Güneş ışınları demeyi çok isterdim ama yine başında öten alarmın sesi ile uyanmıştı Jennie. Belki de çalar saat yerine kendi telefonunun alarmıyla uyanmalıydı. Güzel ve enerji veren bir şarkıyla uyanmalıydı sabaha. O ise buna da şükrediyordu. Sonuçta başında öten bir anne yerine çalar saat vardı.
Jennie yataktan kalktı ve her zaman giymiş olduğu patiği ayağına taktı. Tavşanları severdi. O yüzden de tavşanlı olanı beğenmişti. Uykulu bir halde banyoya doğru ilerledi. Aynanın önüne geldi. Ve her zaman yaptığı gibi yüzünü sabunlu su ile yıkadı. Çünkü bu onu hep zinde tutardı. İşine odaklanmasına yardımcı oluyordu. Küçüklüğünden beri ince detaylı işleri ve hayat kurtarmayı seviyordu. O yüzden beyin cerrahı olmuştu. İşini seviyordu. Ama gereğinden fazla soğukkanlıydı. Bir kişi ölse bile rahatça öldüğünü söyleyip baş sağlığı dileyebiliyordu. Zaten olması gereken de buydu.
Banyodaki rutin işlerini hallettikten sonra gardrobu açıp karşısına dikildi. Her gün o kadar kıyafeti olmasına rağmen kendine en çok yakıştırdıklarından birini bir kere daha giydi. Üstünde kurmızı, omuzlarından düşük bir kazak altında ise siyah dar pantolonunu seçmişti.Kazağının bir kısmını pantolonunun içine sokarken bir yandan da nasıl bir makyaj yapmalıyım diye düşünüyordu. Normalde çok makyaj yapan biri değildi. Yüzü zaten pürüzsüz ve kusursuzdu. Ama mutlaka az da olsa bir göz farı ve parlatıcı sürerdi. Makyajla kendisini daha iyi hissediyordu. Aynanın önüne geçti ve şimdiye kadar yapabildiği en şade ve şık makyajı yaptı. Hafif açık kahverengi saçlarını açık bırakmıştı. Koluna her zamanki siyah saatini taktı. Siyah resmen onun rengiydi. Kapıya iyice yanaştığı zaman kapıyı açtı ve yan askıda duran gri montunu kollarına geçirmeden sadece sırtına atıp çıkmış eline ise kırmızı mat görünüşlü çantasını da almayı unutmamıştı. Evden çıkınca ilk işi taksi durağına gitmek olmuştu. Arasıra yolu gözlerken bir yandan da çantadaki cüzdanını bulup ücreti almak için çabalıyordu. Her zaman gittiği için kuruşu kuruşuna hesaplamıştı.
Yoldan bir taksi geçtiğini görüp çantasını bıraktı ve yola doğru yürüdü. Elini yolun dışarısına taşırarak taksinin durmasını bekledi. Taksi tam önünde durduğunda önce topuklu ayakkabıları daha sonra ise kendini içine soktu. Taksiciye ise hastanenin adını söylemek yeterli geldi. Çünkü bu hastane buranın en büyük ve özel hastanelerinden biriydi. Ve sıkça bilinirdi.
Hastanenin önüne geldiğinde taksiciye ücreti verdi ve taksiden indi. Aniden yüzüne çarpan hava ile titrediğini iliklerine kadar hissetti. Fazla üstelemeden hastane girişine doğru ilerledi. Kollarını açarak güvenlikçilerin onu aramasına izin verdiler. Daha sonra ise çantasına bakmasına. Hastane sıkı korunuyordu. Birkaç gün önce çatının tepesinde bulunan keskin nişancı yüzünden birçok ölüme neden olunmuştu. Fazla can kaybedilmişti. Ve bir daha böyle bir şeyin olmaması gerekiyordu. Jennie 7. katın düğmesine bastı ve asansör kalkmaya başladı. Yine her zaman olduğu gibi asansörün ani kalkışı tüylerini diken diken etmeye başlamıştı bile. Asansör açılır açılmaz minik aradan kolayca sıyrıldı. Saçlarını iki yana savurarak hafif bir hava yarattı kendisine. Odasına gitti ve elindeki anahtarı alıp odasının kapısını açtı. Buradaki çalışanlara fazla güvenmiyordu. Kimseye güvenmiyordu. Odasının kilidini açtıktan sonra anahtarı arayacağını bile bile hiç düşünmeden çantanın içine atmıştı. İçeri girer girmez dünden beri yanık olan kalorifere baktı. Ayniden yüzünec gelen sıcaklık ile mayıştığını hissetti. Önce elindeki çantayı üç mavi koltuktan birine koydu. Daha sonra ise üstündeki mantoyu az geride duran askılığına astı.Kendi koltuğuna oturup kafasını geriye doğru attı. Başını ovaladı. Ve kesin bir dakika içinde müşterim gelir diye düşündü. İlk önce beyaz gömleğini daha sonra da adı yazılı rozetini taktı. Tekrardan koltuğa oturup altmıştan geriye doğru saymaya başladı. Son on saniyeyi sayamadan kapı çalındı. Acaba oyalandı mı yoksa yavaş mı saydı? Her zaman tam zamanında ya da birkaç dakika geç gelirdi ama onun aksine erken gelmişti. Şaşkın gözlerle karşısındaki asistana bakıyordu. Nefes nefese konuşmaya başladığında dikkatlice dinliyor ve yapbozları birleştirmeye çalışıyordu.
" Has-hastanız... v-var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You are my prey • YOONNİE +18
Science FictionBu hikaye 2035 ve 2050 yılları arasında geçmektedir. Yoongi küçüklükten beri değişik bir çocuktu. Zaman zaman başkalarına zarar verirdi. Zamanla başkalarına acı çektirtmek hoşuna gitmeye başladı. Artık onun içinde sadece saf kötülük bulunmaktaydı. A...