Vizit yaparken en sevdiğin odalar yeni doğum yapan hastaların odalarıydı. Minik yenidoğanları görmek senden günün yorgunluğunu alıp götürüyordu. Bu yüzden iki gün önce sezaryen yaptığın vakayı en sona bırakmıştın. Odaya girip hastanı muayene ettikten sonra vizit bitmişti, artık bolca zamanın vardı. Bebeği kucağına alıp sordun.
"Peki adını ne koymayı düşünüyorsunuz?"
"Sehun doktor hanım."
"Sehun demek .... Tanıştığımıza memnun oldum Sehun."
Büyük siyah gözlerini açıp sana baktı, küçücük yüzü ve burnu vardı. Büyüyünce bütün kızları peşinden koşturacağı belliydi.
"Sizi ayırmak istemezdim ama Sehun'un muayenesini yapmam gerekiyor."
"Tabiki Dr.Do" bebeği en yakın arkadaşına teslim ettin.
Do Kyung Soo fakültenin ilk yıllarında tanışmıştınız. Zor zamanlarında en büyük destekçilerinden biriydi. Senin için bir kız kardeşten farksızdı. Evet evet kız kardeş çünkü bir erkeğin bilmemesi gereken sırlarını bile bilirdi. Asistanlık yıllarınızda ayrı kalmıştınız ama artık aynı hastenede çalışıyordunuz. İşiniz gereği de birbirinizi sıkça görebiliyordunuz.
"Sehun gayet sağlıklı annesi, bol bol emzirmeye dikkat edin. İki hafta sonra polikliniğe kontrole getirmelisiniz."
Birazcık daha Sehun'u görebilmek için muayene bitene kadar odada kalmıştın. Daha sonra Kyungsoo ile beraber odadan çıktın.
Kyungsoo eğitim nedeniyle Türkiye'deydi. Neredeyse 15 gündür doğru düzgün konuşamamıştınız. Onunla sohbet etmeyi çok özlemiştin.
"Nöbetçi değilsen bahane kabul etmiyorum akşam beraber yiyoruz. İstanbul nasıl bir şehir merak ediyorum. Uzun uzun anlatmalısın."
"Şşşşş, Bay Sırık duymasın, gelip keyfimizi kaçırmasını istemeyiz. Serviste küçük bir işim var. Akşam altıda her zamanki yerimizde buluşalım."dedikten sonra servisten ayrıldı.
Yemekte sanki senelerdir birbirinizi görmemiş gibi uzun uzun sohbet ettiniz. Çektiği fotoğrafları gösterirken bir yandan da yaşadıklarını anlatıyordu. İstanbul güzel bir şehirdi. Hele yemekleri, Kyungsoo anlattıkça ağzın sulanmıştı. İstanbul artık ölmeden önce görmen gereken şehirler listesine girmişti.
Yemekten sonra Kyungsoo'nun ısrarlarına dayanamayıp soju içmeye gittiniz. Yarın izinli günündü, biraz kafanı dağıtsan sorun olmazdı. Zaten iyi bir içici olduğun için kolay kolay sarhoş olmazdın. İkinci şişesini bitirirken Kyungsoo sordu.
"Eeee var mı artık bir damat adayımız? Çok geç olmadan evlenip çocuk sahibi olmalısın. Biliyorsun her ay yumurta kaybediyorsun."
"Hayır, yok."derken gözünün önünde geçen günkü bal dudak belirdi. Kendi anlına bir fiske attın. Saçma şeyler düşündüğünde kendine verdiğin bir cezaydı. Bardakları doldururken konuşmaya devam ettin.
"En yakın arkadaşım olarak bu görev senin. Bana en seksisinden iyi bir eş bulmalısın"dedin gülerek.
"Ahhh ahhh yakından tanıdığım öyle biri var aslında.bNasıl anlatsam sana onu. Ha şöyle kadın olsam kesinlikle onunla evlenirdim."
Gülmekten gözlerinizden yaş gelmişti.
"Ama artık yok."dedi Kyungsoo bardağını doldururken.
"Nasıl yani, öldü mü yoksa?"dedin üzülerek.
"Hayır hayır yaşıyor ama artık kadınlarla ilgilenmiyor"
"Demek cinsel tercihi değişti. Şansıma tüküreyim ama artık senin bir şansın var."