Bölüm Şarkısı :
Taner-Affetmedim Kendimi.
Levent Yüksel-Tuana.
(Biraz nostalji)27.Bölüm
Bazen olaylar etrafında akar durur ve sen ne olduğunu anlamazsın. Belki de anlamak istemezsin. Insanlar yanına gelir,bir şeyler söyler,yardım etmek ister ve gülümser ama sen onları duymazsın. Işte tam da o an, bir şeylerin boka sardığını farketmek için güzel bir an olabilir.
Hayır,hiçbir şey yolunda gitmiyordu,hiçbir şey.
Son günlerde,duygular bir hız treni gibi dolaşıyordu kanımda. Aşırı mutluydum ve sonra her şey tepetaklak oldu.
O günden sonra birkaç ay geçmişti. Hastanede Zümra biricik Güneş'imi bana emanet etmişti ve yalnızca dakikalar sonra Ceren onu alıkoymuştu. Bunu duyan Zümra araba kazası yapmıştı ve karnındaki bebeğimiz bize veda etmişti,onu kaybettik. Neyseki Güneş ortadan kaybolmadan onu bulmuştuk. Ceren onu hastaneden çıkarmaya çalışırken doktoru onu görüp bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamış ve olaya müdahale etmişti. Bir şekilde Güneş'imi kurtarmıştık ama doğacak olan bebeğimizi kurtaramadım. Şimdi anlatınca ne kolay. Ama hiç öyle olmadi.
O günden sonra kendimi o kadar eksik,o kadar işe yaramaz hissediyorum ki. Zümra da ben de mahvolduk. Aklıma başka bir kelime gelmiyor.
" Teoman..." Dizlerimde yatan ve donuk donuk etrafa bakan sevgilimin acısı biraz olsun dinmiyordu.
" Söyle sevgilim..." Yatakta doğruldu ve gözlerimin içine baktı.
" Ben onu benimsemeye daha yeni yeni başlamıştım. Öncesinde sadece Güneş'in tedavisine yardımcı olacak bir varlık olarak bakıyordum. Ama o içimde günden güne büyüyordu ve ben hissetmeye başlamıştım. Bebeğimizin varlığına alışmaya başlamıştım,onu beklemeye başlamıştım. O şimdi... Zümrüt'ün yanına gitti,biliyorum. Dün gece rüyama girdi ablam. Ona çok iyi bakacağını söyledi,bebeğimizin yalnız olmadığını söyledi. Bana bir söz ver dedi,artık hayatına devam et,çünkü sen onu kaybetmedin,onu benim yanıma gönderdin dedi..." Derin bir nefes çekti içine,yaşadığı her şeyi sindirmek istercesine. " Belki böyle anlatınca çok saçma geliyor ama,rüyam çok gerçekti. Geceden beri düşünüyorum ablamın sözlerini. Bir şeyleri normale döndürmek için uğraşıyorsun görüyorum,ben de çabalayacağım artık. Güneş için,kendim için,senin için..." Uzunca önce alnından sonra yanaklarından öptüm.
" Bebeğim benim,bak zamanla alışacağız buna. Tüm suç benim olduğu için bir şey diyemiyorum sana ama senin ve kızımızın iyi olması için her şeyi yapacağım. Buna inanabilirsin. Ablanı çok özledin bence sen,hem söylediklerin hiç saçma değil,bak bebeğimiz yalnız değilmiş,artık rahat bir nefes alabilirsin,teyzesi onu sonsuza kadar korur,sevgisini verir. Hem... Elbet istediğimiz zaman Güneş'imize kardeş yapabiliriz. Bu bizim elimizde. Zamanı geldiğinde her şeyi telafi edeceğim ben. Güneş'e hamile iken yaşadığın tüm kötü anıları silmek için her şeyi yapacağım. Istersen bugün kabristana gidelim,Zümrüt'le konuşmak iyi gelir belki." Hevesle kafasını salladı. Güzel ve uzun bir duş alıp rahatladı,sıcak su kemiklerine iyi gelmişti.
