Sevmek sadece mutluluk getirmiyordu.
Bazende acı getiriyor.
Acı çekmeden sevginin kimetinide anlamıyordu bazı insanlar, sevdiğin gözünün önünde gittikten sonra ona daha fazla özlem duyorurdu ama ben Rüzgar yanımda olsa bile onu özlüyorken onursuzluğa nasıl katlanacaktım.Onun o kötü imaları beni öldürdü nasıl böyle bir şey düşünmüştü benim için .
Bana böyle bir şeyi nasıl yakıştımıştı hiç anlamıyorum. Bunun farkına varmışmıdır, pişman olmuşumdur .Gittikçe alevler yükseliyor tüm duman odayı sarmış durumdaydı. Kendimi mi, yoksa onumu cezalandırıyordum . Gittikçe Rüzgar'ın sesi kulaklarımda uğultu oluyordu. Tüm ciğerlerim neredeyse dumandan iflas edecekti.
Başımı dizime tekrar koyarak gözlerimi kapattım. Uykuya dalarsam ölüm benim için kolaylaşırdı belki. Bir anda bir elin bacaklarımın altına girince irkilmeme sebep oldu.
"Şiş" Gözlerimi açtığımda Rüzgar bir elini başımın altına diğerinide dizimin altına koyduğu gibi beni kucağına yerleştirdi.
Odada baya bir kişi yangını söndürmeye çalışıyorlardı.
Kapıyı nasıl açmışlardı içeriye ne zaman girdiler ben bunu nasıl fark etmemiştim.
Rüzgar hızla beni dumanın içinden çıkartıp dışarıya götürünce buna engel olmadım."İyi misin"? Diye sorduğunda cevap vermedim. Ben ona hala kızgınım. Başımı yavaşça onun göğsüne gömüp gözlerimi tekrar kapattım. Bu insanların yanında kendimi küçük düşürmek istemiyordum.
"Benim odanın anahtarlarını getir"
"Tabi efendim"
Rüzgar'ın odasımı? nasıl olur. Adam otelde bile yeri her zaman hazırmıydı yani. Bir kaç sanine yürüdükten sonra bir odanın içine girdiğimizde kapıyı ayaklarıyla ardından kapatınca onunla yalnız kaldığım için artık uysal olmayı bir kenara bırakıp hırsla onun kucağından kendimi kurtarmaya çalıştım.
Ne kadar çabalasamda onun göcü karşısında göçsüz kalıyordum."Bıraksana geri zekalı" Diye çekirdim. Elimi omzuna koyduğum için ona küfrettiğimde bedeni iyice kasılmış olsada tek kelime etmeden yürümeye devam etti .
Ben debelendikçe elbise eteklerim baldirlarima kadar gelmişti. Tamam bakmıyor olabilirdi ama utançtan yüzüm alev almıştı. Beni yavaş bir şekilde yatağın ucuna indirdiğinde. benim direk elim etellerimin ucuna gidip düzeltmeye çalıştım. Sinirle bakışımı onun gözlerine kaldırarak.
"Beni neden kurtardın. Bıraksaydın ya ölse....." Lafımı bitirmeden dizimin yanına çöküp koca elini dudaklarımın üzerine koyarak konuşmamın devamına engel oldu.
"Sakın... ben ölmeden sana ölüm yok sevgilim"
Ne.. ne.. nededi sevgilim mi.
Hayır onun oyununa gelmeyecektim onun elini dudaklarından çekip."Öl ozaman benim umurumda bile değilsin" diye söyledim.
Ben ne dedim, ölmü dedim.
Ben öyle demek istememiştim ama inkarda etmedim ."Ölmemimi istiyorsun?" diye sordu. Hiçbir şey söylemeden bakışımı ondan alıp elime diktirdim.
"Demek öyle" deyim yanımdan kalktığı gibi uzaklaşmaya başladı. İçimden hayır öyle demek istemedim diyordum ama bir türlü dile vuramıyordum ona çok kırgındım . Rüzgar beni yalnış anladı onun ölmesini istediğimi zannetdiyor ama ben onun ölmesini asla istemiyorum nasıl öyle bir şey ağzımdan çıktı hiçbir fikrim yoktu.
" Ben atlayınca sende benim arkamdan atla. Mademki ikimizinde ölmesini istiyorsun o zaman ilk ben öleyim."deyince
Aniden bakışımı elimden alıp ona çevirdiğimde pencereyi açmış arkası bana dönük atlamak için hazırlanıyordu.
Hayır, hayır bunu bana yapacak kadar ciddi olamaz. Tam ayağını kaldırıp atlayacakken. Yerimden fırladığım gibi arkasından ona sarıldım elimi sım sıkı onun karnında birleştirip başımıda onun sırtına yasladım.