Yusuf
Ağlıyordu.....
Gözleri kan çanağına dönmüş ağlıyordu....Her bir damla yaş beyaz teninde süzülüp yüreğimi darmadağın ediyordu...
O ağladıkça ciğerlerime çektiğim hava geçtiği her yeri yakıyordu....
Sözcükleri bir ok gibi yüreğime saplandı....Şuan akan her bir damlanın tek nedeni ben miydim?
Ne yapacağımı bilemeyecek kadar tecrübesiz bedenim olduğı yere mıh gibi çivilenmişti...Gök mavisi gözleri bulutları dağıtıp gözlerime kattı bakışlarını ...Şu an nefes alamayacak gibiydim....bana değen bakışları kalbime süzüp yer edinmeye başladı kendine....kalbim ilk defa şahitti bu bakışlara ......hesap soruyor ve beni kendine doğru sürüklüyordu......
Cümleleri özlem mi kokuyordu yoksa özleyen ben miydim,
Sorular beynimde dans ederken bakışları hala üzerimdeydi.
Tüm bu duygular eşliğinde küçük bir his sızdı puslu kalbime .....cümlelerindeki sitem bensiz olmanın verdiği serseniş miydi?
Kızıyor benden hesap soruyordu....Onu arayıp sormadığımın nedenlerini bir bir sıralayabirdim...Fakat şuan kalbim hiç bir sözcüğü ihtiyaç duymuyordu.....kelimeler kifayesiz anlamlar dahi anlam yitirmişti...... Kalbimi parmak uçlarımın arasına alıp boşta duran elini tuttum....Parmağımın değdiği her yer yanıyordu.....Korkak ve bir o kadar da cesur dum şuan....Aramızdaki mesafeyi bir adımla kapadım....Gözlerim beyaz yüzünde gezinirken dudağının kenarı kıvrıldı ve bir tebessüm oturdu....Ben bu tebessüm için tüm hayatımı vermeye hazırdım.....
-Özür dilerim....
Dedim....niçin özür dilediğimi unutmuştum....sadece şuan gök mavisi gözlerinde kaybolmak istiyordum..
Usulca yanaştı kızaran burnunu kalbimin üstüne gömdü...Şuan kalbim atmayı unutabilir ve tüm kalbim bu küçücük anda kalabilirdi.Yüreğime dokunuyordu yüzü , bakışları.......Tüm sıcaklığı ruhumu sararken lavanta kokusu benliğime karıştı....Genzim yanıyordu...Burnuma dolan çiçekli kokudan değil,benliğine bulanıp Rabia olan kokudan. ......bir elim onun avuçlarındayken diğer elim boşta sallanıyordu.Kalbim komut verircesine havalandı ve lavanta kokulu sevdiğimin beline dolandı.Ben ne zaman bu kadar cesur oldum bilmiyorum,sadece fütursuzca burnuma dolan kokuyu içime dolduruyordum.Belkide tüm bunlara beni sevkeden oydu..Allah şahidimdi ben uzaktan severek yanmayı da bilirdim......
Kaç zaman geçti ....Kelebeklerin ömrü kadar kısa mı bilmiyorum?
Fakat hayat kadar gerçekti.....Kokusu bir ömür boyu yüreğimden silinmeyecek hep bu günkü gibi kalbimi dolduracaktı....
Başı usulca havalandı göğsümden bakışları bir müddet gezdi yüzümde ve usulca ayak uçlarına takıldı .....elime belinden çekip çenesine götürdüm ve usulca fısıldadım:
-Ben hep bir adım ötendeyim Rabia ....Uzatsan elini tutabilecek kadar yakın....
-Ben sadece yanlız kaldım .....Özür dilerim ...
Özür dilesin istemiyordum ....Ellerimin arasında usulca ayrıldı ve bir adım ötede bakışları yerde durdu.....Burnuma dolan lavanta kokusu hala tazeyken sesim biraz daha yumuşatarak konuşmaya devam ettim:
- Sen hayatıma girdiğin andan itibaren seni düşünmek zorundayım...Bana heap sormak hakkın bir daha özür dileme ...Şimdi sarmak istiyordum .... Bir gün olup da gideceği yollara dönmesi için sebepler yüklemek istiyordum....Aklında ne varsa silip yerleşmek istiyordum...Çünkü o bugün yüreğime dokunmuştu.. sevilmek böyle bir şey miydi? Tüm dünyayı avuçlamak gibi....Bana o bir adım gelmiş hemde yüreğini alarak yanına.....Seher vaktinde yüreğimden dökülen duama, yer gök mü şahitti yoksa kalbim mi öyle hissediyordu.
Az önce bize şahit olan kaldırımı adımladım.Ve Rabia'nın yani başında durdum ....elini tutup yürüme ye başladım....Adımları benimle aynı ahenkte atıyor du...Geldiğimiz yolu tekrar aşındırıp hastane bahçesine girdik....Olduğu yerde durmasıyla bende durdum ve bakışlarıyla tuttuğum eli göstererek konuştu:
-Herkes bize bakıyor elimi bıraksan..
Yüzüme bir gülümseme yerleşti az önce başını göğsüme koyan o değildi sanki....yavaşça kulağına eğilip konuştum:
- Sen benim eşimsin Rabia ....Bu eli tutmam kadar doğal bir şey yok...
Pembeye boyanan yüzü gözlerime dolduğunda yüzlerce soru barındırıyordu bakışlarında..... yüz hatlarımı bir az daha ciddileştirdim....
-Sen Rabbimin huzurunda bana eş olmadın mı?Tuttuğum el sardığım kollar bunun için yargılanamaz değil mi?
Cümlelerime bir çok anlam yüklemiştim ..Beni hissetsin istiyordum....Kendime verdiğim kararları es geçiyordu bedenim...Onun lavanta kokusu dolmuşken sineme savaşma vakti gelmişti ....Gideceği yollara tek tek taş koyacaktım.
O benim küçük karımdı...
Kıyamadığım...
Sevmeye doymadığım..
Gönlümü yok sayarak gitmesini izleyemezdim artık ....
Çünkü lavanta kokusu çoktan karışmıştı ruhumun her zerresine .....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM AVUÇLARINDA TİTRERKEN
RomansaBu benim hikayemdi.....kırgınlığım ve acılarımın içinde sığındığım....Ürkek yüreğimle kalbimi sevdiğimin avuçlarına bıraktığım...... Her defasında tökezleyip düşendim ben.....Hiç biri onla dolu kalbimle düşüşüm kadar açıtmamıştı...... Ey sevgili...