Yineyalnızlığımla baş başa kaldığım mor bulutlu karanlık bir gecenin ortasındayım,gözlerim odadaki eşyaları seçebiliyor, fakat oda yine de karanlık. Duygu vedüşüncelerim karanlıkta seçilemiyor, hislerimin netliği odanın ışık almasıylailgili değil. Düşüncelerim berraklığını uzun zaman önce kaybetti. İçtengülüşlerim bir kaç saat önceki gündüzde değil Yıllar önceki gündüzde kaldı.Artık ne yaptığımı bilmiyorum, bilemiyorum. Kendimden nefret ettiğim birgecedeyim, yüreğimdeki soğukluk nefes almamdaki ağırlığa eşlik ediyor, kendimikaybettim. Zihnimin kuytu köşelerinde kalmış neşe kırıntıları çoktansüpürülmüş. İçimdeki bulantıyı biraz olsun dindirmek için açtığım pencereden giren soğuk benietkilemiyor, hali hazırda buz gibiyim, yalnızca kalbi atan ölü bir bedendeyim.Uzun dramatik monologlar sonrası şuurum gecenin dipsiz gölüne dalmaya, uyumaya başladım.
Gözlerim acıyor, acısından açamıyordum. Odamınortasında mavi bir ışık hüzmesi, bir kadın suretini andırıyordu. İçimi rahatsızeden bir his ortaya çıktı. Kalp atışlarım hızlanıyor, ben ise öylece silüetebakıyordum. Tüm vücudum infilak edercesine ter akıtıyor. Bilincime hakimolamıyordum. Silüetteki kadının yüzü, normal bir insan yüzünden farklı olarakdeğişiyor, domuz ve chupacabra* (çupakabra) yüzlerine dönüşüyordu. Kadınsiluetinden gözümü ayırmadan etrafımdaki nesnelere tutunmaya çalıştım. Başucukitabıma dokunduğumda odanın ortasındaki kadın da, ışık da yok olmuşlardı. Beynim sanki sigorta atmış gibi beni bayıltıyordu. En son gördüğüm şey gözlerimin ışığa alıştıktan sonra ışığın kaybolmasıyla oluşan karanlıktı.
Uyandım, en azından uyandığımdan daha fazla eminim.Yaşadığım daire sabah güneşi almamasına rağmen karşı bloktaki daireninpenceresi sabah güneşini odama yansıtıyordu. Dün gece kötü bir kabus görmüşolmalıyım diye düşünüyorum. Uzun bir süredir uyku problemi çekiyorum,uykusuzluk kaygımı azdırıyor, libidomu ve yaşam enerjimi sömürüyordu.Ciddi olarak ölü gibi geziyordum. Gece gördüğüm kabusun üzerinde bu kadardurmanın yeterli olacağını düşündüğümden kahvem için ocağa daireme neredengeldiğini bilmediğim ne idüğü belirsiz akıtan çaydanlığa su koydum. Yüzümüyıkadım, aynaya baktım, merhume annemin bana hediye ettiği dantel işlemelihavluyla ellerimi ve yüzümü kuruladım.Geçmiş hayatımdan bahsetmenin beni hüzünlendirmesinden çok uzun bir hikayeolması beni bahsetmemden alıkoyuyordu. Huyum kurusun öyle üşengeç birinsanımdır ki. Bir yere odaklanmıştım, çaydanlığın çıkardığı ıslık sesi benikendime getirdi. Kahveme süt katmam, bence öylesi tadını bozuyor. Sekiçiyordum. Pencereme yöneldim, dışarıyı seyretmeye başladım. Pencerem çayırlıkbir tepeye bakıyordu. Yaşadığım apartmanda ben dışında yalnızca bir aileoturuyordu. Emekli Subay Gerard ve eşi Ellen. Onların zemin katta yaşıyorolması beni biraz da sevindiriyordu. Ben 5. katta yaşıyordum.
İçtiğim sekkahveden sonra düzenli olarak kullandığım antidepresanımı almak için mutfak tezgahının çekmecesine yöneldim. Birkaç hap çıkardım, bardağa su katmak için musluğu açtım, musluğu açar açmaz mutfağı demir, kan karışımı bir koku sardı. Musluktan kırmızı, irin sarısı akışkan olmayan saç, tırnak karışımı bir şey akıyordu. Enerjim çekişmiş, mideme yumruk yiyor gibiydim, görünmez kozmik bir güç beni boğazlıyordu sanki. Boğazımda hissettiğim saç yumaklarını çıkarmak için parmaklarımı ağzıma soktum ve çıkarmaya çalıştım, saç demeti boğazımdan çıkıyor, çektikçe gelmeye devam ediyordu. Demetle gelen kan ve iltihap kokusu ciğerlerimi yakıyordu. Çıkan son saç demetinden sonra görüşüm bulanıklaştı. Ve şuurumu yitiriyordum. Tekrar ve tekrar...
Ayıldım, en azından öyle sanıyorum. Mavi ışık hüzmeli domuz suratlı kadını görüyorum,histerik bir şekilde hıçkırarak ağlıyor. Neler hissedeceğimi bilmiyordum, banabakmıyor, saldırmıyordu. Bir an için onun adına üzülüyordum. Bu gerçek üssüolaylar dizisinin aklımda yarattığı bulanıklık gerçekliğe dönmem için gerekengücü toplamamı engelliyordu. Gözümün önüne sisten bir perde çekilmiş gibiydi,ayaklarım sekiz çiziyordu. Nerede olduğumu bilmiyorum. Ağlayan kadın, kadınolmasa da o korkunç varlığı bir şekilde arkamda bırakarak karanlık bir sonsuzluk içerisinde düşe kalkailerliyordum. Zihnim bulanık, çok bulanık. Aynı durgun göle taş atıldığındadibindeki çamurun ortaya çıkardığı bulanıklığın berraklığı bozması gibi. Biride benim zihnime taş atmış olmalı diye düşündüm. Gözlerimkapalı mı değil mi bilmiyorum. Ben neredeyim, buraya nereden geldim. Bilmiyorum, belki de uzun bir hikaye olduğu içindir. Beynim zonkluyor, kafam patlayacak gibi. Gözlerimden ılık ılık bir şey akıyor, akan sıvı ağzıma geldiğinde bunun kan olduğunu farkediyorum. Bu bir rüya mı ? yoksa ilahi bir güç bana cehennem azabını bu çelimsiz fani bedenime mi yüklüyor. Bitmesini istiyorum. Düşünmekten yoruldum. Vücuduma söz geçiremiyorum. Üşüyorum, ölmüş bir insan gibi. Üşüyorum. Buraya nereden geldiğimi bilmiyorum. Tek hatırladığım şey uzun bir hikaye olması.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tekinsiz Hikayeler
Mystery / Thriller6 hikayeden oluşan bir korku hikayesi derlemesi, asıl amacı proje ödevi olan bu kitabı sanal ortama yükleme kararı aldım. Umarım beğenirsiniz. Bu kitabı okurken dinlenilmesi için şöyle de bir playlist hazırladım: https://www.kisa.link/M0rY