Selamun aleyküm dostlar!
Nasılsınız!İşte yeni bir bölüm!
Hemde ortalık karıştıracak cinsten!
Görüşlerinizi heyecanla bekliyor olacağım efendim!
İyi okumalar dilerim...🔴🔵🔴🔵🔴
"Yavuz?" dedim gayet sakin bir ses tonuyla mutfağa girdiğimde. "Lütfen odanın kapısını açabilir misin?"
Ders çalışmama engel olmak için yine odanın kapısını kilitlemişti.
Tepsiye yeni bir yaprak yerleştirdi ve sarma harcını eklemeden hemen önce konuştu.
"Açamam kardeşim. Biraz ders çalışmaya ara vermelisin. İnsan gibi çalışsan açabilirdim. Nesin sen? Robot mu? Transformers falan mısın? Ki bu çalışma temposuna robotlar bile dayanamaz." dedikten sonra yeni gelinleri bile kıskandıracak kadar ince sardığı sarmasını özenle tencereye yerleştirdi.
İpek denen kumaşın kim olduğunu öğrenmemin üstünden iki hafta geçmişti.Nisan ayı bitmiş neredeyse mayıs ayı yarılanmıştı. Bu da demek oluyordu ki yaklaşık bir ay sonra sınava girecektim. Bu yüzden üzerimdeki stres başımdan duman çıkartacak kadar yoğunlaşmıştı. Uzun aralıklarla deli gibi ders çalışıyordum. Istediğim hedefi tutturmanın yanı sıra, yaşadığım hayal kırıklığını aklıma getirmemek için kendimi derse vermiştim. Bu da bir nevi dezavantajı avantaja çevirmek gibi bir şey oluyordu. Düşünmemek için uykuyu değil, ders çalışmayı tercih etmiştim. Fakat bunu biraz abartmıştım sanırım. Yavuz da buna gönderme yapıyordu.
Bu süreçte abimler etrafımda dört dönüyorlardı. Yavuz'un ders çalışmayı bırakıp biraz ara vermem için kitaplarımı sakladığı, ben banyodayken odanın kapısını kitlediği bile olmuştu. Ali abim dışarı çıkıp biraz hava almam için yapıştığım sandalyemden kürekle kazıyarak beni omzuna alıp kaçırıyor, Yusuf abim stres azaltıcı bitkisel çaylar içirip biraz daha fazla uyumam için diretiyordu. Annem çoktan arkadaşlarını toplayıp dua zinciri oluşturarak benim için bir şeyler okutuyordu. Babam ise lokantadan sürekli etli pideler, dönerler göndererek bu süreçte güçlü kalmam için protein, karbonhidrat basıyordu.
Murat, abilerim ve annem gibi odama zorla girmeye çalışmıyordu. Arada refakatçi gibi abilerimle geliyordu sadece yanıma. Abilerim ne yapmamı istiyorsa ikna etmek için o da bir iki cümle söylüyordu. Ali abimle dışarıya çıktığımızda o da gelmişti. Bir de hep beraber abimlerin zorlamasıyla sinemaya gittik. Onun dışında sadece banyoya giderken odamdan çıktığım için neredeyse evde hiç karşılaşmıyorduk. Yüzünü gördüğüm o nadir anlarda abimler kadar benim için endişelendiğini görebiliyordum.
"Abin doğru söylüyor annecim. Biraz ara ver. Hem bize de yardım edersin belki. Azıcık yüzünü görmüş oluruz bu vesileyle. Kafanı kaldırdığın yok ki kitaplardan... Vallahi sana bir şey olacak diye korkuyorum." dedi içinde benden çok stres biriktiren zavallı anne yüreği...
"Peki annem. Sizin istediğiniz gibi olsun." dedim itiraz etmeyerek ve Yavuz'un tam karşısına oturdum. Annem büyükçe olan düz bir tabak koydu önüme. Ardından tekrar ocak başına döndü. Mis gibi kokusundan anladığım kadarıylaTrabzon'a özgü yoğurtla yenilen arpa çorbasını yapıyordu.
"Bana bak koca dana. Bu tencereden sonra bir tencere daha saracağız. Ayrıca akşam için yapılacak daha bir sürü işimiz var. Bu yüzden yaylana yaylana sarma. Azıcık hızlı hareket et. Ders çalışma dışında acayip uyuşuksun. Böyle kalem gibi hızlı hızlı saracaksın. Bak görüyor musun bu sihirli parmaklardan nasıl sarmalar çıkıyor?" dedi Yavuz ustaca sarmış olduğu sarmaları yüzüme yüzüme sallarken. Ben yaprağı açana kadar iki tane sarıyordu evin hamarat oğlanı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz Damarı
Humor"Yeter..." dedim göz yaşlarım yanaklarından süzülürken. "O, benim hiçbir şeyim değil. Neden bu kadar sorguluyorsun?" Sorduğum soru karşısında duraksadı. "Bende senin bir abinim. Ortada böyle bir durum varsa tabi ki sorgularım." dedi uygun cevabı bul...