Şaşırtıcı bir şekilde,ikimizin de ailesi şuan bu evdeydi. O günden sonra sık sık bir araya gelmişlerdi ve önceki zamanlara nazaran sıkıntı çıkmamıştı. Biz evden çıkarken onlar da Güneş'i eğlendirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Yolda arabanın camını açtı Zümra. Gözlerini kapatırken tenine değen rüzgarı hissetti doyasıya. Kırmızı ışıkta durduğumda,yanaklarını ve çenesini sevdim. Gözlerini açıp ufak bir tebessüm sundu. Sanırım her şeyi yavaş yavaş yoluna koyacaktık.&
Zümra kabristanda ablasıyla hasret giderdikten sonra eve dönmüştük. Arabayı garaja park edip eve doğru yürüdüğümüzde bana döndü.
" Birkan birkaç gün sonra gelecekmiş. Haftasonu Güneş'i almak istiyor,haberin olsun."
Tüm soğukkanlılığımı korumaya çalışırken " Tamam canım." diye karşılık verdim. Ben istemesem de hayat bazı şeyleri kabullendiriyordu.
"Içeriden bağrışma sesleri geliyor Teoman,yine birbirine girdiler sanırım." Zümra'nın haklı telaşı beni de endişelendirdi. Kapıyı açtıktan sonra onların oturduğu salona gitmek için uzun bir koridor geçmemiz gerekiyordu. Sanırım bu koridor bizim bir şeyleri öğrenmemiz için sunulan bir şanstı,hikayenin sonunda bunu anlamıştım.
Koridorda ilerlerken ikimiz de bir anda durmuştuk. Duyduklarımız bizi durdurmuştu.
" Biz zamanında çocuklarımız evlenmesin diye her şeyi yaptık da ne oldu?! Yıllar sonra yine birbirlerini buldular ve yine evlenmek istiyorlar! Şimdi öyle bir durumdayız ki bir şey de diyemiyoruz..."
" Zaten vicdanım çok sızlıyor. Zamanında onlar evlenmesin diye bir arada olmasınlar diye bir ton dolap çevirdik. Ya ben hayatımda ilk defa rüşvet verdim,hem de doktor olan bir dostuma... Oğlum kendini aylarca hasta zannetti bitti tükendi. Kendi oğlumu da mahvettim senin kızını da... Ama baksana yaptıklarımız sadece onları mutsuzluğa sürükledi,yıllar süren mutsuzluğa."
" Bizim en büyük suçumuz geçmişimiz. Onlar bizim geçmişimizin bedelini ödüyor. Zamanı geri alamayız. Ben bir daha 20 yaşına dönemem. Sadece şuna eminim ki eğer dönseydim her şeyi değiştirirdim. Turgay'la olan tüm geçmişi değiştirirdim. Geçmişteki ilişkiler bugünümüzü baltalamazdı. Şimdi mutlu bir şekilde oturup torun severdik. Ama yok! Elimde sihirli bir değenek yok ve ben olanları değiştiremiyorum! Bu şekilde olmuyor işte,iletişim kurmayı bile beceremiyoruz!"
Zümra da ben de nefessiz bir şekilde olduğumuz yerde duruyorduk. Göz kırpmak bile fazla geliyordu şuan,sadece duruyorduk. Ve kulağımıza giren diyalogları algılamaya çalışıyorduk. Zümra'nın annesi ve benim babam... Hayır hayır,inanmak istemiyordum. Bu,bu gerçek olamazdı. Geçmişten gelen bu ağır yük bir anda ikimizin de sırtına kambur oluvermişti. Koca bir hiçlik havada asılı kalmıştı. Ben yutkunmak istedikçe boğazımdaki yumru büyüdükçe büyüyordu.
Salonun kapısı bir anda sert bir şekilde açıldığında düşüncelerim toz bulutu gibi dağılmıştı.
" Zümra... Kızım..." Başımı çevirdiğimde onun da tepkisiz bir şekilde hala öylece dikildiğini gördüm.
" Anne,nasıl?" Aslında çok basit olan ve her gün kullandığımız bu iki kelime, Zümra'nın o hayal kırıklığına bulanmış sesiyle çok şey ifade ediyordu. Tüm kırılganlığını ses tonundan anlayabilirdiniz ve tabi bakışlarından da.
