Her şeyin değiştiği zamanlar vardır. Zaman farklı akar sizin için...
İşte benim için o zaman gelmişti. Kurallar çiğnenilecek, umutlar tükenecek hatta sevgiler bile bitecekti artık. Bu tıpkı babamın anneme sonsuzluk yemini edip 7 yıl sonra onu terk etmesi gibiydi. Ama bu sefer terkedilen annem değildi. Bendim... Babam artık beni de bırakmıştı. Ogunquit'te yeni karısı Jane ile ve ortaya bir anda çıkıp her şeyi mahveden iğrenç kadının içinde yüzen zavallı embriyoyla kalacaktı. Bense annemin yanına Ogunquit'e taşındım. Annemde beni sıkı bir okula ve yüzme takımına yazdırdı. Hayatım Heidelberg'te çok rahat ve yaşanılasıydı. Ama şimdi sadece yorulduğumu hissediyorum.Labirent gibi olan spor salonunda acı çeken çocuklar... Daha 13 yaşında olan biz isyankar "ergen" ler için bir savaş meydanıdır adeta. Ama genelde 15 yaş ağırlıklı çocuklar olan bu spor merkezine düşme sebebim babamdı. "Hayatta Kalma Kanunları" başlığı altında toplanan saçma kurallar bütün gençleri birbirine düşürmüştü. En kötüsü de annem bunu yükselmem için bir fırsat olarak görüyordu. Takım kaptanları ailelerin kuruma bağışlarıyla belirleniyordu ve bu yetmezmiş gibi en iyi dereceyi hangi takım yaparsa spor merkezinin yönetimi o grupta oluyordu. Yüzme, basketbol, voleybol, boks, eskrim, koşu, jimnastik, futbol, buz hokeyi, tenis, rugby, lacrosse ve okuçulukta birer takımı olan bu eğitim merkezi rekabeti, hırsı ve çirkefliği yaşam biçimimiz haline getiriyordu. Gittiğim okulu seviyorum ama okul sonrası yüzme antrenmanları... Takıma alınmak için çalıştırılıyoruz ve bu çok yorucu.
Burda herkes kendi yaptığı spora saygı duyar. Mesela yüzücüler yüzücüleri, basketçiler basketçileri kollarlar. En azından takım içi rekabet yok. Geçen ay ülkeler arası yapılan yarışta altın madalya aldıkları için rugbyciler spor salonunu yönetiyor. Çok bencil ve hırslı olmaları işleri daha da zora sokuyor. Önümüzde 1 yüzme yarışı var ve eğer madalyayı alırlarsa yönetici takım yüzücüler olacak. Bu benim de işime gelebilir. Yarın ki takım seçmeleri iyi geçerse en azından yedeklerin arasında olabilirim. Hatta belki yarışa bile katılabilirim. Bu yüzden bunu mahvetmemeliyim.
Pazar sabahı yavaşça aralanan göz kapaklarım saatin 8 olduğunu görünce yataktan fırlamama neden oldu. Seçmelere 30 dakika vardı ve yetişme ihtimalim her geçen dakika daha da azalıyordu. Çantamı alıp hızlıca evden çıktım. Annem işe 7'de gittiği için evde değildi. Koşup otobüse yetişmeye karar verdim. Yan komşumuz bahçıvan Stephen seslenene kadar nefes almadan koşuyordum.
"Thomas! Nereye böyle?"
"Seçmelere yetişmeye çalışıyorum Bay Stephen."
"Atla o zaman arabaya. Seni yetiştirebilirim belki." dedikten sonra arabasına doğru koştum. Bir bahçıvana göre fazla üst düzey yaşıyordu. Ama şu an umrumda olan tek şey o seçmelere yetişmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE BULUŞALIM
Teen FictionAynı gökyüzünde süzülen umutlar... Bunlar bizim yol göstericimizdi işte. Artık ne olacağına onlar karar veriyordu. Bütün yasadışı işlerin yürütülmesinden sorumluyduk artık. Rüşvet her şeyin önüne geçmişti bu masmavi gökyüzünde. Duygular yerle bir ol...