2- Kardeşim

709 33 2
                                    

Jennie her zaman sağ üst çekmecesinde bulundurduğu eldivenini çıkardı. Her zaman hazırlıklı bir kızdı. İşini çok iyi yapardı. Ellerini çıklattı ve çok içten bir nefes verdi. Açık olan saçlarını daha önceki günlerde pantolonunun arka cebine attığı mavi saç bandı ile at kuyruğu yaptı. Saç toplamada topuzu tercih ederdi fakat o kadar vakti yoktu. Bir hayat söz konusuydu.
Kapıda duran asistanın yanından geçti ve arkadan seslendi
"Malzemeleri hazırla hemen!"
Bu çalışanlar birazcık uyuşuk. Bir şeyi nedense açıklanması gerekiyor. Tıpkı küçük çocukların bir şeyi öğrenirkenki azimleri yok. Jennie kendisine söylenen nolu ameliyat salonuna yöneldi. Hemen yanında bulunan lavaboya yaklaştı ve eldivenini çıkarıp yıkadı. Daha sonra ise tekrar taktı. Cidden el yıkanacağını unutmuştu. Bu günlerde kafası yerinde değildi.
Ameliyata girmeden mikrop kapmamak için ağızına takılan korumayı da takmıştı. Ama artık bezler kullanılmıyordu. Teknoloji gelişmişti ve artık daha lüksleri vardı.
Hastanın yanına gider gitmez yaraya takılmıştı gözleri. Hemen ameliyathaneye girdi ve arkasından kapı kapandı. Her zaman yaptığı gibi hastayı tanımaya başladı.
"Hastamızın neyi var?"
"Üzerinde yattığı yatağın hassas uyarıcıları bize beyin kanaması olduğunu söylüyor."
Jennie yanında aynı rütbede duran doktora baktı. Bu kadar kolay mıydı yani? Her şey bir yatağa mı bağlıydı. Teknoloji geliştikçe insanlar iyice aptallaşıyor. Tekrar vakit kaybetmeden işine döndü.
"Cidden bir araca mı güveniyorsun yani?"
"Teknoloji bizim hayatınızı kolaylaştırmak için var ve biz de ondan faydalanabiliriz bence.
       Jennie bu söylenenlere göz devirdi. Yanında bulunan asistanından malzemeleri istedi. Ameliyat yerini iyice açtı. Bu arada soru sormaya devam ediyordu.
"Nasıl bir kaza geçirdi?"
"Bugün işe giderken yolda geçirdiği bir trafik kazası yüzünden burada. Arabayı açtıklarında görünürde sadece başındaki minik bir yara olduğunu gördük ve beyin kanaması geçirdiği düşündük. Alet de bizim düşüncemizi doğruladı."
      Yan taraftaki kız konuştuğundan ses aniden incelmişti. Bu da Jennie'nin bakışlarını ona çevirmesine neden olmuştu.
" Yanılıyorsunuz."
"Pardon ama yanıldığımızı düşünmüyoruz. Beyindeki yara orada iç kanama olduğunu gösteriyor ve teknoloji de bu girişimimizi destekliyor."
"Yanılıyorsunuz!"
Salonda yankılanan ses kulak zarını patlatacak kadar derindendi.
"Artık geçmiş çağlarda değiliz. Her gördüğümüz yaraya beyin kanaması geçirdi diyemeyiz."
Jennie'nin hemen sol tarafında bulunan adam konuştu. Fakat sesinden tanıyamadı. Çünkü şuan çok sinirliydi ve buranın en iyi doktorlarından olmasına rağmen sözü geçmiyor,teknolojiye güveniyorlardı.
Jennie yavaşça yanında duran çocukluk arkadaşı Kai'ye baktı. Onların aileleri daha onlar çok küçükken tanışıyorlardı. Daha sonra onlar da büyüdüğünde arkadaş oluverdiler. Ya dokuz ya on yaşlarında Kai Jennie'den hoşlandığını söyledi. Çocuk aklı işte. Fakat onların çocukluktan beri bir hedefleri vardı. Aynı okullara veya kurslara gidememişlerdi. O yüzden Kai Jennie'den her ne olursa olsun aynı meslekte olmasını ve onun yanında durmak istediğini söylemişti. Meslek iyi veya kötü. Ve şuan buradalar. Seul'un en ünlü hastanesinde beyin cerrahılar ikisi de.
Jennie yanındaki Kai'ye bakarak konuştu.
"Artık insanlara yaptığımız uygulama sayesinde insanların beynine çip yerleştirilebiliyor. Çip hem beyni hem kafatasını tehlikelerden koruyor..."
Karşısında sabahtan beri duran adama baktı. Elinde sargı bezi ve makas ile durmuş çaresizce duruyordu.
"... Bu kadını da beyninde çip olduğuna göre çip, kafatasını koruyamadığından beyine yoğunlaşmış. Yani beyin koruması iki katına arttırılmış. Bu hastanın beyin kanaması geçirmesi imkansız.
Bu açıklama herkese güzel bir kapak olmuştu. Aynı zaman da teknolojiye. İnsanlar teknolojiye fazla güvenmeye başladı ve tüm bilgilerini unuttular.
"Efendim nabız azalıyor!"
Jennie iyice düşündü. Nerede bir kanama olabilirdi ki? Gözlerini kadının vücudunda gezdirirken göğüs kafesinin olduğu yerde durdu. Olabilir miydi? Artık doğru veya yanlış bu işi yapması gerektiğini düşündü. Gerçekten de iç kanama yeri doğru muydu?
"Efendim hastanın nabzı yok denecek kadar az. Hastayı kaybediyoruz!"
Jennie vakit kaybetmeden eline elektrik şokunu aldı. Daha ameliyat bile yapamadan hastayı kaybediyorlardı. Eline cihazı aldı. Birkaç şok verdi. Ama işe yaramıyordu. Hastayı kaybediyor ve çok çaresiz hissediyordu. Artık hastanın kalbi tamı tamına durmuştu. Elini elinin üstüne koydu ve kalbine bastırarak kalp masajı yapmaya başladı. Ama hayata geri dönmedi.
"Saat 16.08"
"Hasta yakınları ve hastanın ismini kalabilir miyim?"
"Hasta yakınları yok efendim. Bu arada hasta adı Kim Jisoo. 

Kim Jisoo. Jennie'nin kardeşiydi. Anne ve babası Kore'nin farklı bir köşesinde oturuyorken onlar abla kız farklı bir eve çıkmışlardı. O doktor olmuşken kardeşi bir firma adına çalışıyordu. Anne ve babasına gitmeden önce kardeşine iyi bakacağına söz vermişti fakat şimdi ellerimden kayıp gitmişti. Ve hiçbir şey yapamamıştı. O ölmüştü.
Dizleri bile tutamazken hastanenin dar koridorlarında yürüyordu. Sonunda bu acıya dayanamadı. Sırtını duvar ile temas haline getirip yere çöktü. Kafasını iki bacağının arasına aldı ve ağlamaya başladı. Hayatında yaşadığı ilk üzücü olay bu olsa gerek
Gözyaşı yanağının yanından akarken ağazından tek kelime çıkmıştı.
"Kardeşim..."

You are my prey  • YOONNİE  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin