbim bu günlüğe dökülü ve kalbim senin. Bu fiction orji...