ÖZEL BÖLÜM 2

2.9K 177 151
                                    

Ve işte son özel bölümümüz ve haliyle bu hikayeye ait son bölümümüz. Şimdiye kadar yanımda olduğunuz için yine hepinize çok teşekkür ederim. Bu bölüm sizler için multiye son kez karakterlerimizi yeni isimleriyle koydum 😉 Hadi şimdi bölümümüze geçelim.
İyi okumalar canlarım...

Kucağımdaki küçük kızım Damla'yla mutfak kapısına ulaştığımda gözlerim karşılaştığım manzarayla kocaman olurken kızımın ellerini yanaklarına koyup şaşkın bir şekilde "Abişle babam yayamazlık yapmış!" diye konuşmasının hemen ardından "Bu sefer ikinizi de evden atacağım!" diye seslendim oturma odasından sesleri gelen sevgili oğlum ve kocama.

Anlaşılan beyler bugün bizden erken kalkıp güzel bir kahvaltı falan hazırlamak istemişlerdi ama mutfağa bakacak olursak onlar kahvaltıyı hazırlayamadan üçüncü dünya savaşı patlak vermişti. Bir sürü tava, tabak, bıçak ve içi krema dolu kaseler, her şey dağınık bir şekilde tezgaha yığılmışken -bu Ediz'in işiydi- mutfağın ortasında kocaman bir un yığını vardı. Asında sadece ortasında değil mutfağın her yerinde un vardı. Hatta buradan halının üstündeki yumurtayı bile görebiliyordum ki bu da kesinlikle Deniz'in işiydi. Ediz her ne kadar dağınık bir adam olsa da on yedi yıldır bir kere bile sakarlığına denk gelmemiştim.

Hızlı adım sesleri duymamla başımı sağımda kalan oturma odası kapısına çevirdiğimde Deniz koşarak yanımıza geldi ve adımlarını kapıya tutunarak durdurup babasınınkine benzeyen gülümsemesiyle "Günaydın annelerin en güzeli!" diye şakıdı. Ben onun unlar içinde kalmış haline gözlerimi büyüterek bakıp "Ay sen bir de bu halde evin içinde mi gezdin?!" diye sorduğumda hemen arkasından çıkan Ediz aynı yaramaz oğlu gibi gülümseyerek "Günaydın hayatım." dedi. Onun bu cümlesiyle sanki ilk duyuşummuş gibi kalbim titrerken Damla "Ay babiş de bembeyaz!" diye şaşkın şaşkın konuştu.

Ediz onun bu haline gülüp eğilerek çıplak ayağını öptükten sonra "Sana da günaydın prensesim." dedi. Üç yaşındaki kızım neşeyle kucağımda kıpraşırken karşımdaki iki beye gözlerimi kısarak baktım ve "Bu mutfağın hali ne böyle?" diye sordum. Deniz hemen savunmaya geçip ellerini kaldırarak "Valla ben suçsuzum anne, babama dedim o kadar batırma mutfağı diye ama dinlemedi beni." dediğinde Ediz onun kafasına bir tane çakıp "Ulan bacaksız, ben miydim unu mutfağın ortasına döken?" deyip bana dönüp oğlunu göstererek "Bütün suç bunda pantercik, koca un çuvalını döktü yere." diyerek bu sefer de kendini savundu.

Deniz babasına çatık kaşlarıyla bakıp "Ya ben altı yaşındayım! Bacaksız değilim artık!" diye kızarken elimi alnıma koyarak başımı iki yana salladım ve kendi kendime "Ne doğum günü sabahı ama." diye söylendim. Bununla beraber Ediz'le Deniz başlarını kaldırıp bana bakarken birden ikisi de içeri koşunca ben kaşlarımı çatarken Damla bana bakarak "Kaçtıyay anniş." dedi. Onun bu tatlı konuşmasına gülerek "Evet annecim, kaçtılar." dedim ben de. Tam bu sırada Deniz elinde kekleri yamuk bir şekilde üstü üste konuş, pek de düzgün olmayan bir şekilde kremalanmış ve üzerine yamuk yumuk bir yazıyla 'İYİ Kİ DOĞDUN' yazılmış mumları yanan bir pastayla gelirken Ediz de hemen onun arkasında durmuş düşürmemesi için pastayı onun elleri üzerinden tutuyordu.

"İyi ki doğdun melek, iyi ki doğdun melek. İyi ki doğdun iyi ki doğdun, mutlu yıllar sanaaa!"

Ben onların bu tatlı haline gülerken ve Damla heyecanla "Pastya!" diye bağırırken Ediz "Deniz, sıkı tut koçum pastayı." diyerek Deniz'i kucaklayıp benim boy hizama kaldırdı. Ben de bu sırada dolu gözlerimle gülerek "Melek mi?" diye sordum. Ben isim şaşırması falan yaşadıklarını düşünürken Deniz tatlı sesiyle "Damla ile benim annemsin ama babamın aşkısın o yüzden sana nasıl hitap edeceğimizi bilemedik. Sonra karar verdik ki sen hepimiz için başka bir şeysin ama aynı zamanda da tek bir şeysin. Sen hepimizin meleğisin." dediğine ben onun bu kadar mantıklı ve güzel konuşmasına şaşkınlıkla gülerken Ediz onun kulağına "Aferin benim oğluma!" diye fısıldadı.

YETİMHANE 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin