{20.08.1983}
"Taksi!"
Jungkook telaşla ellerini kollarını sallayarak yoldan geçen taksileri durdurmaya çalışıyordu. Hemen yanındaki saçı başı dağınık Namjoon ise hem Jungkook'un valizini taşımaya çalışıyordu, hem de gözlerini ovuşturuyordu.
Dün gece erken yatmalarına rağmen yine de sabah erken kalkamamışlardı ve şu anda uçağın kalkmasına bir buçuk saat vardı. Kalkış saatine yarım saat kala uçağın kapılarını kapattıkları için kahvaltı bile yapamadan apar topar evden çıkmışlardı.
Jungkook sonunda bir taksiyi durdurmayı başardığında valizi zorla bagaja koyup arabaya bindiler.
"Havaalanına."
Öne binen Namjoon dikiz aynasından Jungkook'a bakıyordu.
Jungkook tıp okuyordu ve dördüncü senesindeydi. Nöroloji bölümünde sınıf birincisiydi. Gittiği üniversite Kore'nin en bilindik üniversitelerinden biri olduğu için öğrencilere yurtdışından da teklifler geliyordu. Bu tekliflerden biri de Amerika'daki ünlü bir üniversiteden Jungkook'a gelen sınav teklifiydi. Eğer Jungkook bu sınavı geçebilirse o üniversitede iki yıllık hızlandırılmış kursa gitme hakkı kazanacaktı. Bu kursta profesör olabilmek için bilmesi gereken her şeyi öğrenecekti. Bu yüzden bu sınav onun için çok önemliydi.
Onun yerinde kim olsa hem çok heyecanlanır, hem de çok streslenirdi. Ama o heyecandan çok kendini huzursuz hissediyordu. İçinden bir ses ona gitmemesini söylüyordu.
"Uçuş nereye bakalım gençler?"
Taksi şoförünün sorusu üzerine ikisi de düşüncelerden sıyrıldı.
Jungkook utangaçça yerinde kıpırdanırken, Namjoon gülümseyerek cevap verdi.
"Amerika'ya."
Taksi şoförünün kaşları havalandı ve biraz tuhaf bir ses tonuyla "Gezmeye mi gidiyorsunuz?" dedi. Sanki Amerika'ya gitmek çok büyük bir şeymiş gibi sormuştu.
Jungkook kısık çıkan bir sesle "Hayır, sınav olmaya gidiyorum." dedi. Namjoon ise gururla oğlunun başarısını izleyen bir baba edasıyla dikiz aynasından ona bakıyordu.
Taksi şoförünün yüzüne bir gülümseme yayıldı ve "O sınavı kazan ve bütün dünyaya ismini duyur. Herkese Güney Kore'nin gücünü göster. Ben senin arkandayım evlat!" dedi. Son cümleyi söylerken tek elini yumruk yapıp havada sallamıştı.
İkili taksi şoförünün bu heyecanına güldü. Jungkook utançla başını yere eğerken Namjoon gururla yerinde dikleşti.
"Bak gördün mü? Stres yapmana gerek yok. Eğer bu sınavı kazanamazsan da çağırılmış olman bile çok büyük bir şey. Tabii ki kazanman daha iyi olur ama..."
Bu şekilde sohbet edip gülerek havaalanına vardılar. Taksi şoförü ve Namjoon yol boyunca Jungkook'a destekleyici sözler söyleyip durmuştu. Bu yüzden Jungkook artık daha rahatlamış hissediyordu.
Jungkook'un uçağının kalkmasına az bir zaman kaldığında Jungkook hüzünle oturduğu sandalyeden kalktı ve bavulunun tutacağını tuttu. Namjoon da ondan ayrılacağı için üzgün hissediyordu ama onun adına çok mutluydu.
Zaten Jungkook'un neden nöroloji okuduğunu düşündükçe daha da mutlu oluyordu.
Jungkook sıkıntıyla nefes verdi ve dolu dolu olmuş gözleriyle hyunguna baktı. "Bu sınavı kazanacağım ve hastalığına tedavi bulan doktor ben olacağım. Merak etme hyung. Geri döndüğümde her şey daha güzel olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
death of a hero {namkook}
Short Story→ bir huimang eseri, tamamlandı Çünkü gerçek kahramanlar uzaklara gitseler bile yaptıkları güzellikler asla unutulmazdı. {01.09.1983} © tüm hakları o uçağın cam kenarında oturan siyah saçlı çocuğun güzel kalbinde saklıdır