19.10.2014
Genç kadın evden dışarıya attı kendini. Bu kaçıncıydı bilmiyordu ama diğerlerinin aksine, seviyordu işini. Çevresindeki insanların kınayıcı bakışları da ona engel olmuyordu üstelik. Onlar neyden anlarlardı ki zaten? Sevmedikleri işleriyle boğuşup duruyorlardı, üstüne genç kadına böyle bakıyorlardı. Yani, tiksinirmiş gibi. Onlar kendi işlerini sevmezken, genç kadın böyle bir işi olmasına rağmen çok seviyordu. Belki onunla ilgili az bile olsa bilgisi olanları şaşırtıyordu ama böyleydi işte! Başkalarıyla birlikte olmak hoşuna gidiyordu.
Ceketinin cebinden telefonunu çıkartıp gelen mesajlara baktı. Burada onun telefon numarasını bilmeyen kimse yoktu. Doğal olarak da, sürekli sürekli mesaj alıyordu başkalarından. İşini sevse de, mesaj yağmuruna tutulmayı hiç sevmiyordu. Bu, tuhaf hissettiriyordu genç kadına. Tuhaftı da zaten...
Okuduğu bütün mesajları sildi. Onlara geri dönecek hali yoktu ya?
Rehberinde kayıtlı olan iki-üç arkadaşından en yakın olanını aradı. Diğer arkadaşları gibi, bu da bir erkekti. Ve en yakını olmasına rağmen, bu arkadaşı da sevmiyordu onun işini. Kim severdi ki zaten? Kimse. Violetta hariç kimse.
"Neredesin, Violetta? Söyle, hemen alacağım seni." Genç kadın gözlerini devirdi. Bu çocuk her defasında böyle mi açmalıydı şu telefonu? Anlamıyordu kadın. 'Alo' diyebilirdi. Ya da 'selam'. Ama o, direkt soru sormaya başlıyordu. Bundan sıkılacak gibi de değildi.
"Boş versene. Umursamadığını biliyorum Diego." Aralarındaki diyalog bu kadarcık sürerdi genellikle. Tabii Diego konuşmayı devam ettirirse o başka. Aslında bakılırsa... Violetta seviyordu arkadaşının konuşmalarını. Onu da çok seviyordu. Ama aşık değildi işte. Aşık olabileceği birisi asla çıkmamıştı karşısına. Çıkacağı da sanılmazdı gerçi. Bir adamın, aşık olduğu kadın böyle olmamalıydı Violetta'ya göre. Doğru da düşünüyordu ayrıca. Hangi adam, başkalarıyla yatan bir kadınla beraber olmak isterdi ki?
Tam da burada oluşuyordu asıl sorun. Violetta işini sevmemeye başlıyordu. Çünkü diğerleri gibi, birisine aşık olmak, zamanının tamamını ona adamak istiyordu. Düşüncesi bile güzel olurken, kim bilir gerçekleşmiş hali nasıl olurdu?
Mesela masmavi gözlü biri çıksa karşısına... böyle olmasına rağmen önemsemese, Violetta'yı hayatına alsa... Birlikte çok mutlu olsalar...
Kurduğu hayalin saçmalığıyla başını iki yana salladı Violetta. 'Birlikte çok mutlu olsalar' mı? Dünya'nın en mutlu çifti olsalar da, ölüm de vardı. Mutlaka bir gün gelir, onları ayırırdı. Birlikte ölme ihtimalleri olabilirdi belki. Ama o da binde bir gerçekleşen durumken, boşuna hayalini kurmak da ne demekti? Saçmalık...
"Violetta! Ses versene ya!" Telefondaki Diego'yu tamamen unutmuş olduğunu hatırlayınca, kafasına minik bir şaplak attı. Bu aralar iyice unutkan olmaya başlamıştı zaten.
"Üzgünüm. Ne söylemiştin, tekrarlayabilir misin?"
Diego'nun gözlerini devirdiği düşüncesiyle kıkırdadı. O her zaman böyleydi. Violetta onu delirtir, ama o, sadece gözlerini devirtirdi. Herhalde kadının en hoşuna giden de buydu. Hem eğlenceli, hem de sıkıcı. Evet, sıkıcıydı artık. O kadar çok bu durum gerçekleşmişti ki, ikisi de sıkılmışlardı. Buna rağmen Violetta kendisine engel olamadan bunu yapmaya devam ediyordu. Gerçekten onun elinde olmadan gerçekleşiyordu. Artık ne kadar çok olduysa, böyle oluyordu...
"Uzun zamandır dışarıda bir şeyler yemedik. Bir kerecik beni kırmadan kabul etsen? Harika olacak, eminim." Eminmiş. Hah! Violetta çabuk çabuk tatmin olmazdı bu tür programlardan. Sadece kendisi yapacaktı. Evet, fazlasıyla dominanttı ama ne yapsın yani? Violetta, böyle doğmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYÂL-TEK BÖLÜMLÜKTÜR
Short StoryÖpüşürken salıncakta sallanıyormuş gibi hissediyorsan, aşıksın.