'e'

1.9K 227 43
                                    

Jungkook:

"Her şey tamam. Evet Taehyung hakkındaki tüm bilgiler burada. Evet bilgisayardaki ek bilgiler de silindi. Kan değerleri silindi. Taehyung için hazırladığımız her şey arabada ama şimdi Taehyung'u buradan nasıl çıkaracağız?"

Her şeyi tamamlamıştık ama bunu bir türlü nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. Kutuya koysak korkacaktı çünkü hala çok küçüktü ve bu tür şeylerden korkuyordu.

"Hey! Hey! Benim aklıma bir fikir geldi." hepimiz merakla Hoshi'ye bakarken o da kucağımda uyuklayan Taehyung'a bakıyordu.

"Taehyung'un uykusu var ya şimdi ve bizim onu sessiz bir şekilde çıkarmamız gerekiyor. Onu kutuya koyalım hava alması için delikler açalım ve benim telefonumdan ninni dinleyerek uyusun. Ne dersiniz?"

Hepimiz birbirimize bakarken düşündükçe mantıklı gelen fikir ile başımı salladım. Diğerleri de onayladığında kucağımdaki Taehyung ile onu sarsmadan ayağa kalktım.

"Gidelim bakalım minik fare!" kucağımda sırnaşıp başını boynuma koyduğunda birbirimize baktık. Çünkü Taehyung'un uykusu çok hafifti ve yattığı yer değiştiği anda uyanıp ağlamaya başlıyordu.

En sonunda karar verip Hoshi'nin telefonunu arka cebime koymuştuk ve kulaklık ile çok yüksek seste olmayacak şekilde ayarlayıp kulaklarına takmıştık. Kucağımda tutarken üzerime Taehyung'u sarsmadan Namjoon'un bol ve büyük montunu geçirdim. Dışarıda montluk bir hava yoktu ancak şuan mecburduk.

Montun fermuarını Jimin çekerken bir taraftan da Jun şapkamı takıyordu. Şapkayı da taktıktan sonra şapkanın ipleri ile sadece yüzüm görünecek şekilde bağlamıştı. Jimin de fermuarı tamamen çektikten sonra hepsi bana gülmeye başladı.

Tamam itiraf ediyorum gerçekten komik bir görüntüydü ama bir an önce çıkıp o lanet arabaya binmek istiyordum. Ayrıca Taehyung da havasız kalacaktı montun içerisinde. "Hadi hızlı olalım yoksa Taehyung havasız kalacak."

Hızla odadan çıktığımızda sanki kollarımı göğsümde birleştirmişim gibi ilerliyordum oysaki Taehyung Bey düşmesin diyeydi bütün bu çabam.

 Binadan çıkıp arabanın önüne geldiğimizde kendimi direkt arabanın içine, en arka koltuğa attım. Direkt buraya oturmamın sebebi ceketimin fermuarını açtığımda ve şapkamı indirdiğimde dışarıdan görünmemesi içindi. Ayrıca camlarda siyah film vardı böylece dışarısı görünmüyordu. Büyük bir araba ile gidecektik. Çünkü Tanrı aşkına 12 kişi normal bir arabaya nasıl sığalım.

Diğerleri de arabaya binerken sorunsuz bir şekilde binebilmenin heyecanını yaşıyordum ki arabaya yaklaşan güvenlik görevlisi ile hızla fermuarı çektim ve şapkamı taktım. Sürücü koltuğunun yanındaki cama tıklatıldığında Mingyu camı indirdi ve neredeyse her sabah istisnasız gördüğü güvenlik görevlisine baş selamı verdi.

"Bir sorun mu var?"

"Oh! Hayır efendim bir sorun yok. Sadece böyle büyük bir araba kuruma ait olmadığı için sormaya gelmiştim ama sizinmiş demek. Nereye gidiyorsunuz?" Adamın pişkin pişkin konuşması hepimizi çileden çıkarırken Mingyu gülümseyerek cevap verdi.

"Yıllık iznimizi kullanmaya karar verdik. Hem de biliyorsunuz ki hatalı projeden dolayı hepimiz bir çöküş yaşadık. Hem zihnen hem de fiziken dinlenmemizin mantıklı olacağını düşündük. Busan tarafına gidiyoruz. Kafa dağıtacağız."

"Pekala iyi günler." Gülümseyip baş selamı verdi ve camı kaldırıp gaza bastı.

"Ev Seul'un çıkışında bir yerlerde Mingyu, neden Busan dedin ki?" Wonwoo kaşlarını çatmış anlamaya çalışır bir hali vardı.

"Minik Taehyung'umuz ile beraber gidiyoruz o yüzden her şeyi sağlama almamız gerek. Ne olur ne olmaz. Hazırlıklı olmalıyız." o an hepimiz Mingyu'nun kıvrak zekasına hayran kalmıştık. O sırada kucağımda kıpırdanan Taehyung ile hızla şapkamı indirdim ve başını ortaya çıkardım.

Kısık gözleriyle etrafa bakıyor nerede olduğunu kavramaya çalışıyordu. İlk defa dışarıya çıktığı için gözlerini büyüterek baktığı şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Montun fermuarını da indirdiğimde ellerini cama doğru uzamıştı. Poposundan ve karnından destekleyerek cama uzattığımda cama dokunmuştu. Etrafa o kadar meraklı o kadar güzel bakıyordu ki onu yemek istiyordum şu an.

Cama konan kuş ile Taehyung onu sevecek sanarken camı ısırmaya çalışması ile kanındaki DNA'ların ilk defa kendini gösterdiğini anlamıştım. Cama işaret parmağım ile vurduğumda sesten dolayı uçan kuş ile Taehyung sinirle bana bakmaya başlamıştı. Öğle yemeğin gitti pisicik.

Kucağımdan inip hareket eden arabanın içinde emekleyerek Minghao'nun yanına gitti. Bacağına sürtünen kafa ile bakışları yere dönen Minghao Taehyung'u görmesi ile hemen kucağına almıştı.

"Ne oldu bizim Taehyung'umuza? Neden büzdün o tatlış dudakları?" Minghao tatlı çıkardığı sesi ile konuşunca dudağını daha da büzüp gözlerini doldurarak parmağı ile beni gösterdi. Gözlerim büyürken diğerlerinin de başı bana dönmüştü.

"Hey! Hey! Ben bir şey yapmadım. Cama konan kuşun uçup gitmesini sağladım sadece."

Taehyung dudaklarını daha da titretirken birden çığlık çığlığa ağlaması ile donup kalmıştık. İyi de ne yaptım ben? Ayrıca bu Taehyung'un doğduğundan beri ilk ağlamasıydı.

Derin derin nefes almaya çalışan Taehyung için camı açan Minghao sırtını okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu. Ağzını açıp kapıyor sanki bir şey söylemeye çalışıyordu.

"Hı-hı-hı ağağağa  ye-ye-yeme-yemeği-yemeğimi u-uçu-uçurduuuuuu."

Hepimizin gözleri ilk defa konuşan Taehyung ile yuvalarından fırlarken, o hala önünden uçup giden yemeği için ağlıyordu.

~

#13.05.19->31.03.20

Experiment 'taekook'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin