Çakıl taşlarıyla dolu biçimsiz bir yolda, gecenin sessiz karanlığında Xuntis şehrine doğru yavaşça ve hafif sekmelerle ilerleyen bir at arabası, önüne iki güzel kadının çıkması sonucu durdu. Ak bıyıklı, gri saçlı, ince, yaşlı bir adam olan sürücüsü, at arabasındaki yerinden kalkmadan heyecanlı bir dille sordu:
"Xuntis'e gidiyorum, var mı gelmek isteyen?!"
Kapüşonunu indirdi kızlardan biri sakince.
"İkimiz de oraya gidiyoruz, fiyatın nedir?"
Yaşlı adam iyice süzdü kızları. İnsan sarrafı bir insandı, hemen anladı onların bir süredir yolda olduğunu ve yorulduklarını. Ayrıca kızlar üstündeki kıyafetler ve saç renkleri hariç birebir aynıydı.
"Ahoy ahoy ahoy! İkizler mi görüyorum ben? Siz iki tatlı kız için kişi başı üç altın yeterli olacaktır!"
İki kız da birbirlerine baktı. Üstünde çelikten, parlak bir zırha ve belinde iki adet kılıca sahip olan kız yeşil gözlü ve kızıl saçlıydı. Diğerinin ise üstünde gece kadar siyah, uzun bir elbise vardı. Görünen yerlerinden bacakları, kolları ve boynu dövmeli olan bu kız ise bir çantaya sahipti; gözleri koyu mor, saçları ise beyazdı.
"Biraz pahalı değil mi ya?" dedi kızıl saçlı kız yaşlı adama.
"Özel araba bu hanımlar! Hem bir de gecenin bu saatinde oraya bensiz nasıl gideceksiniz bakayım siz? Pahalı falan değil, ucuz bu ucuz!" dedi yaşlı adam sırıtarak.
Beyaz saçlı kız çantasından altı altın çıkarıp adama fırlattı ve arabanın hafif çürümüş tahtadan kapısına doğru yöneldi.
"Yürü Asrid."
"Ahoy ahoy ahoy!" diye bağırdı yaşlı adam ve atları kırbaçlayarak tekrar yola koyuldu.
Kızlar arabanın arkasına geçmişlerdi. İçeride onlardan başka biri daha vardı. Sarı renginin koyu tonlarından olma, parlak, çelik bir zırh ve kask takan, kırmızı pelerinli ve büyük bir çift-el kılıca sahip olan bu adam bir paladindi.
Asrid sakince, koltuğu da hafif gıcırdatarak oturmuştu paladinin yanına. İçeride kendilerinden başka sadece bir kişi daha olduğu için etrafı boş bulan beyaz saçlı kız, kafasını arabanın duvarına dayayarak Asrid ve paladinin karşısındaki koltuğa boylu boyunca uzandı, bacaklarını üst üste attı. Ardından kıyafetinin içine seslendi sessizce:
"Sarina, artık dışarı çıkabilirsin."
Kıyafetin içinden tıslayarak çıkan anakonda, kızın eline sarıldı yavaşça.
"Zakrinja! Söz vermiştin!" dedi Asrid kıza.
"Kimsecikler yok, bir şey olmaz." dedi ve gözlerini yılandan alıp paladine çevirdi Zakrinja.
"Değil mi paladin bey?"
Paladin bir süre süzdü kızı ve yılanını.
"Sıkıntı yok."
"Gördün mü? Sarina'cığımın hiç kimseciklere zararı yok!" dedi Zakrinja neşeli bir sesle.
"İnanılmaz..." diyerek sessizce iç çekti Asrid.
Yaklaşık beş dakika daha araba çakıl taşları üstünde seke seke gittikten sonra bir anda durdu ve tekrardan bir "Ahoy! Yolculuk nereye cüce arkadaşım?!" sesi geldi. Bir kaç saniye sonra içeri üstü çıplak, kaslı, sırtında baltası olan sakallı bir cüce girdi. Etrafına baktı, sessizce Zakrinja'nın ayak ucuna oturdu. Atların kişnemesi ile beraber tam yaşlı adam harekete geçecekti ki arabanın arkasından, uzaklardan telaşlı bir ses:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Cadı
FantasyHalk arasında "Beyaz Cadı" ismi ve dengesizliği ile bilinen Zakrinja ve başından geçenler...