Bir anda sessiz bir anlaşma yapmıştık sanki. Kimse konuşmadan tekrar salona geçmiş ve koltuklara kurulmuştuk tek tek. Öyle her zamanki oturuşlardan değildi bu. Koltuğun ucuna oturmuştu ailelerimiz,diken üstüne oturmuş gibi. Suratları bembeyaz kesilmiş,çaresiz halleri gözlerinden okunuyordu. Kim bilir kaç dakika sonra derin bir nefes eşliğinde söze girmiştim.
" Gerçekten mi ya?! Hayatım boyunca düşünsem,ailemle böyle bir yüzleşme yaşayacağım aklımın ucuna dahi gelmezdi. Eminim Zümra da böyle düşünüyordur. Gerçekten bu kadar kötü insanlar mısınız? Bunca yıl tanıyamamışız sizi. Sizin çocuklarınız biziz,insan çocuğu için bunları nasıl düşünür ya?"
" Nasıl böyle planlar kurup,bir de onları gerçekleştirdiniz? Sabaha kadar sormak istiyorum size,nasıl nasıl nasıl... Ben de bir anneyim ama... Yok bunlar gerçek olamaz. Siz bu kadar kötü olamazsınız! Ben biliyorum bu bir kabus,uyanacağız birazdan. Değil mi Teoman?"
" Çocuklar bakın dinleyin... Anlamadan dinlemeden yargılamayın bizi." Bu cümlenin üzerine histerik bir kahkaha çıktı dudaklarımdan.
" Tabi annecim haklısın. Bu yaptığınız kötülüğün üzerini bir şekilde kapatırsınız. Siz ne planlar yapmışsınız,yalanlar söylemişsiniz. Hadi biraz daha düşünün,yine kandırın bizi!"
" Artık öyle bir dünya yok Ferda Hanım! Bu dakikadan sonra ne sizi ne de kendi ailemi dinlemeyeceğim. Ya siz Teoman'ı hiç mi düşünmediniz? Benden uzak tutmak için yaptığınız oyunlar... Çıldıracağım ya,ramak kaldı! Teoman aylarca kendini yedi bitirdi! Onun yaşayacaklarını hiç mi düşünmediniz. Hadi beni geçin,bana olan nefretinizi biliyorum. Kendi oğlunuz ya,canınız! Yazıklar olsun!" Zümra'nın son cümlelerinden sonra odadaki herkes ağlıyordu. Herkes. Geçmiş herkesi tüketmişti.
" Sizin bu saçma sapan oyununuz yüzünden bizim yıllarımız gitti! Ya sizin yüzünüzden çocuğum bensiz büyüdü,bana baba demedi,hepsi sizin yüzünüzden! Sevdiğim kadın en zor günlerini yaşadı,sizin yüzünüzden! Bu yaşattıklarınızın vebalini nasıl kaldıracaksınız siz? Şimdi burada oturun ve düşünün. Yaptıklarınızın sonuçlarını düşünün!"
Son nefesim de tükendiğinde öfkeyle ayağa kalkıp Zümra'yı da kaldırdım ve yukarı çıktık. Tam o kara kuyudan çıkacağız derken... Her şeyi aşacağız ve mutlu günlere kavuşacağız derken yaşadığımız bu an çok acıydı.
Odaya girer girmez kapıyı kapattı ve sımsıkı sarıldı sevdiğim kadın.
Fakat ikimiz de bu yükle daha fazla dik duramadık,yere yığıldık birlikte. Dizlerimizin üzerinde oturuyor ve hala sıkıca sarılıyorduk. Zümra hıçkıra hıçkıra ağlıyor,içinden çıkamadığımız duruma öfkesini kusuyordu. Ben de ondan farklı değildim ama tüm sesim kaybolmuş gibiydi. Yalnızca gözümden usulca damlayan yaşlar ve ona eşlik edip sızlayan her bir hücrem vardı.
Ne kadar böyle kaldık bilmiyorum,farkında değilim,çok da önemli değil. Şuan zaman ne demekti ki? Yok yere yıllarımız gitmişti.
" Kalbim... Sanki biri demir ellerle tutuyor ve tüm gücüyle sıkıyor. Canım çok acıyor Zümra, çok..." Sesimin son demleriyle kurduğum birkaç cümle. Ve Zümra'nın odadan yankılanan iç çekişleri. Güzel biteceğini düşündüğüm bir günün sonu daha. Yine ve yine.
