O hırsız eve girdiğinden beri gözüme uyku girmiyordu ve bu olayın üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti.
Annemle babam ayrılma noktasına kadar gelmişlerdi, annem bu yüzden yurtdışındaydı kafa dinlemek için ve asla ne telefonlarıma ne de mesajlarıma cevap veriyordu babam ise yoğun işleri nedeniyle eve uğramaz olmuştu.
Kısacası bu konuyu kimseye açamamıştım.
Korkularımla başbaşaydım.
Sabah olmuştu ve ben halen yatakta yatıyor tavanla bakışıyordum. Çok sıkıcıydı.
Zor bir şekilde ayağa kalktım ve banyoya gidip rutin işlerimi hallettikten sonra mutfağa geçtim.
Dadı kahvaltımı hazırlamıştı. "günaydın dadı." deyip yanağına öpücük bıraktığımda irkilmişti, bana dönüp gülümsedi.
Annem ve babam yoğun işleri yüzünden beni bir dadıya emanet etmişlerdi. Küçüklüğümden beri bana hep aynı dadı bakardı. Annem beni doğurmak dışında bana hiçbir şevkat göstermemişti, dadı benim annem gibiydi sanki. Biyolojik annem olmasa bile annem gibiydi işte.
"günaydın canım benim." dedi ve elindeki krepi masaya bıraktı.
"mis gibi kokuyor." Karşılıklı kahvaltımızı yaptıktan sonra kalktım ve üstümü giyinip yatağa bıraktım kendimi. Dışarı çıkacak hiçbir arkadaşım kalmamıştı artık, annem ve babamın şiddetli tartışmasından sonra kendimi hiç iyi hissetmemiştim. Onlardan yardım istemiştim sadece yanımda olup bana destek vermeleri için ama hiçbiri de destek vermek için yanımda olmamıştı, ben de hepsini silmiştim bu yüzden.
Ben kalabalığın içinde yalnız ve sevgiye muhtaç on dokuz yaşında aciz bir kızdım. Param vardı, evimiz büyüktü, annem ve babam zengindi ama ben mutlu değildim.
Elimdeki telefon titrediğinde arayana baktım. Babamdı, hiç vakit kaybetmeden aramayı cevapladım ve kulağıma götürdüm.
"efendim baba?"
"alkyone, şirkete gelmen gerek kızım, acil." deyip yüzüme kapatmıştı her zamanki gibi. Göz devirdim ve arabamın anahtarını alıp dadıya haber verdikten sonra evden çıktım.
Beş dakika sonra şirketteydim. Direkt babamın odasına çıktığımda kendisi bir telefonla konuşuyordu ve koltukta birisi oturuyordu. Tanımıyordum, ben de karşısına oturdum.
Gözlerim yüzünü incelemeye başladığında, ne kadar yakışıklı olduğunu söylemeye başladım içimden.
Ve gözüm bir şeye takıldı, yanağındaki yara izine. Ölsem dahi unutamayacağım yara izine. Gözlerimi sonuna kadar açıp babama dönmüştüm ki, gözüme belindeki silahı takıldı.
Pardon, gözüme takılmamıştı, zorla sokmuştu.
Babam telefonu kapatıp bana döndüğünde çatılan kaşlarımı indirdim.
"ah, geldin mi kızım?" deyip ayağa kalktı.
Eliyle karşımdaki hırsızı gösterdi.
"senin artık hem şoförün hem de korumalığını yapacak." dediğinde o kafasını eğdi ve elini bana uzattı.
"merhaba, ben Jeon Jungkook."
•
eeveet canlarııım, nasıl buldunuz bölümü?
bol bol yorum yapın ve oy verin lütfen🙏🏿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thief ⚘ jeon jungkook ✓
Fanfiction"babam hiçbir şey bilmiyor, bir hırs-" aniden kolumdan çekilip bir odaya sokulduğumda karşımdaki bedene çevirdim bakışlarımı. Beni kendisi ile duvar arasına almıştı yine. "bana hırsız demeyi kes!" diye bağırdığında kaşlarımı çattım. "hırsız değil m...