Kris evine girerken aklında tek bir düşünce dolaşıyordu.
Bu adam, kesinlikle Eric'in ona gösterdiği adamlardan biriydi. Kazım. Türk keskin nişancı, ama onu öldürmesi gerekiyorsa, neden onu kurtarmıştı?
Onu kurtarmıştı ama ona dokunması yasaktı. Onu hayatta tutması gerekiyordu. Peki ya neden? Kris'i neden hayatta tutması gerekiyordu?
Kapılarının yanında beş tane suikastçi yaşıyordu. Buraya Kris'i öldürmek için gelmemişlerdi, görevleri onu hayatta tutmaktı. Elinde hepsinin istediği bir şey vardı.
Kris bu düşünceler eşliğinde masasına oturdu.
İçlerinden biri ona yaklaşırsa, diğerleri bunu elde edemeden onu öldürüyordu.
Etrafını çevreleyen bir gözetim ağı vardı. Peki bu kadar önemli ne vardı elinde?
Şimdi temizlikçi Luna ve Mika da Kris'in çalışma odasındaydı.
"Tam bilgileri istiyorum, en son bu odada neyleri sildin? Toz katmanındaki herhangi bir bozulma. Toz hariç her şeyi geri koyabilirsin ama toz her şeyi anlatır."
Luna, Mika'ya yaklaşıp kulağına fısıldadı.
"Neden bahsediyor bu? Sonunda aklını mı kaçırdı?"
Kris, kitaplığını gözden geçirirken konuştu.
"Kameralar. İzleniyoruz."Mika dehşete düşmüş şekilde sordu.
"Kameralar mı? Burada mı?"Kris, elinin çarpmasıyla bir kitabı düşürünce aradığı kamerayı bulmuştu.
Yerinden sökerken arkasından gelen ayak sesleriyle konuştu.
"Hayır Junmyeon.""Ama daha ne diyeceğimi duymadın ki!"
"Benim gerçekten varis olup olmadığımı soruyorsun, seni soru sorma zahmetinden kurtarıyorum."
"Kris..."
"Doğumumu herkesten saklamaları mı?"
"Evet."
"Kim söyledi, Kai mi? Bahse varım Kai'dir. Elena ile fazla yakın. 'Ben gerçekten söylediğim kişi miyim?' Ah, Elena çok zeki. Bu şüpheyi zihnine o soktu. Kafanızda konuşan o küçük sesi. Karşı koymak için güçlü olmalısınız. Bir fikri öldüremezsin, değil mi? Orada kendine bir yuva bulduktan sonra olmaz."Parmağıyla Suho'nun alnına hafifçe bastırdı.
"Elena beni yavaş yavaş yok etmek istiyor."
Tekrar masasına otururken konuştu.
"Bu bir oyun, Junmyeon ve benim oynamak istediğim türden bir oyun değil."
Suho kapıdan çıkarken sıkıntıyla nefes verdi.
Mika, pencereden uzaklaşan arabaya bakarken Kris yine konuştu.
"Karar verecekler."
"Neye?"
"Toplantı yapıp beni indirip indirmeyeceklerine."
"Öyle mi düşünüyorsun?"
"Prosedür bu. Hatta ben koymuştum. Elena beni kendi hamlelerimle yok ediyor."
"İnsanlar senin yalancı ol-"
"İnsanların ne düşündüğü umrumda değil."
"Ama olmalı. Hayatın söz konusu."
"Hayır. Bu sadece onları yalancı yapar."
"Ah kapa çeneni Yifan! Dünyanın senin şey olduğunu düşünmesini istemiyorum-"Mika sesini yükselterek konuşmuştu ama Kris'in bakışları, cümlesini bitirmesine engel oldu.
"Ne olduğumu?" Kris sorduğunda Mika sıkıntıyla nefes verdi.
"Bir sahtekar."
"Haklı olmalarından endişeleniyorsun."
Kris arkasına yaslanıp konuştuğunda Mika kaşlarını çattı.
"Öyle bir şey yok."
"Bu yüzden kızgınsın. Kandırıldığından korkuyorsun."
"Hayır korkmuyorum."
"Elena, senin zihninle de oynuyor. Neler döndüğünü göremiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lovely But Dangerous |PCY OC|
FanfictionEtrafına bakarken aklından tek bir düşünce geçiyordu: Ben buraya nasıl düştüm? - Aralarda ufak tefek küfür olabilir. Yazarın ilk kitabı olduğundan hatalar olabilir. -DÜZENLENDİ-