Rüya

114 3 0
                                    

Aynaya baktığında karşındaki kişiyi uzun zamandır görmediğini fark etmiştin. Tepeden düzensiz bir şekilde toplanmış saçlar, uykusuzluktan oluşan gözaltı morlukları, solgun bir yüz, parlement mavisi scrubs üzerindeki kan lekeleri... Değişen saç rengini saymazsak asistanlığın birinci yılındaki senle bakışıyor gibiydin. Uzun zamandır bu kadar zorlandığını hatırlamıyordun. Nöbetin tam bir felaket gibiydi. Normalde bir haftada gelmesi gereken tüm vakalar bir geceye yığılmıştı ve hepsiyle en iyi şekilde ilgilenmiştin.

Hızlıca yatırdığın hastaları son birkez kontrol edip biraz dinlenmek için yorgun adımlarla odanın yolunu tuttun. Işıkları açmadan doğrudan koltuğa uzandın ve kendini bir saat kadar koltuğun huzurlu kollarına bıraktın. Bu bir saatte pek uyuduğun söylenemezdi ancak gözlerini ve ayaklarını dinlendirmiş olmak iyi gelmişti. Üzerindeki kirli kıyafetleri değiştirdikten sonra yeni bir güne başlamanın zamanı gelmişti.

Polikliniğe indikten sonra öğle arasına kadar randevulu hastalarına bakmıştın. Muayene için gelen hastaların arasında Soojin de vardı. Yine yalnız gelmişti. Tarama testi için gerekli kan alma işleminden sonra ultrasonografisini de yapıp gönderdin. Öğleden sonra laboratuvar sonuçlarını değerlendirecektin.

Öğle yemeği için Kyungsoo iyi bir seçenek olur diye düşündüğün için onu aradın.

"Soo hadi beraber yemek yiyelim."

"Sen ısmarlıyorsan neden olmasın Noona?"

"Beleşçilikte üzerine yok. Yemek ısmarlatmaya gelince Noona oluyorum hep zaten. Aramızda sadece iki hafta var."

"Tamam tamam sinirlenme prenses. Yeni açılan güzel bir yer duydum. Ne zamandır oraya gitmek istiyorum. Otoparkta buluşalım benim arabayla gideriz olur mu Noona?"

"Tamam baş belası." Telefonu kapatmadan önce en son duyduğun Kyungsoo'nun derinden gelen kahkahasıydı.

Berbat bir gece ve polikliniğin ardından zombi gibi görünüyordun. Hızlıca önlüğünü çıkartıp lacivert ceketini giyerek aynada makyajını tazeledin. Mükemmel olmayabilirdin ama en azından artık zombiden çok insana benziyordun. İyi bir öğle yemeği ile daha iyi hissedeceğinden emindin.

Asansörde Kyungsoo ile karşılaştın. Arabasının anahtarını parmağında çeviriyor havaya atıp tutuyordu. Modu oldukça yüksekti ve etrafına gülücükler saçıyordu.

"Güzel haberlerin var galiba Soo?"

"Evet yoğun bakımda takip ettiğim sepsisteki yenidoğanın kliniği gittikçe düzeliyor. Bu gidişle fazla sürmez ve annesinin yanına servise çıkarabiliriz. Uzun zamandır ayrılar. Onları buluşturmak güzel olacak." diye cevap verdi yüzüne yayılmasına engel olamadığı kocaman bir gülümsemeyle.

"İki hafta önceki acil sezaryene aldığım 37 haftalık endometritli vaka mı?"

"Evet. Servise geçtiğinde bebeği gelip görmelisin. Kilo almaya da başladı ve gittikçe güzelleşiyor."

Bunu duyduğuna sen de sevinmiştin. Berbat bir gün için güzel bir haberdi.

"Bana haber vermeden taburcu edersen bozuşuruz zaten." diye uyardın.

Uyarının üzerine kahkahasına engel olamayarak başını salladı Kyungsoo. "Tamam, tamam merak etme."

Zemin kattaki otoparka varana kadar işten ve havadan sudan konuşarak gülüşmeye devam ettiniz. Günün yorgunluğuna uyumaktan ve yemekten sonra en iyi gelecek şey iyi bir muhabbetti.

Kyungsoo'nun 67 model siyah bir Mustang'i vardı.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Must Be Perfect DADYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin