Gözlerimi kısarak karşımda Athos ve Portos'a baktım.¹
"Söyleyin bakalım, Dartanyan nerede?"
Omuz silkerek umursamaz bir tavıra büründüklerinde daha çok sinirlendiğimi hissediyordum ve içimdeki ses daha vahşi! diye bağırıyordu.
"Bunlar Athos ve Portos, sen Aramis, Jungkook'ta Dartanyan. Ben neyim!? Koltuğun altına sürülen mukus mu?" diyen Taehyung'a da aynı bakışlarla baktığımda ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı. "İğrençleşme." diyerek diğerlerine döndüm.
"Cidden bilmiyoruz!"
Athos ve Portos bana yalan söylüyordu. Burnuma çok kötü kokular geliyordu!
"Bu koku ne-"
"Kekim!" diye bağırarak mutfağa koşan Jin'i izledim. Ben de geldiğimden beri diyorum ki, bu çakma sarışın neden çiçekli mutfak önlüğü takıyor...
Konumuza dönelim.
Jungkook tam olarak bir haftadır ortalıkta yoktu ve ben işlerini ertelemeye çalışmaktan-tabii ki onu özlediğimden falan değil, saçmalıyorsunuz-kafayı yemiştim. Beni öptüğü sabah, onu öptüğüm akşamın ertesi, bayılmamın ardından uyandığımda gitmişti. Hiçbir şekilde telefonlara cevap vermiyordu, nerede olduğu konusunda hiçbir şey bulamıyordum.
Sherlock duygularım kabarıyor ama bir işe yaramıyorlardı. Taehyung'u peşime takmış, Jungkook'un ne kadar arkadaşını tanıyorsam, teker teker gidip soruyordum. En son da en yakın arkadaşlarına gelmiştim, yani Jin ve Namjoon'a. Üçü çocukluk arkadaşıydı ve Jungkook ile ilgili her şeyi bilirlerdi, onlar hakkında bildiklerim bunlarla sınırlıydı.
"Şöyle tam kafamın tepesine, bir testere inse kafama da vücudum ikiye bölünse. Biri burada sizi sorgulasın, diğeri de Jungkook'u arasın."
Namjoon ve Taehyung bana garip bakışlarla bakarken kapı çalınca, Namjoon salondan çıkarak kapıyı açmaya gitti. Ve sonra içeriye Victoria Beckham ile girdi...Yani ben kadını ilk görüşümde öyle sandım.
Bu kadın niye bu kadar güzeldi?
"Jungkook'a hâlâ ulaşamıyor musunuz?" diyerek salona girdiğinde, bu kadının neden Jungkook'u sorduğunu sorguladım. Daha önce onu yanında veya çevresinde görmemiştim.
"Ah, merhaba. Siz Jungkook'un menajeri Park Jimin olmalısınız." diyerek yanıma geldi ve elini uzattı. Elini sıkarak suratına baktım. Lanet olsun, kadın çok güzeldi.
"Ve siz de...?"
"Ben Kim Hyerin. Jungkook, Namjoon ve Jin'in liseden arkadaşıyım, mankenlik yapıyorum. İşim gereği yıllardır görüşemiyoruz ve tam da onları ziyarete gelmişken, ortalıktan kaybolmuş. Siz de mi onu sormak için geldiniz?" dedikten sonra elimi bıraktı ve Taehyung'a döndü.
"Kim Taehyung, Jimin'in arkadaşıyım." diyerek Hyerin dene kadınla tokalaştı. Hyerin karşımızdaki koltuğa bacak bacak üstüne atarak oturdu.
Bacaklara bak, nasıl da çarpık değil ve mükemmel! Kızıl saçları dalga dalga nasıl da dökülüyor omuzlarına! Neden bu kadında eleştirecek bir şey bulamıyorum?!
"Evet, ben de onu arıyorum." diyerek tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Jungkook'un neden bu kadar güzel bir arkadaşı vardı? Neyse ki, yıllardır görüşmüyorlamış...
"Jungkook'un seni pek görmek isteyeceğini sanmıyorum, Hyerin." diyerek onun yanına kuruldu, içeriye gelen Namjoon onunla selamlaştıktan sonra.
"Geçmişe mazi derler, hayatım. Şuan buradayım ve konuşup halledilmeyecek bir mesele yok." özgüvenle arkasına yaslandı ve bana gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sᴋɪᴘᴘᴇʀ | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ
Fanfic☯ Jeon Jungkook kızların sevilen idolü, ünlü ve milyarder şarkıcı, hayırsever bir adam. Park Jimin ise...bilirsiniz, o sadece Park Jimin'dir. Jeon Jungkook'un geveze, sakar, üşengeç ve bir o kadar da tatlı menajeri... . . . . Hikayenin kurgusu...