Saat 1'e geliyordu. Otelin kulübüne geçmek yerine odaya çıkmışlardı. Sezin üzerini değiştirirken, Beril kısa bir duş almaya karar vermişti.
Saçlarını fön makinesiyle kuruttuktan sonra banyodan çıktı.
Yatağında Sezin'in oturduğunu görünce gülümsedi. Kıyafetlerini valize yerleştirip Sezin'in yanına oturdu. Işıklar kapalıydı. Sadece gece lambaları aydınlatıyordu içerisini.
"Yatağımı işgal etmişsin." dedi Beril takılarak.
Sezin gülümsedi. Tek kaşını kaldırdı.
"İstersen kalkabilirim." dedi. Gidiyormuş gibi yaparken Beril kolunu Sezin'in belinden geçirdi. Kendine doğru yaklaştırdı.
"Öyle bir şey isteyen olmadı cadı."
Sezin, küçükken Beril'in kendisini sinir etmek için 'cadı' diye çağırdığını hatırlayınca gülümsedi. Başını Beril'e çevirdi. Yüzleri birbirine çok yaklaşmıştı. "Gitmeyecektim zaten." dedi hoş bir ses tonuyla.
Başını Beril'in göğsüne yasladı. Karnına koydu kolunu. Bacaklarını Beril'in uzattığı gibi yatakta uzattı.
Beril, elini Sezin'in saçlarında gezdirmeye başladı. Bir yandan da tüm bunların rüya olup olmadığını sorguluyordu. Kendini ilk kez bu kadar huzurlu hissediyordu. "Bana ne yapıyorsun böyle?" diye geçirdi içinden.
Sezin gözlerini kapadı. Beril'in kalp atışlarını dinliyordu. Yanındayken de hep böyle hızlı mı atıyordu? Peki ya Beril'inkinden farksız olan kalbi?
"Ormanda, okul gezisinde kaybolduğumuz günü hatırlıyor musun?"
Sezin başını kaldırmadan yanıtladı Beril'i. "Unutmak ne mümkün."
Bir, iki, üç, dört.. Arkadaşı ağaca yaslanmış, gözlerini kapatıp saymaya devam ederken Sezin ormanın içine doğru koşmaya karar verdi.
Oyunun heyecanına kapılmış, kamp alanından uzaklaşmıştı.
Etrafına bakındı. Geri dönmek için hangi yolu kullandığını hatırlamaya çalışıyordu ama çıkaramıyordu. İlerlediği her yer birbirine benziyordu.
Korkuyordu. Akşam üzeriydi. Bir kaç saat sonra gece olacağı aklına gelince gerilmeye başlamıştı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
Bir ağacın altına geçip oturdu. Bekledi. Bekledi. Ne kadar süre geçmişti bilmiyordu. Ormanın içinden duyduğu sesler daha da ürkmesine neden oluyordu.
"Sezin?"
Adının seslenilmesiyle başını sağa çevirdi. Beril'i görünce oturduğu yerden hızla kalkıp, koşarak Beril'e sarılmıştı.
Hem korkudan hem de tanıdık birini görmenin mutluluğuyla gözlerinden yaşlar akıyordu.
"İyi misin?"
Beril Sezin'in ağladığını görünce endişelenmişti. Elini tuttu.
"Herkes seni arıyor. Gidelim hadi."
Sezin başını Beril'in göğsünden kaldırdı. O gün hem eğlenmiş, hem korkmuştu.
"Kamp alanına gidiyoruz sanmıştım." dedi imayla.Beril, Sezin'in mavi gözlerine sabitledi elalarını. Ciddi durmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Dudakları yukarı kıvrıldı. "Karşımıza köpekler çıkmasaydı gidecektik."
Sezin gülmeye başladı. "Oradan kaçışını unutamıyorum Beril."
Sezin'in gülüşleri kulaklarını doldururken gülümsedi. O kadar tatlı geliyordu ki. Kendini onu izlerken buldu.
Toparlanıp yüzüne ciddi bir ifade takındı.
Kollarından yakalayıp geriye yatakta yatırdı Sezin'i."Demek unutamıyorsun!"
