Ben ne yapacağım?
O beni halen seviyorsa bu çok daha ciddi bir durumun içindeyim demektir. Japonya'ya Erasmus yapıp geldim. Bunca zaman beni aramadı ama halen sevdi öyle mi? Bu ayrı bir depresyon sebebi benim için.
"Jeon, bana yardım etmelisin."
Sıkıntılı bir suratla bana bakıyordu. Sanırım ondan istediğim şey imkansızdı. İnsanların kalbini ya da hislerini ev dekore eder gibi düzenleyemezdin, değil mi?
"Taehyung'un üzülmesini istemiyorsun ama ona aşık falan da değilsin. Hm,ne bileyim, bir hayli sancılı bir durum."
Bu yükü tek başıma üstlenemem sanırım. Lakin başkalarını bulaştırırdığımda da onlara zarar vereceğim. Tıpkı Jean ve Chi Ra gibi tartışacaklar. O halde bunu bizzat bu kaosun ortasındaki kişiyle görüşmeliyim. Taehyung ile...
°•°
Üniversitedeki işim bittiğinde saat henüz 12 bile olmamıştı. Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Taehyung ile yüz yüze gelmemek için tek bahanem de elimden kayıp gitmişti. Oflayarak otobüs durağına ilerlemiştim. Kader onunla konuşmamı deli gibi istiyormuşçasına ben durağa varır varmaz binmem gereken otobüsü getirmişti. Bu işaretleri iyiye yorarak otobüse binmiştim.
Taegilin lokantasına gitmeyi planlıyordum. Aklıma gidebileceğim daha mantıklı bir yer gelmiyordu. Onu ayağıma çağırmak da istemiyordum. Bu çok tehlikeli bir durum olabilirdi.
Otobüs yolda seyir halinde devam ediyorken bir kırmızı ışıkta durmuştu. O esnada ben de dışarıdaki arabaları izlemekteydim. Bir afiş gözüme ilişmişti. Resim bir Kpop grubuyla ilgiliydi. Yakında çıkış yapacakları yazıyordu ve isimler arasında Hana da vardı. Şok olmuştum. Aynı zamanda mutlu ve gururluydum da. Sonunda başarmıştı. Hemen telefonumdan afişin fotoğrafını çekmiş ve Hana'ya bir tebrik mesajıyla birlikte göndermiştim. Sesi ve karakterinin tüm sahneleri sallayacağımdam emindim. Zaten televizyonlara fazla uzak da sayılmazdı. Bir çok çocuk programında roller almıştı. Yani o zamandan belliydi.
(Ship amaçlı değildir.)
İneceğim durağa geldiğimi fark ettiğimde üzerimden tır geçmiş kadar yorgun hissetmiştim kendimi. Elektronlarıma kadar hissetmiştim negatif havayı. Otobüsten inip bir iki sokak yürüdüğümde o güzelim kokuların saçıldığı caddeye çıkmıştım. Ve tam karşımdaydı lezzet cenneti. Buraya tekrar gelip bu kokuları hissetmek bile endişemi engelleyemiyordu. Bir iki adım atıp restoranın görüş alanımı tamamen işgal ettiğinde o ortaya çıkmıştı. Üzerinde beyaz bir gömlek... Elindeki çöplerle çöp kutularına doğru ilerlemişti. Çöpü attıktan sonra aniden durup benden tarafa bakmıştı. Yoğun ama bir o kadar da karanlık bir bakıştı bu. Uzunca bir süre öylece bakmıştık birbirimize. En sonunda ilk adımı atan ben olmuştum. Onun da beklediği buymuş gibi o da bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Ürkek adımlardı benimkiler. Mantıksız davrandığımı hissetmiştim.
Ortada buluştuğumuzda uzatmaya gerek olmadığını düşünerek direk konuya girmiştim.
"Taehyung, beni halen sevdiğini düşünüyorum. Bu doğru mu?"
Yüzünü ifadesiz bir haldeydi ve böyleyken bir şey anlamak çok zordu.
"Bunu da nereden çıkardın Cho Ni?"
Kaçmaya çalışıyordu ama buna izin veremezdim. Birkaç gün daha cevapsız yaşarsam delirecek gibiydim.
"İşaretlerden Taehyung... Bugüne kadar göreemdiğim o işaretler son birkaç günde bana çok şey anlattılar."
"Aşk meşk konularında derslerde kadar başarılı olduğunu zannetmiyorum."
Bu ifadesiz surat beni korkutmaya başlamıştı. Ruhsuz bir bedene bakıyormuş gibi hissediyordum. Onun için iyice üzülmeye başlamıştım. Lakin elimden gelen sadece ona acı vermekti. İşte tam da bu yüzden onun hislerini tam olarak bilmeli ve ona göre hareket etmeliydim. Ve beni halen sevdiğini biliyordum. Önce bunu ona kabul ettirmeliydim. Kendine yalan söylerek bir yere varamazdı.
"Bu doğru ama bu ifadesiz suratına bakınca bir zombiye dönüşmüş olduğunu anlamak için herhangi bir şeyde başarılı olmama gerek yok."
Ellerini cebine atarak bir nefes vermişti.
"Bunun senin yüzünden olduğunu düşünmeme sebep olduysam özür dilerim lakin seni unutalı bayağı oluyor Cho Ni."
Kolunu tutmuş ve öfkeli bir ifadeyle suratına bakmıştım. Her ne olursa olsun insanlar kendilerine yalan söylememeliydi.
" Bana istediğin yalanı söyle Taehyung ama kendine söyleme. Seni çok incittiğimin farkındayım. Bu yüzden kendime ne kadar kızsamda elime bir şey geçmiyor. Sen de yalan söylerek bir şey kazanamazsın. Kendini öldürmeyi bırak."
Kolunu hızlıca çekip yüzünü hafif yana yatırmıştı. Yüzü halen ifadesizdi.
"Neredeyse benden hoşlandığını düşüneceğim Cho Ni. Yerinde olsam bunu kendime yapmazdım. Ben sana açılan o kapıları çoktan yaktım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakallı//KTH
FanficPortakallar kışın hırçın havalarına yangındırlar. Zoru seçmeyi severler. Kış ne kadar soğuksa onlar da o kadar tatlı olurlar. Soluk renkli o ayları, tupturuncu yuvarlaklar süsler. Böyle böyle kış renklenir, tatlanır. Kış, hoşlanırsa portakallardan...