Yaz tatilinde olmamıza rağmen üniversitede yapmam gerekenler olduğu için erken kalkmam gereken bir güne gözlerimi açıyorum. Klimadan dolayı her yerim tutulmuş bir vaziyette. Uyurken açmadığımı hatırlayınca geriliyorum biraz. Sonra içeriden bir tıkırtı duyuyorum. Ağır bir nesne yere düşüyor. Üzerimdeki örtüyü kenara atarak yataktan kalkıyorum. Her sabahkinden daha da sersem bir vaziyetteyim. Halbuki ne çok ne de az uyuyorum. Yolunda olmayan ne, diyorum kendi kendime.
Salona ulaştığımda kulağında kulanklık takmış, spor yapan bir Jeon görüyorum. Benden daha bitkin duruyor. Bayılana kadar spor yaptığına göre kafası bir hayli bozuk. Eğilip kulaklığından birini çıkartıyor ve poziyonumu bozmadan günaydın diyorum. Plank poziyonundan ödün vermeyerek "Günaydın." diyor. Sonra sesli bir şekilde saymaya başlıyor. 120'ye kadar yavaş yavaş... O saya dururken ben de lavaboya gidip elimi yüzümü yıkıyor ve dişlerimi fırçalıyorum. Son bir kez aynaya baktığımda soluk tenli bir yüzle karşılaşıyorum.
Neyim var benim?
Onu sevmemek benim suçum değildi. Bu tarz şeylere biz karar veremeyiz, kader seçer değil mi?
O benim yakın arkadaşım olduğu için mi bu kadar berbat hissediyorum?
Onu bu hale getiren ben miydim cidden?
Elimdeki havluyu yüzüme bastırarak aynayla olan bakışmama son veriyorum. Kendimi görmeye tahamülüm yok gibi. Oysa ki kendini seven biriyim. Kore güzellik anlayışlarına uymayan ve uyan yönlerimle kabul ettiğim kendimden bu kadar iğrenmem normal olamaz.
"Cho Ni?"
Jeon'un meraklı sesiyle kendime gelip kapının öbür tarafındaki arkadaşıma mutlu bir surat sunmak için gülümsemeye çalışıyorum.
"Geldim."
Kapıyı açtığımda Jeon yüzüme dik dik bakıyor. Rol yaptığım o kdar ortada ki bunu anlamak için uğraşmasına bile gerek yok.
"Sana anlatmamalıydım."
Salona doğru ilerlerken onun arkasından geliyorum. Onun kendini suçlamasını istemiyorum. Bu durumu düzeltmeliyim.
"Böyle söyleme Jeon. Sen de anlatmasan halen Taehyung'u kırmaya devam edebilirdim."
Koltuğa yayılarak oturup kafasını geriye doğru yaslıyor. Bir de kaşlarını çatıyor.
"Jeon... Ben bu tarz işlerden anlamam. Bana bu durumu anlatarak ne kadar büyük bir iyilik yaptın bilemezsin."
Kollarını önünde birleştiriyor. Gözleri kapalı.
"Taehyung ve kız arkadaşı buraya gelmiş?"
Kara haber tez yayılıyormuş gerçekten,diye geçiriyorum içimden.
Bu esnada Jeon ne söylediklerini soruyor. Kalbimde bir ağrı hissediyorum. Tanıdık bir ağrı bu. Ben buna veda ağrısı diyorum."Mutluyuz dedi."
Jeon gözlerini açıyor ve: "Kim?" diye bir soru yöneltiyor. Şaşkın gibi.
"O kız."
Ellerini yine saçlarına daldırıp gülümsüyor. Sinirli bir gülümseme bu. Sanki bir haya yapmış da yeni fark ediyor gibi bir hisse kapılıyorum.
Sanırım haklıyım da. Ellerini ısırmaya başlıyor."Neler oluyor Jeon?"
"Parçaları birleştir Cho Ni. Senin evine gelmek zorunda kaldım çünkü Chi Ra beni evden kovdu. Sanırım sana anlattığımı biliyor."
Ah, ben de diyorum bu kızla yine neden tartıştılar? (Sevgililer ama yıllardır aşık olduklarında ve yakında evleneceklerinden aynı evde kalıyorlar.) Tuhaf olan şeyse çoktan olmuş bitmiş bir olay öğrenildi diye neden bu kadar kızdı ki?
Bu bir sır mıydı? Benden hariç herkes biliyormuş, nasıl sır olsun ki?
Taehyung bildiğimi bilirse utanır mı? O zaman neden evine gelsin kızım sakin ol.
Tae evime geldi...
Mutsuzdu...
Yaralı elime baktı...
Dur biraz yoksa...
"Senden halen hoşlanıyor olmasın Cho Ni?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakallı//KTH
FanfictionPortakallar kışın hırçın havalarına yangındırlar. Zoru seçmeyi severler. Kış ne kadar soğuksa onlar da o kadar tatlı olurlar. Soluk renkli o ayları, tupturuncu yuvarlaklar süsler. Böyle böyle kış renklenir, tatlanır. Kış, hoşlanırsa portakallardan...