"Ya. Beril!" Sezin'in gözleri kısılmış, gülmeye devam ederken Beril'in yüzüne çok yaklaştığını hissetti. Gülmesi kesilmiş, gözleriyle Beril'in hareketlerini takip ediyordu. Beril'in bakışlarının bir an dudaklarına kaydığını görünce yutkundu. Kalp atışları hızlanmıştı. Beril'in sıcak nefesini dudaklarında hissedince gözleri istemsiz olarak kapanmıştı.
Beril, Sezin'i şaşırtarak yanağından öpüp biraz geri çekildi.
Beklemiyordu Sezin. Bu sefer bozguna uğrayan kendisi olmuştu. Gözlerini açtı. Resmen oyun oynamıştı kendisiyle. Üzerinde bıraktığı etkiyi atlatıp kaşlarını çattı. "Çok kötüsün Beril."
..
Sabah 4'e doğru geliyordu. Nesli elindeki shot bardağını sertçe masaya bıraktı. İlk kez bu kadar alkol tüketmişti ve durmadan gülüyordu. Behiç'te yanında ondan farksızdı.
"Ben lavaboya gidiyorum. Nerede olduğunu biliyor musun?"
Behiç elini kaldırdı. Sağ tarafı gösterdi.
"Burada."
Behiç'in gösterdiği yere baktı. Odaklandı. Boş duvar vardı sadece.
Nesli, Behiç'in kendisinden daha kötü olduğunun farkındaydı. Bilincini onun kadar kaybetmemişti. Behiç'in yanına gidip kolunun altına girdi.
"Gidelim artık."
Behiç tüm ağırlığını Nesli'ye bırakınca Nesli çökmüştü.
"Berillere de haber ver." dedi Behiç.
Nesli arkadaşlarının nereye gittiğini bilmiyordu. Bir yandan Behiç'i taşımaya çalışıyordu. Bir yandan da etrafına bakınıyordu. "Çok ağırsın Behiç. Taşıyamıyorum."
Nesli Behiç'i koltuklara kadar getirip, oturttu.
"Burada bekle. Hemen geleceğim." dedi.Behiç eliyle tamam anlamında işaret yaptı. Gözleri kapalıydı. Başını geriye atıp koltuğa yasladı.
Nesli etrafa göz attı. Can'a bakınıyordu. Görememişti. Tuvaletlerin olduğu yöne gitmeye karar verdi. İçerideki yoğun müzikten uzaklaştıkça rahatladığını hissediyordu.
Duvarda asılı olan tabelalara dikkat etmediği için erkek tuvaletine dalmıştı. Kapıyı açınca beklemediği manzara karşısında gözleri kocaman açıldı. Yanaklarına alevler basarken, özür dileyip hemen kapıyı kapattı. Kendine kızıyordu.
Hızla arkasına döndüğünde sert bir bedene çarpınca afalladı. Başını kaldırıp kime çarptığına bakınca Can olduğunu gördü. Yanında Yiğit de vardı.
"Can neredesin sen? Seni bulmaya çalışırken gördüğüm görüntüler.." Nesli konuşmasını yarıda kesip Can'ı kolundan tuttu. Peşinden sürüklüyordu.
"Ne görüntüsü?" diye sordu Can. Nesli bir cevap vermemişti.
"Behiç kötü. Yardımına ihtiyacım var."
Behiç'in yanına geldiklerinde koltuktan kaldırıp Can ile beraber odaya çıkardılar.
"Gerisini ben hallederim. Sen odana gidebilirsin Nesli."
Nesli, Can'a yanıt olarak başını salladı.
Kendisini yorgun hissediyordu. Gecesi eğlenceli geçmişti ama alkolden dolayı başı dönüyordu.
Koridorda ilerlerken duvara çarpıp bacaklarının üzerine düştü. "Kim ittirdi beni?!"
Arkasına baktı. Kimse yoktu. Duvardan destek alarak ayağa kalktı. Bir daha ağzına alkol sürmemeye karar verdi.
Odanın kapısını açıp içeri girdi. Üstündeki hırkayı çıkardı, eline aldı. İçerisi sıcak gelmişti. Işığı açmaya yöneliyordu ki vazgeçti. Sezin ve Beril'in çoktan uyuduğunu gördü.
Kendi odasına geçip üstünü değiştirdikten sonra yatağa uzandı. Uyuması uzun sürmemişti.