" Geçecek değil mi? Geçecek Teoman. Onca şey geçti,bu da geçecek. Sen beni hiç bırakma bu sefer. Birlikte olalım. Gidelim buralardan... Sen,ben,kızımız. Artık mutlu olalım."&
Ve o günden sonra yıllar geçti, karakterlerimiz çok uzaklara gitti. Zümra,Teoman ve Güneş herkesten uzaklaşıp yeni bir hayat kurdu. Birkan hala kızıyla görüşmeye devam ediyor,onun hayatına da biri girdi. Kadın o kadar aşık ki Birkan'a,öylesine seviyor ki,önce kendisi evlenme teklifi etti. Birkan,Zümra'dan sonra ilk defa mutlu olmaya başladı.
Ceren ve ailesi yurt dışına taşındı,Ceren olması gerektiği gibi bir klinikte tedavi görüyor,iyileşmeyi ve tedaviyi kabullenemediği için hala çıkamadı oradan.
Zümra ve Teoman için artık onların aileleri yok,birbirlerinden başka. Aileler yıllar önce yaptığı hatalarla kaldılar. Affetmek her zaman o kadar kolay olmuyor. Kim bilir belki birkaç yıl sonra affederler onları,belki hiç etmezler. Hale üniversiteyi bitirip Izmir'e taşındı. Tek başına çok güçlü bir şekilde hayatına devam ediyor. Abisine yapılanlardan sonra,ailesinin kendi hayatına da müdahale etmesini istemediği için onların evinden ayrıldı,tatillerinde gidip ailesiyle görüşüyor.Zümra ve Teoman nihayet 'gerçekten' mutlu bir hayata kavuştular. Ve bunu hak ettiler.
İçiniz rahat olsun. Aramızda kalsın ama o kadar mutlular ki ikinci çocuk için altyapı çalışmalarına başladılar. Kulağınızı çekiştirip tahtaya vurduğunuzu görür gibiyim.
Hikaye boyunca ikisi de çok kayıp yaşadı. Hem bir sürü yıl kaybettiler hem de bir sürü insan. Yaşadıkları onca zorluğa rağmen mutlu olma çabasından vazgeçmediler. Ve sonunda gördüler ki çabalayınca gerçekten oluyor. Ama hayatta ne olacağı belli olmaz. Belki bir gün ikinci çocuğu kucaklarına alıp ailelerinin kapısını çalarlar.
Biz şimdiye bakalım,etrafındaki insanların ne dediğini umursamadan keyifle yollarına bakıyorlar. Güneş'in dersleri ve hevesle gittiği kurslar,Teoman'ın yıllar önceki gibi Zümra'yı mutfakta sıkıştırması gibi şeylerle uğraşıyorlar. Onlar da isterdi her gün aileleriyle telefonda konuşmayı. Doğduğundan beri,gözünü ilk açtığından beri yanında olan insanlar... Asla yanlış yapmaz dediğin insanlar,bir şekilde oluyor işte. Başka açıklaması yok,hayat. Ne getireceği,ne götüreceği belli olmuyor.
Kısa bir alıntı benden size.
" Günün nasıl geçti diye sorarsan ; Sabah ilham dolu,öğlen eh işte,akşam sinirli,şimdi huzurlu. Kısacık bir güne bu kadar duygu sığıyorsa eğer,geçmeyecek sanılan her şey için şarkılar söylemek lazım."Çok mutlu ve sağlıklı yarınlar senin olsun sevgili okur. Onların macerasina şahitlik ettiğin için minnettarım.
Keşkelerin değil,iyikilerin olsun dilinde. Seni hak edecek insanlar çıksın karşına.
Bu bölümün yorumlarında sevgili bir okurumun da dediği gibi 'artık mevsimlerden ilkbahar,dallarda çiçekler açtı.' Çiçekleriniz solmasın.
Levent Yüksel'in de şarkıda dediği gibi
" Sana söz yine baharlar gelecek,sana söz ışık sönmeyecek..." Işığın daim olsun sevgili okur,ruhuna iyi bak.-SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsimlerden Sonbahar(Tamamlandı)
Ficción GeneralSaf bir tutkuyla başlayan,acımasız yıllara meydan okuyup sonsuz sevgiye dönüşen,sırlarla dolu bir aşk hikayesi... ~01.12.15~